Kız okulları tartışmaları

Kamu parası ile, vergi gelirleri ile finanse edilen kız okulları, İHL’ler olamaz, DİB olamaz. Ama bu kurumlara da toplumsal talep olduğuna göre bu talebi vakıflar karşılayabilir. Bu vakıfların denetimi de siyasal kaygılardan uzak hukuk temelli olmalıdır.

Yaklaşık her konu gibi bu “Kız okulları” tartışmaları da yanlış yapılıyor necip ülkemizde.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in kız okullarının açılması yönündeki açıklaması Türkiye’de sosyal medya tabiriyle “trend topic” haline geldi.

Bakan Tekin mealen şöyle demişti: “Eğitim sistemimizde karma eğitim esastır, bizim temel amacımız da okullaşma oranını yükseltmektir, bu nedenle kızlarını erkek öğrencilerle beraber okutmak istemeyen ailelerin kızlarını da sisteme çekebilmek için karma eğitimin esas olduğu sistemimizde kız okulları da açabilmeliyiz.”

Bakan Tekin’in bu açıklaması da genel yanlış tartışma ortamının bir varyantı olarak karşımıza çıkıyor.

Bu tartışmanın yanlış bir çizgide sürdürülmesinin temel nedeni başka konularda da hakim yanlış anlayışlara neden olan laiklik kavramının ayaklarının üzerinde durdurulamamasıdır.

Bu söyleyeceklerim muhakkak ki mutlak bir doğruyu işaret etmez ama yine de genel görünümünün kuramsal olarak doğru olduğunu düşünüyorum; bu arada savunacağım çizginin Türkiye’nin güçlü iki egemen çizgisinden de çok eleştiri alabileceğine eminim ama ne yapalım.

Laiklik çok ciddi bir devlet niteliğidir, doğru tanımı da kanımca herhangi bir inancın kurumsallaşması, yapılanması, eğitime konu olması için kamu gelirlerinden bir kuruş daha TAHSİS EDİLMEMESİDİR.

Bu çerçevede hepimize ilkokulda öğretilen laiklik tanımının, “laiklik din ve devlet işlerinin ayrışmasıdır” tanımının doğruya en yakın tanım olduğudur. Laiklik devletle ilgili bir kavramdır, laiklik din ve vicdan özgürlüğü demek değildir, din ve vicdan özgürlüğü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9. maddesinde de ifadesini bulduğu gibi bireysel bir hak ve özgürlüktür, devletin bir niteliği asla değildir.

Laik bir devlette eğitim süreçlerinde dini tercihleri yansıtan yapılanmalar olamaz; örneğin, zorunlu din dersi olamaz, karma eğitim sadece esas değil, bir zorunluktur, İmam Hatip Liseleri (İHL’ler) kamu parası ile finanse edilen okullar olamaz, vs.

Din bilgisi ve kültürü önemli konulardır ama bu konular ayrı dersler olarak değil, sosyoloji derslerinde bir alt başlık olarak din sosyolojisi din sosyolojisi, din felsefesi de felsefe derslerinde felsefe hocaları tarafından okutulmalıdır.

DİYANET'İN FİNANSMAN BİÇİMİ DEĞİŞTİRİLMELİ

Peki, kız okulları talebi, vatandaşın İHL talebi nasıl karşılanacaktır. Evet, bu talepler gerçek toplumsal taleplerdir ama her toplumsal talebin kamu kaynakları ile karşılanması şart değildir.

Türkiye ve Osmanlı tarihinde çok renkli ve çok değerli bir vakıf kültürü vardır, Türkiye’de de kız okulları, İHL taleplerinin vakıflar tarafından karşılanmasına destek ve yanıt verebilecek gelir düzeylerine sahip mütedeyyin, muhafazakar kesimler oluşmuştur.

Bu kesimler bu amaçlarla vakıflar kurabilirler, bu vakıflar kız okulları açabilirler, İHL’ler açabilirler ama önemli olan vakıf kurumları olarak faaliyet gösterecek bu kurumların evrensel hukuk ve başta laiklik olmak üzere anayasal ilkelere saygılı olmalarıdır, bu denetimi de yargı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Milli Eğitim Bakanlığı yapmalıdır.

Bu yaklaşım mantığımın kaçınılmaz bir uzantısı da mevcut Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) sisteminin işleyişinin de kamu gelirlerinin herhangi bir inanç doğrultusunda kullanılmamasına dayalı laiklik ilkesinin öne çıkarılmasıdır.

Diyaneti kapatalım demiyorum ama finansman biçiminin değiştirilmesi şarttır.

Hem Anayasanın ikinci maddesinde devletin temel dört ilkesinden biri olarak laiklik yer alıyor, o takdirde kamu parası ile, vergi gelirleri ile finanse edilen kız okulları olamaz, İHL’ler olamaz, DİB olamaz.

Ama bu kurumlara da bir toplumsal talep olduğuna göre bu talebi vakıflar karşılayabilir.

Bu vakıfların denetimi de siyasal kaygılardan uzak hukuk temelli olmalıdır.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi