Eser Karakaş
Kim bu yayın yasağı getiren hakimler?
Başlıkta kaçınılmaz olarak “hakim” kelimesini, kavramını kullandım, yerine ne kullanacağımı pek bilemedim çünkü, durup dururken başımı derde sokmak da istemem ama bu kararları, sadece yayın yasakları değil, on senedir istihsal edilen yargı kararlarının kısm-ı azamından bahsediyorum, bu kararlar Anayasanın 138. Maddesinde gönderme yapılan hakim kavramının ürettiği kararlara pek benzemiyorlar çünkü, 138. Maddede hakimlerin kararlarını Anayasaya, kanunlara, hukuka, vicdanlarına göre alacakları yazılı, kararlarda ne hukuk var, ne Anayasa, ne vicdan var, hatta kanun bile yok.
“Hakimcik” desem de olmuyor, “cik” eki bir şeyin küçüğü anlamına geliyor, küçük sevimlidir, bunlar pek öyle sevimli falan da değiller.
Bu hafta yine çok sayıda “yayın yasağı” ürettiler hakimlerimiz(!), iki örnek vereceğim, birincisi Adıyaman’daki Grand Isias Otelinin çökmesi, altında 65 kişinin ölmesi, bu ölenlerin bir bölümü KKTC’li sporcu çocuklar, öğretmenleri, velileri; duyduğuma göre KKTC’de bu konuda infial büyük, hukuk düzeyinde bu işin inşallah sonuna kadar üzerine gidecekler, Kıbrıs’ta hukuk kulağı bizimkilerden çok daha güçlüdür
Yüce yüce yargımız, bir hakimimiz bu konuda yayın yasağı (!!!) getirmiş.
Burada aklıma iki konu geliyor; birincisi yargının kararlarını millet adına aldığı muğlâk ifadesi, bu satırların yazarı da bu milletin bir ferdi ve bu çirkin yayın yasakları kesinlikle benim adıma alınmıyor ve eminim bu milletin çoğunluğu da bu çirkin kararların kendi adına alındığına inanmıyor, hatta tiksiniyor.
İkincisi ise bu yargı (!) kararının nasıl bir kamu yararına dayandığı konusu; bir yargı kararı kamu yararına dayanmıyor ise meşru ve yasal değildir, özel bir yarar kolluyor demektir, şekilden de onu görüyoruz galiba.
BİLAL ERDOĞAN VE TÜGVA
Kollanan özel yarar kuşkumu size aşağıda 18 Şubat tarihli bir T24 haberinden yansıtıyorum:
“Adıyaman'da yapı denetiminden geçemeyip mühürlenmesine rağmen yeniden açılan ve depremde 65 kişinin ölümüne yol açan Grand Isias Otel'in enkazına ilişkin ilk rapor çıktı. Yapının inşasında büyük dere çakılları kullanıldığı belirlendi. Ayrıca, Bilal Erdoğan'ın yönetiminde yer aldığı TÜGVA Adıyaman Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Ahmet Bozkurt'a ait olan Grand Isias Otel'in dosyasına gizlilik karar getirildi.”
Yazar Arthur Conan Doyle’ün yarattığı ünlü dedektif Sherlock Holmes yardımcısı Watson’a cinayeti çözerken şöyle der romanlarda: “It is elementary my dear Watson” yani HER ŞEY ÇOK BASİT, SIRADAN DEĞİL Mİ AZİZİM WATSON”. *
Gerçekten çok sıradan değil mi bu yayın yasağı, otelin sahibi TÜGVA Yüksek İstişare Kurulu üyesi imiş, daha fazla neden aramaya ne gerek var, yargı ve kamu yararı değil, özel yarar, Türkiye adaletinin geldiği yer bu nokta.
İkinci yayın yasağı kararı ise bir ihale üzerinden ama isimler nedense hep aynı yerlere bağlanıyorlar.
Aşağıda bir twitter mesajından alıntıya yer veriyorum:
“Türkiye tarihinin en büyük maden rezervinin çıkartılması ve işletilmesiyle ilgili yapılan ihalenin Bilal Erdoğan’ın lise arkadaşı ve Cengiz Holding yönetim kurulu üyesi Şeref Cengiz ve Halil İbrahim Bacacı’ya verilmesine ilişkin yapılan suç duyurusu haberine erişim engeli getirildi…”
Birisi bana bu habere getirilen yayın yasağını ve bu yasağın (yargı kararı) kamu yararını açıklayabilir mi?
Evet, tweet’te birilerinin ismi geçiyor, birisi Cumhurbaşkanının oğlu, birisinin de soyadı böyyük bir müteahhitimizin soyadını andırıyor ama şayet bu iddia yalan ise bu isimlerin bu tweetin sahibine, bu tweeti haberleştirenlere tazminat davası açmasının önü açık, yayın yasağı nasıl bir saçmalık!
YAYIN YASAĞI KAMUSAL KÖTÜLÜKTÜR
Her yayın yasağı kamuoyunun bilgilenmesinin önünde büyük bir engeldir, bir kamusal kötülüktür (public bad) ve kamuoyunun herhangi bir konuda, üstelik çöken otellerin altında canlarını kaybeden vatandaşlar, kamu parasının kullanıldığı ihale haberleri söz konusu ise tam ve nitelikli bilgilenme en temel haktır, en büyük kamu yararına tekabül eder.
Bu kamuoyunun bilgilenme hakkı temelli kamu yararı Bilal Erdoğan’ın ya da bir TÜGVA üyesinin uğrayacağı bireysel zarardan çok daha üstün bir yarardır ve bu kamu yasağı getiren hakimler sadece hukuku değil vicdanları da darp etmektedirler.
Bilal Erdoğan ve Kartal İmam Hatip Lisesinden (Türk usulü Harvard lisesi) arkadaşının uğradığı zarar için açılabilecek tazminat davalarının önü, yukarıda belirttiğim gibi, açıktır, yayın yasakları suçtur, temel hak ve özgürlüklere aykırıdır, bu suçlar hakkında umarım çok uzak olmayan bir gelecekte hesap sorulacaktır.
Bir de etrafta, sürüsüyle, hakimleri kastetmiyorum, yasaklarda, yayın yasaklarında kamu yararı arayan dangalak mevcut.
28 Şubat günlerinde demokrat kesilen, her yasakla dövüşmeye hazırız diyen siyasal İslamcılar, sayılarının çok azaldığını düşündüğüm gerçek dindarlar hariç, iktidara gelip hem de bu iktidarlarını biraz konsolide ettikleri zaman yasakçı oldular, ne demokratlıkları kaldı, ne de başka şeyleri, Allah katında hiçbir hükmü olmadığına inandığım, çıkışlarda cami önünde basın toplantısı yaptıkları Cuma namazları hariç.
Alayı sahtekarmış.
*Polis romanları tarihçileri ise bu sözün Sherlock Holmes tarafından hiç söylenmediğini iddia ederler, en iyisi bu harika romanları okumanız ve kararı sizin vermeniz.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor