Koray Düzgören

Koray Düzgören

Kılıçdaroğlu’nu İdlib için kim kandırdı?

Gölge CIA denilen ABD merkezli düşünce kuruluşu Stratfor Türkiye’nin İdlib’te, Halep’te yaptığı gibi “hadi çocuklar boşaltın artık burayı” demesinin zor olabileceği uyarısı yapıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İdlib’den şehit cenazeleri gelirse sorumlusu Erdoğan’dır" diyen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu eleştirirken şu lafları etti: "Sen değil misin İdlib için sınır ötesi tezkereyi destekleyen? Şimdi kalkmış oradan şehitler gelirse sorumlusu Erdoğan’dır diyorsun."

İlginç bir durum var ortada.

Daha İdlib operasyonunun başladığı gün, Türkiye’de muhalefeti de iktidarı da gelebilecek cenazelerin korkusu sarmış.

‘Gölge CIA’ olarak bilinen ABD merkezli düşünce kuruluşu Stratfor’un internet sitesinde 7 Ekim tarihinde, Türkiye’nin İdlib operasyonu ve karşılaşabileceği sorunlar konusunda bir değerlendirme yazısı vardı. Aslında bu korkunun hiç de boş olmadığı yorumu yapan bir yazı.

Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı ciddi riskler sıralanıyor:

Bu operasyonun geri tepme olasılığına dikkat çekiliyor. "Rusya’nın YPG’ye ve Suriye Demokratik Güçleri’ne karşı bir operasyona destek vereceğinin hala bir garantisi yok" deniliyor ve daha önce Rusya’nın Kürtlere karşı Türkiye’nin önünü nasıl kestiği hatırlatması yapılıyor.

Ama asıl bir tehlikenin altı çiziliyor ki, bu çarpıcı. Türkiye ve yerel müttefiklerinin çoğu yerli olan Tahrir el-Şam (Eski Nusra Cephesi, aslı El Kaide) savaşçılarının sert bir direnişiyle karşı karşıya kalabileceği vurgulanıyor. Yani, Türkiye’nin Halep’te yaptığı gibi, "hadi çocuklar boşaltın artık burayı" demesinin zor olabileceğinin altı çiziliyor.

Gerçekten de bugüne dek, Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin girdiği ittifakların, attığı adımların her birinin fiyaskoyla sonuçlanması bu olasılığı daha da güçlendiriyor. Bunu "gölge CIA" dillendirince, tezkereyi geçirmek için milliyetçilik yarışına giren iktidarı da muhalefeti de derin bir endişenin alması boşuna değil.

 

ŞEHİDLERDEN SORUMLU KİM OLACAK?

Aslında şöyle bakmak gerek; şehitlerin gelmesi Erdoğan’ı şaşırtmaz. O, Cerablus-Bab harekatında şehitler geldikçe, "şehitliğin en yüce makam olduğunu" söylemişti. Yine aynı şeyleri yineleyecektir.

Savaş ve şiddet karşıtı birçok duyarlı vatandaşın tepkisine neden olan Kılıçdaroğlu ise şimdi sorumluluktan kurtulmaya çalışıyor, şehitlerden Erdoğan’ı sorumlu tutacağını söylüyor.

Peki, Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın savaş tezkeresini niçin destekledi? Kılıçdaroğlu askerin İdlib’e piknik yapmaya mı gideceğini zannediyordu?

Aslında bu desteğin gerekçesini yine kendisi şehitlerden söz ettiği konuşmasında söylüyor, "Biz Kürtlerin Suriye’nin kuzeyinde Akdeniz’e doğru bir koridor açmasına karşıyız" diyor. Tezkereyi de bu nedenle desteklediklerini ifade ediyor.

