Eser Karakaş
Kaz Dağı meselesi galiba sadece bir çevre meselesi değil
Kaz Dağı, Türkiye’nin en güzel köşesi, sahilde yüzerken bu dağlardan gelen mis gibi artezyen suyunu içebiliyorsunuz, bilmem dünyada başka bir örneği var mıdır?
Alamos Gold Kanada şirketinin Kaz Dağı'nda yaptığı yatırım, altın arama süreci bu cenneti yok edecek, buna kim, hangi dürtülerle, hangi çıkarlar karşılığında izin veriyor, teşvik veriyor, gerçekten anlamıyorum.
Bu sürecin karar mekanizmalarında yer alan Türkiye vatandaşlarının acaba kaçının evinde İlyada destanı var, bunu da merak ediyorum doğrusu, Kaz Dağı ve sahilleri sadece çevre değil, bu toprakların tarihidir de aynı zamanda.
Kanada şirketinin isminin (Alamos Gold) bende yaptığı bir çağrışım da mevcut, ABD ordusunda bugün bile hâlâ kırmızı çizgi, geri gidilmeyecek nokta anlamına Teksas’ın ABD’nin parçası olarak kalmasını sağlayan Teksas San Antonio’daki Alamo kalesi savaşı örneği verilir, bu bir efsanedir; biz de, Kaz Dağı mücadelesini şirketin de ismine gönderme yaparak Alamo mücadelesi diyebiliriz mesela.
Ancak, sadece basın üzerinden, açık enformasyon, edindiğim bilgiler bile, Kaz Dağı meselesinin sadece bir çevre meselesi olmadığı, işin arkasında başka meselelerin olduğu güçlü izlenimini veriyor.
Alamos Gold şirketinin bu yatırımdan beklediği getirinin yaklaşık 4 milyar dolar olduğunu öğreniyoruz ve bu getirinin yüzde dördü de Türkiye Devletine verilecek; 4 milyar doların yüzde dördü yüz altmış milyon dolar ediyor.
İlk aklıma takılan soru bu para için dünya cenneti Kaz Dağı'nı mahvetmeye değer mi idi normal şartlarda?
AKP’nin bu süreçte, marjinal oyların çok önem kazandığı bir tarihsel süreçte ülkeye gelecek bu para için bu siyasal maliyeti neden üstlendiği meselesi de aklıma takılıyor doğrusu.
AKP sözcüleri siyasi risk alıp bu yatırımı yapıyoruz da diyebilirler ama çok ikna edici değil doğrusu.
Mesele sadece bununla sınırlı değil; yine basın kaynaklarından Kanada şirketi Alamos Gold’un yatırım sürecinde 865 milyon TL teşvik alacağını öğreniyoruz.
Teşvik demek özünde vergi harcaması demektir ve bütçe üzerine etkisi üç aşağı beş yukarı vazgeçilen vergiye, başka mali mükellefiyetlere tekabül eden kamu harcaması kadardır.
Teşvik tutarı olan 865 milyon TL yaklaşık 160 milyon dolara tekabül etmektedir (1$= 5.56 TL, 5 Ağustos 2019).
Tesadüfün böylesi, bu yatırımdan Türkiye’ye ödenecek para ile (yüzde dört) bu şirkete verilecek teşvik (vergi harcaması, vazgeçilen vergi) 160 milyar dolar düzeyinde eşitlenmektedir.
İşin daha da ilginç yanı teşvik tutarının (150-160 milyon dolar) toplam yatırım büyüklüğünün (yüz milyon dolar) dahi üzerinde olması; şirketin CEO’su son senelerde Türkiye’ye yüz milyon dolar yatırım yaptıklarını söylüyor.
İtiraf ediyorum, ben bu işten bir şey anlamadım, anlayan varsa, Türkiye’nin bu çevre katili yatırımdan çıkarı nedir, lütfen bize anlatsın, teşvik yatırımı da sıfırlıyor, hatta eksiye geçiliyor.
Bu işin içinde muhtemelen bizim fani aklımızın anlayamayacağı işler var.
Kanada şirketinin bu yatırımda kâr marjı çok yüksek, bu yüksek kâr marjı ile acaba karar vericilerin aklını çelmek için bazı işler mi gerçekleştirildi, hiçbir bürokrata, siyasetçiye bunu kondurmam, tevatür olduğunu temenni ederim ama birilerinin de bu yatırımdan bize gelecek para ile teşvik tutarının (vazgeçilen vergi) aşağı yukarı aynı olmasının tuhaf durumunu bize açıklamasını isterim doğrusu.
Bu tür yatırımların tüm detaylarının kamuoyu ile paylaşılması şarttır.