Eser Karakaş
Küresel vergi kayıp ve kaçakları: İyi, kötü, çok kötü durumlar
Küresel vergi kayıp ve kaçakları küresel ekonominin etkin işleyişine engel olma aşamasına geldiği tespitinden sonra OECD, bir grup ülke yaklaşık son on senedir çok ciddi çözüm arayışlarına girdiler.
Bu çözüm arayışları bazı alanlarda iyi sonuçlar verdi, bazı alanlarda durum kötü, bazı alanlarda ise durum kötü sıfatı ile bile açıklanamayacak ölçüde sıkıntılı.
Önce işin iyi yönünden başlayalım.
Zengin bireyler ve bazı şirketler offshore hesaplarda kendi ülkelerinde deklare etmedikleri paralar tutmaktadırlar ama 2017 senesinde yüz dolayında ülkenin imzaladığı bir bilgi alışveriş anlaşması ile offshore hesaplarda tutulan deklare edilmeyen paranın miktarında bir düşme yaşanıyor.
2022 senesinde offshore hesaplardaki toplam, deklare edilmiş ya da edilmemiş paranın miktarı 12 trilyon dolar olarak tahmin ediliyor, bu miktar küresel gelirin yüzde 12’si dolayında.
2007 senesinde offshore hesaplarda tutulan paranın yüzde 90’ı mali otoritelere deklare edilmemiş para iken bugün (2022) bu oran yüzde 25 dolaylarına düşmüş bulunuyor ve OECD’ye göre bu küresel sistem için büyük bir başarı.
Gelelim kötü olarak nitelenen duruma.
Çokuluslu şirketlerin (ÇUŞ) 2022 yılında elde ettikleri kârın 16 trilyon dolar olduğu konusunda tahminler, hesaplamalar var ve aynı hesaplamalara göre de bu 16 trilyon dolarlık kâr kütlesinin 2.8 trilyon dolarlık bölümü bu şirketlerin merkezlerinin olduğu ülkeler dışında başka bir ülkede tutuluyor.
Şirket merkezlerinin olduğu ülkeler dışında tutulan 2.8 trilyon dolar kâr kütlesinin bir trilyon dolarlık bölümü vergi cennetlerinde bulunuyor yani yüzde 35’i.
ABD merkezli ÇUŞ’ların vergi cennetlerinde tuttukları para toplam kârlarının yüzde ellisi, ABD dışı ülkelerin şirketlerin kârlarının ise yüzde 30’u.
Vergi cennetleri dendiğinde aklınıza hemen otomatik olarak Virjin adaları, Kayman adaları gibi yerler gelmesin, İrlanda, Hollanda, Kıbrıs gibi ülkelerde de bu paralar için özel uygulamalar, vergi ayrıcalıkları mevcut.
İki sene önce 40 ülke OECD önderliğinde ÇUŞ’lar için asgari yüzde 15’lik bir vergi oranı kararı aldılar, bu karar bu şirketlerin vergilendirilmesi için büyük bir zafer olarak tanımlandı ama daha iki sene içinde bu kararın içi biraz boşaltıldı, 2024’de ÇUŞ’lara uygulanacak vergi oranının yüzde 9.8 olması beklenirken daha şimdiden bu efektif oranın yüzde 4.8’e ineceği hesaplanıyor.
Uzmanların yaptığı hesaplamalara göre önceden karara bağlanan yüzde 15 asgari vergi oranı tavizsiz uygulanırsa ÇUŞ’lara salınan vergilerden devletlerin kasalarına ek 130 milyar dolar vergi kaynağı girebilecek.
Sorunun kökeninde de vergi rekabeti kavramı yatıyor, sermaye girişi arzulayan ülkeler, önemli bir bölümü de Avrupa’da bu ülkelerin, vergi oranlarını düşürerek sermaye çekmek istiyorlar, AB gibi süpranasyonal örgütler bile, vergi ahenkleşme anlaşmalarına rağmen bu vergi rekabetinden kaçamıyorlar.
Gelelim çok kötü duruma.
Dünyada büyük zenginlerin sahip oldukları taşınmazları üzerinden ancak yüzde bir dolayında vergi ödedikleri biliniyor, bu büyük zengin denen kişilerin sayısı 2 bin 700 olarak tahmin ediliyor ve bu büyük zenginlerin sahip oldukları taşınmazların değeri 13 trilyon dolar olarak öngörülüyor.
Sadece bu taşınmazlar üzerine yüzde ikilik bir servet vergisi salınsa bir senede devletlerin maliyesine 250 milyar avro para girebilecek.
Üstelik, bu büyük zenginler bu stok varlıkları üzerinden vergi ödemeye hazırlar, en azından bir bölümü, “ben çok zenginim, beni vergilendirin” diyenler de bunlar.
Bir maliyeci-iktisatçı olarak da söyleyebilirim, zaten servetler (stok) üzerine salınan verginin gelir üzerine (akım) salınan vergilerden çok daha etkin olduğu iyi bilinen bir durum.
Önümüzdeki dönemde zenginlerin ödeyecekleri vergi meselesini çok tartışacağız.
Bizde ise Mehmet Şimşek, Cumhurbaşkanlığı servetten Motorlu Taşıtlar Vergisini (MTV) anlıyorlar sadece.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.