İnci Hekimoğlu
Kitle kıyımından kişi kıyımına mı?
Gezi isyanından sonra kuruldu trol ofisleri pardon "sosyal medyayı doğru bilgilendirme ağı"!
Tarih 2013. İşte Gazete Vatan’ın haberi:
"AK Parti, Genel Merkez’de ‘Sosyal Medya Koordinasyon Merkezi’ oluşturdu. Hüseyin Çelik’in başında olduğu Tanıtım Medya Başkanlığı, Süleyman Soylu’nun başında olduğu Ar-Ge Başkanlığı ile Gençlik Kolları koordine ediyor. 81 ilin sosyal medya sorumluları belirlendi. Bu isimler, Ankara’da eğitimden geçirildi. Bunun için Genel Merkez’de bir ‘sosyal medya sınıfı’ kuruldu. Eğitimler grup grup devam ediyor. 953 ilçede de aynı şekilde sosyal medya uzmanları olacak. Sosyal medya timleri ağırlıklı olarak büyük şehirlere yüklenecek."
Aynı dönemde Süleyman Soylu verdiği bir röportajda "10 milyon sosyal medya kullanıcısı var, 8,5 milyon AKP üyesi var" demişti.
Yani Twitter yönetiminin kapattığı 8 bine yakın hesabın AKP ile bağlantılı olması şaşırılacak bir haber değil. Üstelik trol hesaplar on binlerle ifade edilebilir, zaten kapatılanların yerine yenileri de hızla açılıyor.
Bu hesapların bir kısmı gerçek şahıs değil ama bir kısmı gerçek ve kendilerini gizlemeye bile gerek duymadan her tür hakaret ve tehdidi yapmalarının arkasında, sırtlarını dayadıkları "malum güçler" var.
Bugüne dek uzun namlulu silahlar ile boy boy fotoğraf paylaşan, her tür hakareti yapan bu hesapların hiçbirinin yasal bir müeyyide ile karşılaştıklarına tanık olmadık. Bir iki istisna dışında.
Daha bir iki hafta önce CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Gazeteci Nevşin Mengü, Avukat Feyza Altun, Sanatçı Berna Laçin’i tehdit eden, cinsiyetçi küfürler yazanlar hakkında ne yapıldı, bilmiyoruz. Ama ne yapılmadığını biliyoruz.
Yalnız ismi bilinen kadınlara karşı değil, muhalif gördükleri bütün sosyal medya kullanıcılarına inanılmaz ahlaksız bir dille saldıranların ne kadar organize oldukları, aynı anda aynı kişileri hedef almalarından anlaşılıyor. Üstelik bu kullanıcıların hedefe koydukları kişilere, akmedya da manşetleri, kirli kalemleri ile aynı zamanlama ve aynı dille saldırıyor. Ne hikmetse hemen ardından, bu ahlaksızlara değil hedef kişiye bir kumpas davası açılıyor.
Bu yıllardır, 'FETÖ'-AKP ortaklığından bu yana hiç aksamadan sürüyor olsa da daha vahim bir aşamaya geçtiler.
Artık resmen AKP üyesi olmaları bile tehdit ve hakaret etmelerine engel oluşturmuyorsa, Türkiye’nin üçüncü partisinin eski genel başkanının eşine kadar uzayabiliyorsa dilleri, mesele yalnız "kutuplaşmayla" açıklanamaz.
Herhalde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Twitter’dan Başak Demirtaş’a yapılan saldırılar karşısında verdiği şu tepki yeterince açıklayıcı:
"Terör örgütlerine sırtını dayayanları mağdur pozisyona iten bu ahlaksızların kimler oldukları ve neye hizmet ettikleri milletimizin malumudur. Bu noktada kimsenin kendine ahlaki üstünlük atfetmesinin ya da aşağılık kompleksine girmesinin bir anlamı yoktur. Gerçekler ortadadır."
Devam ediyor Altun:
"Sosyal medya mecralarında her gün sayın Cumhurbaşkanımıza, ailesine, çalışma arkadaşlarına hakaret edenler bugün adı sanı belli olmayan bir müptezelin terbiyesizliğini bir kesime mal etmeye çalışıyorlar. Oysa ki hakikati ve ahlaklı davranmayı her alanda savunanlar bizleriz""
Cumhurbaşkanı ve ailesi bir yana herhangi bir AKP seçmenine bu laflar değil, yalnızca "döviz" ya da "Kuzguncuk" diyen birinin, daha mesaj yerine ulaşmadan kendini özel harekatın "şefkatli" kollarında bulduğu bilinirken, tanık olunurken Altun’un açıklamasından tek bir şey çıkar: Bu denli ahlaksız saldırılara muhatap kalan Başak Demirtaş bile aslında mağdur değildir!
Peki "müptezel" denilen kişi kim?
İddiaya göre Sakarya Akyazı eski AKP Belediye Başkanı Yusuf Yazıcı’nın yeğeni. Değilse de fark etmez zaten.
Tecavüz listeleri paylaşan diğerleri gibi AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın AKP’lilere yaptığı çağrı üzerine, hesaplarında 'etik kurallara uyuyorum' ve 'milli' anlamına gelen yeşil top bulunanlardan. Bir tür kara mizah.
Gözaltına alınan Vedat Muti ya da Vedat Yazıcı denilen şahıs istisna değil. Bu şahıs başka birçok kadına da saldırı içerikli ifadeler paylaşmasına rağmen bugüne kadar hakkında hiçbir yasanın işletilmemesinin nedeni ortada. Bu organize saldırganlar, tecavüzcüler, silahlı sakallı adamlar "terörist" sayılmıyor hükümet nezdinde.
SUİKAST GİRİŞİMİ
Sosyal medya saldırganlarını yeterince ciddiye almayan olabilir ama bu güruh yalnız itibar suikastı yapmıyor. Adli mercileri istedikleri gibi yönlendiriyor, fiili saldırılar için zemin hazırlıyor, hedef gösteriyor hatta işaret fişeği oluyor.
TİP Milletvekili Barış Atay’a yapılan suikast girişimi öncesine bakarsanız, ne demek istediğimi anlarsınız.
Bildiğiniz gibi önceki gün Barış Atay parti faaliyetleri için bulunduğu Antakya’da yolda giderken otomobilin sürüşündeki anormalliği fark etmesi nedeniyle şans eseri ölümden döndü.
Servise götürülen otomobilin 2 bijonun yerinden çıktığı, 5 bijonun da gevşetilmiş olduğu anlaşıldı. Uzmanlar, 80-100 km hıza çıkılmış olması durumda bijonların tamamının yerinden çıkacağını ve lastiğin yerinden fırlayacağını söylerken, bijonların müdahale olmadan gevşemesinin ve düşmesinin imkansız olduğunu belirtiyor.
Valilik ve emniyetin teknik ön incelemesinde de kasıtlı olarak müdahale edildiği ve aracın takla atmasının hedeflendiği tespit edildi. Korkunç! Bütün siyasetçilerin ayağa kalkması, olay açığa çıkıncaya kadar gündemden düşmemesi gerekir.
Bakın kazadan öncesine ilişkin Avukat Özgür Urfa neler anlatıyor:
"Yoldaşımız Barış Atay'a yönelik bir süredir tehditler savuran onlarca sosyal medya hesabı hakkında 12 ve 13 Mayıs 2020 tarihlerinde UYUP üzerinden İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurularında bulunmuştuk. Suç duyurularının yapılmasından sonra yaklaşık 20 gün boyunca soruşturma kayıt numarası dahi verilmemiş, dilekçelerimiz işleme alınmamış ve dilekçemizde şüphelilerin ad-soyad-işyeri bilgileri açıkça bulunmasına rağmen hiçbir inceleme de yapılmamıştır. Suç duyurusu dilekçelerimiz zamanında işleme alınmış ve gerekli soruşturma yürütülmüş olsaydı dünkü sabotaj belki de hiç yaşanmayacaktı."
HDP yürüyüşü öncesi başlatılan "HDP kapatılsın" kampanyası, Başak Demirtaş’a ve muhaliflere yönelen cüretkar saldırı ve Barış Atay’ı öldürme girişimi ‘derin’ güç odaklarının yeni oyun planının göstergesi. Çünkü ne yapılırsa yapılsın HDP kilit parti ve yalnız Kürtlerden değil farklı kimlikteki demokrat kesimlerden de oy alıyor.
Belki çok kullanıldığı için yeterli etkiyi göstermeyeceğinden bu kez 2015’de olduğu gibi kitle kıyımları ile değil kişi odaklı kıyım türleriyle farklı kesimleri karşı karşıya getirmek, bildik "bir sağdan bir soldan" yöntemi ile iç karışıklık çıkarmak denenebilir.
Kamuoyu yoklamalarında ilk sırada çıkmaya devam eden ekonomik krize ilaç bulunamazsa, güvenlikle yer değiştirmesini sağlamak bu yolla mümkün olabilir mi, bilemem ama CHP’nin haftalar önce yaptığı "suikastlar, provokasyonlar olabilir" uyarısının doğruluğuna ilişkin emareler görülmeye başlandı.
Keşke CHP bu kritik süreçte bildiklerini kamuoyuna açıklayarak karanlık planları boşa çıkartsa… diyeceğim de boş tabii. CHP bunu yapmaz ve öngörüleri gerçekleşirse susarak sorumlukta pay sahibi olacağını da biliyordur herhalde.