Eser Karakaş
İyi Parti’den neden “Cumhur İttifakı” sesleri çıkmaya başladı?
İYİ Parti ile MHP arasında ilginç bir flörtleşme hikayesi başladı, sizler de izliyorsunuzdur muhtemelen uzaktan bile olsa.
Devlet Bahçeli’den açık bir “yuvaya dönüş” çağrısı geldi, Meral Akşener tatlı sert bir red cevabı verdi, doğaldır, kız tarafı ağırdan alacak işi.
Ancak, İYİ Parti içinde biraz da “kötü polis-iyi polis” oyunu var gibi de durmuyor değil çünkü aynı günlerde İYİ Parti Eskişehir milletvekili Hatipoğlu şöyle bir demeç veriyor:
“Eskişehir’de CHP ve AKP’nin yaklaşık 200’er bin oyu bulunduğunu kaydeden Hatipoğlu, “Belirleyici parti ise 90 bin ile İYİ Parti. Bu Türkiye’nin birçok bölgesinde de böyle. İYİ Parti hep kazananı belirleyecek durumda. Ben diyorum ki, CHP ile işbirliği tartışmaya açılabilir ve sağ partilerin oluşturduğu blok desteklenebilir. Bence, Eskişehir de mesela AKP-MHP desteklenebilir. Sonuç tartışmasız galibiyet olacaktır ve Eskişehir için de hayırlısı budur” dedi.”
Sayın Hatipoğlu’nun demeci şöyle devam ediyor:
“Türkiye’nin her yerinde teşkilatımız yerli yerinde ve partimiz içinde kalibresi inanılmaz yüksek kadrolar mevcut. Bu da bir seçenek. Örneğin Eskişehir; belediyeciliği çok iyi bilen, pırıl pırıl partililerimiz mevcut. Yeter ki partimiz büyüsün güçlensin, tek düşüncem bu.”
Kimsenin günahına girmek istemem ama İYİ Parti Eskişehir milletvekili Sayın Hatipoğlu’nun demecinde en çok ilgimi çeken ikinci alıntının son cümlesi oldu:
“Yeter ki partimiz büyüsün güçlensin, tek düşüncem bu.”
Ben de umarım İYİ Parti Eskişehir milletvekili Sayın Hatipoğlu’nun tek düşüncesi partisinin büyümesi ve güçlenmesidir.
Ancak, burası Türkiye, burada, bizim ülkemizde siyaset yapmanın partilerin güçlenmesi ve gelişmesi dışında başka amaçları da olabiliyor.
Ne mi?
Mesela merkezi idare ve mahalli idareler düzeyinde kamu ihale sistemi dışında kalmamak.
Bir şeyi hep merak etmişimdir, Türkiye’de acaba kaç kişi aktif olarak, tüm partilerin bünyesinde siyaset yapıyor?
Bunu neden mi merak ediyorum, anlatayım.
Varsayalım ki bir nedenden, mesela büyük bir ekonomik ve mali-bütçe krizi sebebiyle Türkiye devleti merkezi ve yerel düzeylerde on sene yatırım yapmama kararı alıyor, olmaz böyle bir şey İnşallah ama adı üzerinde benimki bir varsayım.
Devlet böyle bir karar alırsa bunun Türkçesi devletin hem merkezi hem de yerel düzeylerde on sene kamu ihalesi açmayacağı anlamına gelebilir.
Bugün sayısını bilemediğim aktif siyaset yapan necip vatandaşlarımızın acaba kaç kişisi on sene kamu ihalesi açılamayacak bir ortamda aktif siyaset yapmaya devam edeceklerdir?
Mayıs 2023 seçimleri sonrası Millet ittifakı partilerinin epey bir süre, bu ittifak içinde kaldıkları sürece en azından, merkezi idare kamu ihale sistemi dışında kalacakları kesin, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden de AKP-MHP bloğu yani Cumhur ittifakı galip çıkarsa bu kamu ihale yoksunluğu yerele de sarkacak demektir.
Anlayışlı olalım, siyaset bizim ülkemizde sadece partileri büyütmek, geliştirmek için yapılmıyor, bu işin bir de siyasetten nemalanmak bölümü var, siyasetin finansmanı da işin cabası ve bu ulvi amaçlar için en uygun yol hiç kuşkusuz kamu ihale sistemi.
İYİ Parti Eskişehir milletvekili Sayın Hatipoğlu’nun “Cumhur ittifakına açılalım” açıklamasını ben, kötü niyetli isem affedin, biraz da böyle okumak eğilimindeyim.
İnsan hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, hem siyaseti kamu maliyesi üzerinden okuyan, hem de aktif siyaset dışı biri olunca bu tür görüşlerin akla üşüşmesi kaçınılmaz.
Lütfen tüm siyasal partilerin içine bir bakın, kamu ihale sistemi ile bir biçimde yolu kesişmemiş kaç kişi bulacaksınız acaba bu partilerde?
Hep söyledim, söylemeye de devam edeceğim, Türkiye kamu ihale sistemi dış rekabete açılmadan Türkiye’de siyasetin etik temellere kavuşması olanaksızdır.
Bunun yöntemi de AB müzakere sürecinde kamu alımları dosyasının hemen, mümkün ise yarın müzakereye açılması ve gereklerinin hemen yerine getirilmesi.
Lütfen kimse “neden tek taraflı olarak iç kamu alımları piyasamızı AB rekabetine açalım?” diye saçma sapan bir soru sormasın çünkü bu dosyalar hem mütekabiliyet esasına göre açılıyorlar, yani biz iç kamu alımları piyasamızı AB ülkelerinin rekabetine açacağız ama aynı zamanda AB ülkeleri de kendi kamu alımları iç pazarlarını bize açacaklar.
Ancak, Türkiye bu alanda, kimse alınmasın, çok dürüst davranmıyor çünkü açın Dışişleri Bakanlığının AB ile İlişkiler Genel Müdürlüğü sayfasını, Ulusal Eylem Planı 2021-2023’de kamu alımları dosyası, 5 no.lu dosya, sehven(!!!!!!!) unutulmuş ya da rant tanrıları unutturmuş.
Devlet, Dışişleri Bakanlığı resmi evrakta sahtecilik yapar mı demeyin, resmen yapmış, açın bakın ama üzülmeyin benim gibi.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.