Almanya’yı bir çatı altında birleştirerek güçlü bir imparatorluk yapan Otto von Bismarck bir konuşmasında şöyle demişti: "Yalanlar en çok savaşta, avda ve seçimlerden önce söylenir." Bu Türkiye ve Azerbaycan propagandası için çok geçerli. Yalan konuşmayı savaşla beraber değil ondan önce söylemeye başladılar. Dağlık Karabağ savaşından önce başlayan gerginlik döneminde Türkiye basını yalanlar yazmaya başladı.
Bu yalanın hedefi ise Türkiye toplumunu kandırmak için en çok kullanılan PKK konusu idi. Savaş başlamadan birkaç gün önce Türkiye resmi kurumları ve iktidar yanlısı basın, PKK’nin Suriye ve Irak'tan Dağlık Karabağ’a militan göndermeye başladığı, amaçlarının da Azerbaycan topraklarında sabotaj eylemleri yapmak olduğu yalanını yaymaya başladılar. Uydurma isimler, sözüm ona gizli Ermeni-Kürt anlaşmalarından söz edilmeye başlandı.
Herkesin malumudur ki, bir kişiyi veya devleti PKK’yle ilişkilendirdiğinizde bu Türkiye toplumunda çok farklı yankı uyandırıyor. Kürt sorunundan söz etmek sanki Türkiye’yi hemen bölecek hissi yaratılıyor.
Türkiye’de Ermenistan’ı, Ermeni halkını ve PKK’yi bir birine bağlama girişimleri yeni bir şey değil. PKK kurulduğundan bu yana bu girişimler ve çabalar devam etmekte. Dağlık Karabağ’da 1992-94 yıllarında başlayan savaş döneminde de Türkiye, PKK’nin burada olduğunu iddia ediyordu ama hiçbir zaman bunu ispat edecek bir tane bile delil sunmadı. Böyle bir delili sunamamasının tek nedeni ise PKK’nin orada olmamasıdır. Ermenistan Türkiye’nin bununla ne yapmak istediğini bilmekte ve bu konu üzerine spekülasyon yapmamakta. Bu ne 1990'lı yılarda ne 2016 yılında ne de şimdi ispatlanabildi. Bu son çatışmayla beraber Türkiye ve Azerbaycan aktif bir şekilde bu konuyu işleyerek Türkiye’nin Ermenistan’a karşı savaşının haklılığını göstermeye çalışmakta.
PKK’nin ismini kullanarak 1974 yılında Kıbrıs’ın işgali için kullanılan yolu Ermenistan’a karşı denemek istiyor. Bu isteğini yerine getirememesinin nedeni ise uluslararası tepki. Dünya kamuoyu Türkiye’nin bölgedeki yaptıklarından rahatsız. İkinci bir neden ise Bakü ve Ankara, Suriye’den Azerbaycan’a aktardıkları Türkiye menşeli radikal çetelerin yolunu gizleyemedi. Türkiye ve Azerbaycan devlet olarak uluslararası terör şebekesinin içerisinde olduklarını göstermiş oldular. Bunun er veya geç politik ve hukuki ağır sonuçları olacaktır bu ülkeler için.
Yani PKK’ye ilişkin yalanları kullanarak kendi yaptıklarını gizlemek istiyorlar.