İstatistiklerle Türkiye kadınları (I)

TÜİK “İstatistiklerle Kadın 2022” araştırması yayınladı. Araştırma sonuçlarına göre siyaset bugün için kanımca sosyolojinin çok gerisinde ama sosyoloji ile siyaset kavgaya girerse bu kavgadan mutlaka sosyoloji galip çıkar.

TÜİK, eski DİE, çok köklü ve önemli bir kurum, işin içinde siyasal iktidarı rahatsız edebilecek konular olmazsa işini de fena yapmıyor aslında; enflasyon, işsizlik, milli gelir serileri, ölüm istatistikleri gibi konulara sıra gelince ise maalesef kamuoyu vicdanını ve belki daha da önemli olmak üzere uzmanları ikna edebilecek istatistik üretiminde sorunlar ortaya çıkıyor, umarım çok yakın bir gelecekte siyasal otoriteden tamamen bağımsız bir TÜİK anayasal/kurumsal yapısı oluşur.

Fransa’da da INSEE var, tam aynı yapı olmamakla birlikte bizim TÜİK gibi bir kurum ama INSEE’nin (Fransız TÜİK’i diyelim) yayınlarının, istatistiklerinin siyasi bir tartışmaya konu olduğunu hiç duymadım, hiçbir muhalefet partisi, sözcüsü INSEE enflasyonu yanlış hesaplıyor, düşük açıklıyor gibi bir itirazda bulunamıyor çünkü INSEE bunu yap(a)mayacak bir kurum; Fransa’da ENAG da yok çünkü ihtiyaç yok.

ARAŞTIRMANIN İLGİNÇ SONUÇLARI VAR

Dünya Kadınlar Gününde TÜİK bir “İstatistiklerle Kadın 2022” araştırması yayınladı, ilginç sonuçları var bu araştırmanın, eğer doğrudan araştırmanın sonuçlarına bakamadığınız ise ben özetleyerek aktaracağım; bu yazıyı tam araştırmanın yayınlandığı zaman yazacaktım ama Türkiye gündemi nedeniyle yaklaşık bir ay gecikme ile yazıyorum.

-Türkiye nüfusunun %50.1’i erkek, yüzde 49.9’u ise kadın; ancak kadınların nüfus içinde payı 60-74 yaş aralığı için %52.2’e çıkarken, ilginçtir, 90 ve yukarı yaşlarda nüfusun içinde kadınların oranı % 72.4’e çıkıyor; erkekler muhtemelen böyle bir dağılımı daha erken yaşlarda daha fazla tercih edebilirler idi.

-25 yaş ve yukarı nüfusta en az bir eğitim seviyesini geçmiş nüfusun payı 92.1; bu oran kadınlarda % 87.3, erkeklerde ise %97.1.

-25 yaş ve yukarı kadın nüfusunda yükseköğretim görmüş kadınların oranı yüzde 20.9 ve bu yükseköğretimli kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 67.6. Bu verinin anlamı yükseköğretimli kadınların sadece %67.6’sı çalışıyor ya da resmi anlamda işsiz yani yarın iş bulurlar ise çalışmaya hazırlar; yükseköğretimli kadınların %32.4’ü ise ne çalışıyor ne de iş arıyorlar.

-15 yaş ve yukarı kadın nüfusun % 6.1’i okur-yazar değil.

-Yine 15 yaş ve yukarı kadınların istihdam oranı yüzde 28.0, erkeklerin ise yüzde 62.8.

-Aynı yaş grubunda kadınların işgücüne katılım oranı %32.8, erkeklerin ise %70.3, kadınların işsizlik oranı ise %14.7.

Görüleceği gibi kadının işgücü piyasalarında durumu erkeklere oranla çok daha sıkıntılı bir durum, kadınların istihdam durumu erkeklerin yarısından bile daha az. Çalışan kadınların %16.4’ü yarı zamanlı çalışma statüsünde, bu oran erkeklerde %7.0.

-Hanesinde 3 yaş altı çocuk bulunan 25-49 yaş arası çalışan kadınların aynı yaş grubundaki kadınlara oranı %26.4; bu durum yerel yönetimlerin ya da işyerlerinin kreş açmalarının gereğini çok daha net ortaya koyuyor.

-Türkiye Cumhuriyetinin büyükelçilerinin içinde kadın oranı %27.2.

-TBMM’de kadın milletvekillerinin bu dönem oranı %17.3, bu oran çok düşük. 2022 senesinde TBMM’de görev yapan 579 milletvekilinin içinde 100 kadın, 479 erkek milletvekili mevcut.

Üniversitelerimizde görev yapan profesörlerimizin yüzde 33.2’si kadın; bu oran 2011’de %27.6 imiş.

-Doçent kadrosunda görev yapanların içinde ise kadın oranı %50.8; bu oran yine 2011’de %40.2 imiş.

-İşyerlerinde orta düzey ya da üst düzey yöneticilerin ise bugün %20.7’si kadın; bu oran yine 2011’de %14.4 imiş.

Bu yazıma yarın kadın istatistiklerinin bölgesel dağılımı ile devam edeceğim. Bu konuya yarın da gireceğim ama Türkiye toplumunda çok net gözlemlenen bir sosyolojik yavaş ama olumlu değişim var, kanımca sosyolojinin çok gerisinde ama sosyoloji ile siyaset kavgaya girerse bu kavgadan mutlaka sosyoloji galip çıkar.

Üniversitelerde doçent kadrolarında kadın oranı erkeğin önüne geçmiş ise siyasetin bir bölümünün 6284 sayılı kanunu (kadına karşı şiddetin önlenmesi) değiştirmek istemesi, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak çok akıllı davranışlar olmasa gerek.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi