İnci Hekimoğlu
Meclis’in ‘indir-kaldır’ vekilleri
AKP-MHP bloğu kamuoyu anketlerine göre siyaseti dizayn etmek için harıl harıl çalışıyor. Farklı şirketlerin araştırma sonuçları Millet İttifakı’nın, Cumhur İttifakı’nı şimdiden yaklaşık yüzde 10 geride bıraktığını gösteriyor. Ama bildiğiniz gibi totaliter rejimlerde sandık hiçbir şey, güç her şeydir.
Atılan adımlara bakarak seçim sürecinin atmosferini şimdiden görmek mümkün. HDP’li vekillerin fezlekelerini, bu süreçten ayrı değerlendirmek eksik ve yanlış olacağından, hak ettiği ilgiyi görmeyen sadece iki düzenlemeyi not etmekle yetineyim.
1- Daha önce "vali, ildeki devlet temsilcisi" olarak tanımlanırken, bu tanım 3 yıl önce KHK ile "vali, ilde Cumhurbaşkanı’nın temsilcisi ve idari yürütme vasıtasıdır" şeklinde değiştirilmiş. Ayrıca 5 yıl SGK'lı çalışan herkes vali; 5 yıl kamu görevi yapan her fakülte mezunu kaymakam olarak atanabiliyor artık.
AKP il teşkilatlarını bile işlevsiz hale getiren düzenleme, üç yıl önce yapılmış ama muhalefetin haberi olmadığından "devletin valisi" deyip durmaya devam etmişler! Galiba hep beraber Saygı Öztürk’ün yazısından öğrendik.
2- Önceden Genelkurmay Başkanlığı yetkisinde olan, subay ve astsubay atamaları bundan böyle Savunma Bakanlığı tarafından yapılacak. Genelkurmay artık sadece uzman çavuşların atamasında yetkili.
Yanlış anlaşılmasın. Ordunun sivil iradeye bağlanmasından yanayım elbette ama ‘sivil’ iradenin de hukuka bağlı, demokratik bir rejim olması şartıyla. Aksi, ırkçı/milliyetçi rejim ideolojisinin hakim kılındığı bir ordu ve güvenlik bürokrasisinin "Şahsım"ın emri altına girmesi olur. Ya da oldu bile mi demeliyim, çünkü bu düzenleme de iki yıl öncesine ait.
Ve şimdi sırada partiler yasası ve seçim yasası ile anayasa değişikliği var.
Barış Yarkadaş’ın aktardığı kulis bilgilerine göre iktidar seçimlerde işi seçmene bırakmamakta kararlı.
Yarkadaş’ın Gerçek Gündem’de yazdığına göre, mevcut mevzuata göre bir il ya da ilçedeki en kıdemli hakim İl ve İlçe Seçim Kurulu'na başkanlık ederken, AKP yeni seçim kanununda bu maddeyi kaldırarak yerine "İl ve İlçe Seçim Kurulu Başkanları YSK tarafından atanmalıdır" maddesini getirmek istiyor. Yani AKP teşkilatlarından gelen hakimler böylece seçim kurulu başkanı olabilecek.
Başka vahim hedefleri de var. Tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasını tartışmaya açtıkları gibi ÜİHM kararlarının bağlayacılığının da anayasadan çıkarılması, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması halinde yaptırımı para cezasıyla sınırlamak gibi.
Yarkadaş’ın verdiği bilgilerden bir diğeri de siyasi yasakların "ömür boyu"na çevrilmesi.
Bütün bunları gerçekleştirebilmenin ilk koşulu HDP milletvekillerini ve ardından belki bazı CHP’lileri cezaevine yollayarak Meclis’teki muhalif sayısını azaltmak ve yine HDP üzerinden Millet İttifakı’nı bölerek, referanduma gidecek çoğunluğu elde etmek.
Millet İttifakı için, dün apar topar Meclis’e gönderilen HDP’li vekillere ait fezlekeler önemli bir test olacak.
AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın konuyla ilgili sorulara verdiği "Genel Kurul'da da hemen eller iner kalkar" yanıtından, HDP’li milletvekillerinin jet hızıyla dokunulmazlıklarının kaldırılacağı anlaşılıyor. Hâlâ fark edecek hassasiyetleri kalmış mıdır bilmem ama bu yanıt aynı zamanda Erdoğan için kendi milletvekillerinin de bağımsız iradelerden değil kafa sayısından ibaret olduğunun ifadesi.
Yine de itaat edeceklerinden çok emin değil ki, grup toplantısında "Rabia" eşliğinde "tek tek" yeminleri ettirmesi, vatanın bölünmezliğinden çok partinin bölünmezliği için iman tazelemesi gibiydi.
Muhalefetin Gare’den sonra Berat Albayrak’ın başkanlığı döneminde Merkez Bankası’nda buharlaşan 128 milyarı sorgulaması, anlaşılan Erdoğan için hem ittifak hem de parti içinde yeni sorunlar anlamına geliyor.
Bakalım CHP ve İYİP, HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının düşürülmesini de sorgulayarak AKP-MHP bloğunun sorunlarını ağırlaştırmayı başarabilecek mi?