İnci Hekimoğlu
Kuzu’nun rahatlığı Zindaşti’nin ilişki ağı
Susurluk skandalından bu yana devlet-mafya-siyaset ilişkisinde bu kadar büyük bir skandala tanık olduğumuzu hatırlamıyorum.
Üstelik bu kez bütün deliller; fotoğraflar, WhatsApp yazışmaları, adli tutanaklara geçmiş ifadelerle ortaya döküldü.
Öğrendik de ne oldu?
Skandallara, yolsuzluklara, adaletsizliğe, keyfiliğe karşı geliştirdiğimiz ölümcül bağışıklık sayesinde kılımız kıpırdamadı.
Salı günü yapılan grup konuşmalarında muhalefet partilerinin bile bir satırla gündemine girdi. FETÖ’nün siyasi ayağını gündemde tutan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu kadar büyük bir skandala hiç denk düşmeyen bir tonda bahsedince, konu sözcükler arasında eridi gitti. Halbuki, Zindaşti FETÖ meselesinden hiç bağımsız olmadığı gibi en az Reza Zerrab kadar gündemde olmayı hak eden bir isim. Çünkü bu olayda yok yok!
İkisi de İranlı, bu önemli ama asıl konu bu değil. Konu "Uyuşturucu ticareti" ve "cinayet", "FETÖ üyeliği" gibi bir dizi suçtan yargılanan Naci Şerifi Zindaşti ile Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Burhan Kuzu arasındaki ilişki.
Geçen yıl cinayet ve cinayete azmettirme suçlarının yanı sıra, gemilerle uyuşturucu ticareti yaptığı iddiası ile tutuklanan Zindaşti, iki adamıyla birlikte 6 ay yattıktan sonra hayret uyandıran şekilde tahliye edildi. Daha sonra yeniden yakalama kararı çıksa da Zindaşti jet hızıyla kayıplara karıştı.
Bu tahliye ile birlikte iddialar da havada uçuşmaya başladı. Yargı çevrelerinden sızan bilgilere göre Burhan Kuzu’nun baskısı sonucu hâkimler tahliye kararı vermişti.
İşte bundan sonrası skandal üstüne skandal denecek şekilde gelişti.
İddialar kamuoyunda tartışılmaya başlanınca Kuzu önce sosyal medyadan yalanlayarak Zindaşti’yi hiç tanımadığını söyledi.
Bu açıklama sonrası Kuzu’nun Zindaşti ve AKP Beşiktaş Kadın Kollarında görevli Aliye Uzun ile yemek yerken çekilmiş fotoğrafları ortaya çıktı.
Kuzu yine ilişkiyi reddederek, "Türkiye’de yatırım yapmak isteyen biri olduğunu söylediler. Ben de ülkemin çıkarı için kabul ettim. Vatandaşlık almak istiyordu. Ben de yardımcı olmak istedim. Yemek onun içindi."
Bu kez bir yemek ötesinde ilişki sürdüğünü gösteren bayağı samimi WhatsApp görüşmeleri yayınlandı.
Beklendiği gibi Kuzu yine reddetti.
Şimdi ise HSK’nın iddialar üzerine görevlendirdiği müfettişlerin, Zindaşti’yi tahliye eden ve tutuklayan savcı ve hâkimlerden aldığı ifade tutanakları ortalığa saçıldı.
Tutuklama kararı veren hâkim Ö.G’nin ifadesini özetle buraya bırakayım.
"…Kendisini Burhan Kuzu olarak tanıttı. Söz konusu dosyayla ilgili konuşmaya başladı. Dosyadaki adam öldürme suçlarına ilişkin ölenlerin yabancı ve suç yerinin yabancı memleket olduğunu, Türk kanunlarının uygulanmayacağını, Zindaşti’nin tutuksuz yargılanmasını, İran ile ilişkileri bakımından daha faydalı olduğunu hatırladığım kadarıyla iletti.
…C. Bey (Zindaşti hakkındaki tartışmalı tahliye kararını veren hâkim olan 5. Sulh Ceza Hâkimi C. Ö.)… odama geldi. Bu konu üzerine sohbet etmeye başladık. Bana Zindaşti’den bahsetti. Emniyet içerisinde bir kesimin onu haber elemanı olarak kullanmaya çalıştığını, diğer kesimin ise onu yakalamaya çalıştığını söyledi. Burhan Kuzu’dan konu açıldı. Bana kendisini de adli tatilden önce Burhan Kuzu’nun aradığını ve bu dosya ile ilgili görüştüğünü, ısrar ettiğini söyledi. Kendisinin de ‘Hocamız bir şey diyemiyoruz’ dediğini aktardı. Sonrasında bu aramaları kastederek ‘Sonuçta böyle oldu’ dedi ve tahliye kararını kastetti."
Diğer yargı mensuplarının da müfettişlere verdiği ifadelerin birbirini doğruladığı açık olmasına rağmen Burhan Kuzu hâlâ hiçbir canlı yayına çıkmıyor, sosyal medya üzerinden yalanlamayı sürdürüyor. Ama son twitter mesajındaki "Savcılık ifadeye çağırırsa koşa koşa giderim" cümlesi hayli dikkat çekici.
Bu rahatlık, dünyaca ünlü bir uyuşturucu baronu için yargıyı Külliye’den arayabilmenin rahatlığı mı acaba, diye düşünüyor insan tabii.
Sonuçta kendinden habersiz kuş uçmayan ülkenin hatta Ortadoğu’nun liderinin kendi mekânından açılan telefondan haberi yoksa "şahsım" adına üzücü gerçekten.
Üstelik Zindaşti ile Kuzu’yu buluşturan ismin yine AKP’li Aliye Uzun olması ve Aliye Uzun’un partiyle ilişkisinin kesilmesi gerekirken tersine, kendisiyle ilgili haber yazanlara hakaret yağdırma cüretini bulması ‘şuursuzlukla’ açıklanamaz herhalde.
Başka açıklanmaya muhtaç karanlık noktalar da var.
Örneğin Kuzu’nun, geçen yıla kadar tanımadığını iddia ettiği "Zindaşti" adı belli çevrelere hiç yabancı değil. Hele AKP çevreleri için hiç değil. AKP’nin FETÖ ile koalisyonu sırasında, Zekeriya Öz’ün talebiyle Ergenekon davasında önemli rol oynamış "Terazi" kod adıyla gizli tanıklık yapmıştı.
HSK’ya ifade veren hâkimlerden biri, emniyet ve istihbaratın da Zindaşti’yi yakından tanıdığını ispatlıyor -ki aksi düşünülemez- haber elemanı olarak kullanılmak istendiğini ama emniyet içinde görüş ayrılığı olduğunu söylüyor.
Yine HSK tutanaklarına yansıyanlara göre Kuzu’nun Zindaşti’nin tahliye edilmesi için kullandığı argümanlardan biri İran’la ilişkiler meselesi.
İran’la Zerrab üzerinden yapılan altın ticareti konusu henüz tazeyken, Zindaşti üzerinden de İran ile başka ticaretler mi yapıldı, sorusu da "hayatın doğal akışı" içinde ortaya çıkıveriyor.
Hepsinin dışında daha vahimi, onlarca olayda ortaya çıktığı gibi "yargının bağımsızlığı" artık tartışma konusu bile değil. Hiç çekinmeden, korkmadan, utanmadan hâkimler, savcılar üstünde baskı kuruluyor, onlar da itiraz etmeyerek suça ortak oluyorlar.
Burhan Kuzu kendisini "FETÖ kumpası" gerekçesini öne sürerek aklamaya çalışırken, Zindaşti’nin zaten FETÖ’den de yargılandığını ya unutuyor ya da unutturmaya çalışıyor.
Ama görünen o ki Zindaşti’nin Türkiye’de kurduğu ilişki ağı Kuzu ile sınırlı tutulamayacak kadar geniş ve yüksek. Belki de Susurluk’tan bile daha ‘derin.’
İdlib savaşının kurtardıklarından biri de Burhan Kuzu olur mu, göreceğiz.
Tarihten ve deneyimlerimizden biliyoruz ki, iktidarlar için şehitler yoksulluğu, yolsuzluğu, hukuksuzluğu unutturmak için, toplumu susturmak için oldukça işlevsel.
Tek umut verici gelişme, son oy oranlarına bakılırsa "Vatan Millet Sakarya" nutukları yoksulluk ve yolsuzluğa rıza üretmeye yetmiyor. Toplum öyle bir doygunluk sınırına gelmiş ki, Erdoğan bunları söylerken insanlar "çocuklarım aç" diye feryat ediyor.
Belki hâkim ve savcılar da devranın dönmekte olduğunu görüyordur da Burhan Kuzu-Zindaşti ilişkisini ‘gittiği yere kadar’ götürürler.