Ergun Babahan
Mahallenin çirkef komşusu!
Amerika, Rusya, FETÖ, Doğan’ı çıkarınca geriye pek bir şey kalmıyor. CHP akıllı bir tavırla, kavgaya girmiyor. AKP tabanını rahatsız edecek açıklama ve tutumlardan uzak kalıyor. Kürt siyaseti zaten biçilmiş.
ERGUN BABAHAN
Her konuda kavga çıkarır. Hep o haklıdır. Gürültü yapar, etrafı pisletir, kurallara uymaz. Biri uyarınca sesini yükseltir, kendi grubu kalabalıksa üzerine yürür, dövmeye çalışır. Karşı taraf kalabalık ve güçlüyse pısar, alttan alır.
Türkiye’nin uluslararası sistemdeki konumu ne yazık ki tam da böyle. Avrupa Konseyi ve Parlamentosu üyesi bir ülke. Venedik Komisyonu’nun ne olduğunu, ne işlev gördüğünü biliyor ama anayasa değişikliği konusundaki rapor ve görüşlerini dikkate almayacağını söylüyor. Golf kulübüne tenis raketi ve botlarla girmekte ısrar eden üye gibi davranıyor.
Evet-Hayır oyları dengesi için bir düşman arayışında. Evet cephesini her zaman olduğu gibi böyle bir düşman çevresinde toparlayıp yükselteceğine inanıyor. FETÖ artık baydı, etkisi kalmadı. Doğan ilk tokatı yer yemez teslim oluyor, kendi editoryal kadrosuna karşı Saray’ın yanında yer alıyor. Doğan’ı dövmek, bırak güç vermeyi, zevk bile vermiyor artık.
Obama gitti, Trump geldi. Amerikalı askeri yetkililer, Suriye ve YPG konusunda dünya göre daha sert ve cüretkar açıklamalar yapıyor ama bu yeni komşu dişli. Bildiğin çamur, bir söylesen on cevap alıyorsundur. Bununla kavgaya girmenin bedelinin ağır olacağının, karizmayı çizdireceğinin farkında.
O yüzden artık ‘‘Ey Amerika’’ çıkışları yok. Bu yeni komşuya karşı üslup çok dikkatli.
Yeni hedef Menbiç dediğinde, Amerikalılar anında zırhlı araçlarını, birliklerini Menbiç sınırına yolluyor, Kürt savaşçılara övgüler düzenliyor, Ankara’yı uyarıyor ama dediğim gibi ona ses çıkaramıyorlar. En ufak itirazda nasıl bir cevap geleceğini biliyorlar, susuyorlar.
Rusya ile ilişkiler başka bir sayfa. Astana’ya koşarak gittiler, bir anda Moskova-Tahran-Şam tezgahına geldiklerini fark edip frene bastılar. Moksova’da PYD temsilciliği olmasına, Kürt konferansı düzenlenmesine, Rusya’nın PKK ve PYD’yi terörist görmediğini açıklamasına, Kürt federe bölgesini desteklemesine ses çıkaramıyorlar. Putin’in, Al-Bab’ta Şam ve PYD kotardığı işbirliği sayesinde Türkiye’nin önünü kesmesine ses çıkaramadığı gibi.
Amerika, Rusya, FETÖ, Doğan’ı çıkarınca geriye pek bir şey kalmıyor. CHP akıllı bir tavırla, kavgaya girmiyor. AKP tabanını rahatsız edecek açıklama ve tutumlardan uzak kalıyor. Kürt siyaseti zaten biçilmiş.
Kavga şart…
İdeal hedef Almanya…
Göçmen meselesi Almanya’nın elini kolunu bağlamış vaziyette. Ankara ile çok ters düşmeyi göze alamaz. Türkiye’den çıkıp gelecek binlerce göçmen seçim tablosunu tamamen değiştirir. Erdoğan ve Ankara’yı çok rahatsız etmeden, kendi iç dengelerini koruma derdinde. Erdoğan’ın her söylediğini bu süre zarfında sindirmek zorunda ama Hollanda öyle değil. Onlar kavgaya daha yatkın. (Kendi her türlü muhalefeti ezen, casuslukla ve vatan hainliğiyle suçlayan, hapse atan bir iktidarın Almanya’ya hukuk ve demokrasi dersi vermeye kalkmasının komikliği elbette bir yana.)
Almanya’ya meydan okuma, iki ülke arasındaki gelir, eğitim, cinsel eşitlik, ekonomik zenginlik; özetle medeniyet farkını göremeyen tabana cazip gelebilir. Almanları sürekli dövebilen bir figür, Evetçi tabanının ruhunu okşayabilir ve sandığı etkileyebilir.
Hele iki bakan her şeye rağmen Almanya’ya gidip bir toplantıda konuştu mu, arkasından gelecek ‘Erdoğan diz çöktürdü, Yeni Türkiye’nin gücü’ gibi manşetlerle, artık Erdoğan’ın taleplerinden yorulmuş tavan harekete geçirilebilinir.
Ülkenin hem Avrupa’da, hem bölgede giderek yalnızlaşması, Kürtleri zayıflatmak amacıyla attığı her adımın tam tersi sonucu vermesi, Avrupa’dan tamamen dışlanması; referandum için ödenmesi doğal bedel olarak görülüyor.
AKP’nin yükseliş yıllarında gücü, tehditkarlığından, önüne gelenle kavga etmesinden kaynaklanmıyordu. Soft Power’ından da kaynaklanıyordu. Ekonomisi güçlü ve sağlam bir ülke olarak demokratikleşme yolunda attığı her adım, cazibe merkezi haline gelmesine destek oluyordu. Özellikle müslüman alemi için demokrasi-İslam sorgulamasının kesin cevabını bulduğu bir model ülkeydi Türkiye.
Şimdi ise Mısır’dan farkı kalmamış, her türlü hukuk kuralının anlamını yitirdiği bir ülkeye dönmüş durumda. Sürekli atıp-tutan, oyun kuran değil de, bozan ülke olmaya çabalayan görüntüde.
Bu yolun Türkiye’yi götüreceği nokta, daha keyfi, daha yoksul bir ülke, toplumun her kesiminin enerjisini kalkınmaya, eğitime değil de birbiriyle kavgaya ayırdığı bir yapı.
Doların 4 liraya dayanması, enflasyonun yüzde 10’u aşması, turizm gelirlerinin hızla düşmesi, piyasanın durması, iflasların artması gidişatın kaçınılmaz sonuçları. Bu yolda atılan her adım, demokrasi ve hukuk sistemiyle birlikte yaşam standartınızı, can ve mal güvenliğinizi daha da riske atacaktır.
Sandıkta varlığınızı oylayacaksınız, farkında olun.