Ahmet Nesin
Kurucularından başkanlarına kadar terörizm batağı ve MHP!..
Yıllardır belediye başkanı ve milletvekili seçilen Kürtlere ve sosyalistlere ‘TERÖRİST’ damgası vuruldu bu ülkede. Ben aktif siyasete başladığımda da bize ‘ANARŞİST’ diyorlardı ve bitakım sosyalistlerin bile dilinden kurtulamadık. Oysa çoğu yaşını başını almış ve büyük olasılıkla Marksizm’i bizden daha iyi biliyorlardı ve anarşizmin ne olduğunun farkındaydılar ama bize bu ismi oligarşi takmıştı ve onların da işine geldi. Çünkü bize anarşist dedikleri zaman tartışma ortamı kapanıyor ve hep kendilerini haklı sanıyorlardı. Ve bütün olay esasında 68 kuşağının Türkiye İşçi Partisi’nden uzaklaştırılmasıyla başlar, gençleri atmak tartışmaktan daha kolaydır.
Bu ‘TERÖRİST’ kavramını önceki gün Yeni Yaşam Gazetesi’nde Ertuğrul Kürkçü çok güzel anlatmış.
4 Ocak 2012’de meclisten bir örnek de vermiş Kürkçü:
"MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – ‘Terörist’ bile diyemiyorsun! […]
"ERTUĞRUL KÜRKÇÜ (Devamla) – Bir şeyi anlamanın ilk yolu onu adlandırmaktır, nasıl adlandırırsan öyle anlarsın. Terörist’ dediğin için anlamıyorsun ne olduğunu, ‘isyancı’ dediğin zaman ne olduğunu anlayabilirsin.
Ertuğrul Kürkçü’nün bu yazısı bence bütün AKP ve MHP milletvekillerinin maillerine gönderilmeli, belki bikaçı ciddiye alır.
‘TERÖRİST’ parti dendiğinde nedense hep Kürtler ve devrimciler konuşuluyor ama ben size terörden kapanan diğer partileri anlatmaya çalışacağım. O yüzden bu bir yazıdan fazla olacak.
20 Temmuz 1948 yılında Ankara’da bir parti kurulur, adı Millet Parti’sidir ve kurucusu Mareşal Fevzi Çakmak’tır. Kimdir Fevzi Çakmak dendiğinde benim aklıma kazandığı savaşlardan çok 1938 yılındaki Dersim Katliamı geliyor. Dersim Katliamı’nın başbakanı da Celal Bayar’dır, çünkü İsmet İnönü katliama karşı çıkmış, bikaç idamla işi düzelteceğini öne sürmüştür. (Demokrasiye gel)
Bu önemli, çünkü Millet Partisi Demokrat Parti’nin içinden çıkmıştır ve nedeni de Demokrat Parti’nin CHP ve Milli Şef İsmet İnönü’ye yeteri kadar eleştiri yapmadığıdır. Fevzi Çakmak’ın fahri başkan olduğu parti CHP’nin Din ve Laiklik anlayışına takıntılıdır. Kuruluş felsefesi de muhafazakâr Türk milliyetçiliğidir. Parti’nin önemli diğer kişisi "Tırt Osman" lakabıyla bilinen Osman Bölükbaşı’dır.
Parti başkanı Hikmet Baydur’dur ve 1953’de yapılan 5. Kongrede partinin dinci ve gericilerin eline geçtiğini iddia ederek istifa eder. Baydur’un istifa nedeni ihbar sayılır ve Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından "dini esasa dayanan ve gayesini saklayan bir cemiyet olduğu" gerekçesiyle kapatılır.
Millet Partisi’nin yerine 10 Şubat 1954 tarihinde Cumhuriyetçi Millet Partisi kurulur ve Osman Bölükbaşı genel başkan olur. Bu partinin felsefesi de milliyetçiliktir. Bu arada 1952 yılında Türkiye Köylü Partisi de Demokrat Parti’den ayrılanlar tarafından Türkçü’ler tarafından kurulur, onun da felsefesi milliyetçiliktir ve bu 2 parti birleşerek adını Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olarak değiştirir. Felsefesi, Milliyetçilik-Türkçülük ve Turancılık eksenindedir, siyasi pozisyonu aşırı sağ olarak tanımlanır.
1961 seçimlerinde 3. Parti olarak sonuç alır ve 54 milletvekili çıkartır. İnönü başkanlığındaki koalisyon hükümetine katılıp katılmamak tartışma çıkartır ve Bölükbaşı ayrılır, 63 yılındaki yerel seçimlerde de oyları düşünce koalisyondan çekilir ve hükümet düşer.
1964 yılı şubat ayında Alpaslan Türkeş ve Ondörtler’den Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal, Ahmet Er ve Dündar Taşer partiye katılır, daha sonra Numan Esin, Mustafa Kaplan, Fazıl Akkoyunlu ve Şefik Soyuyüce de katılır. 8-9 Şubat 1969 tarihinde parti adını Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirir ve amblemini 3 Hilal yapar.
1969 yılında İzmir’de eski CKMP üyelerinden oluşan bir grubun "Nasyonal Aktivitede Zinde İnkişaf" derneği kurulur. Bu Türkiye’de kurulan ilk neo-Nazi teşkilattır, gördüğünüz gibi başharfleri NAZİ. Derneğin iki savaş birimi vardı. Üyeleri SA üniformaları giydi ve Hitler selamını kullandı. Bu grubun liderlerinden biri Gündüz Kapancıoğlu 1975'te MHP'ye tekrar kabul edildi.
Ne kadar temiz bir şekilde geldik değil mi Milliyetçi Hareket Partisi’nin oluşumuna. Yolumuz uzun daha, Abdi İpekçi’nin katledilmesinden Papa’nın vurulmasına kadar gideceğiz, ne de olsa darbeci Türkeş dönemine geldik.