Demek ki ona da, devletin içinden birileri, hatta devletin kontenjanından CHP içinde görev yapan adamları şöyle demiş olmalı:

"Kürtlerin sınırlarımızın yanıbaşında özerklik, kanton vb. isimlerle kendilerini yönetmeye kalkmaları milli bekamız için ölümcül bir tehdittir. Terör örgütünün uzantılarının bizi tehdit etmesine göz yumamayız. Bu tehdidin ortadan kaldırılması için askere sınır ötesi operasyon yetkisi vermek şarttır. CHP de devletimizin bekası adına bu tezkereyi desteklemelidir."

Bunlar öyle gizli saklı falan da söylenmedi, aleni olarak bunu ifade edenler oldu. Kılıçdaroğlu da bu nereden kaynaklandığı meçhul, ‘Akdeniz’e ulaşacak Kürt koridoru’na karşı İdlib operasyonuna destek verdiklerini ifade etti.

Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan kantonlardan en batıda ve İdlib’le komşu olanı Efrin de Türkiye’nin bekası için tehdit olarak görülen bölgelerden biri.

Ve şimdi Türkiye’nin hedefinde.

Rusya ve Esad’ın izni ile İdlib’i cihatçılardan temizleme amacıyla yola çıkıp Efrin’deki bu yapıya yönelmek isteniyor. Belli ki Kılıçdaroğlu’na asıl söylenen de bu.

"Biz İdlib diye gireceğiz ama asıl amacımız ülkemizin bekası için bir tehdit olan Kürtlere haddini bildirmek. Çünkü bu Kürtler, Akdeniz’e çıkmak ve bizi oradan da kuşatmak istiyorlar. Dört bir yandan düşmanlarımız bizi çepeçevre sarmış. Bizi bölüp parçalamak istiyorlar."

 

TEZKEREYİ NİYE DESTEKLEDİ?

Bu kurt masalı böylece devam edip gidiyor.

Açın iktidar gazetelerini, milliyetçi cenahın yayın organlarını, eski Maocuların yazdıklarına ve bazı milliyetçi solcuların açıklamalarına bakın, hepsi aynı masalı tekrarlıyor.

Kılıçdaroğlu, devletin bu resmi masalına zaten başından beri inanıyor. O nedenle de Erdoğan’ın önüne getirdiği bütün talepleri anayasaya aykırı da olsa, insan haklarına karşı da olsa, hukuken anlamsız da olsa destekliyor.

Üstelik bütün bu desteklediği meselelerin Erdoğan’a güç kattığını, ona destek olduğunu bildiği halde yapıyor bunu. Dokunulmazlıkların kalkmasında da böyle oldu. AKP’nin ya da devletin içinden birileri tarafından CHP’ye şöyle denilmiş (Mithat Sancar bunu Meclis’te açıkladı. CHP’li milletvekillerinden duyduğu bilgileri paylaştı);

"Kürtlerin Meclis’ten, belediyelerden temizlenmesi gerekiyor. Bu dokunulmazlıkların kaldırılması sadece HDP’li milletvekillerine yönelik olacak. CHP milletvekilleri bundan etkilenmeyecek"

CHP bu sözlere inanarak pazarlığı kabul etmiş. O nedenle Kılıçdaroğlu , "Anayasaya aykırı da olsa dokunulmazlıkların kaldırılmasına destek veriyoruz" demişti besbelli.

CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanması üzerine de kandırıldığını anladı mı acaba diye düşünmeden edemiyor insan, bu son verdiği destek üzerine.

Kılıçdaroğlu şimdi, "Şehit cenazeleri gelirse bunun sorumlusu Erdoğan’dır" diyerek bu işten sıyrılamaz.

Dileriz gelmez ama, gelecek olan her cenazeden, savaşta yaşamını yitirecek her gencin ölümünden Erdoğan kadar Kılıçdaroğlu da sorumludur.

"Beni kandırmışlar, ben Kürtlere karşı bir savaşı desteklemiştim İdlib’teki savaşa karşıyım" da diyemez.

Kılıçdaroğlu savaş tezkeresini desteklemiştir ve savaşın bir parçası olmuştur.

Savaşın gerçek sorumlusu olmasa bile savaş destekçisi olarak anılacaktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi