Mektup sadece O’na yazılmadı

Nagehan Alçı ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Boğaziçi direnişi iktidarı daha da sertleştirir” argümanında buluşması da muhalefet için büyük talihsizlik olsa gerek

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin 12. Cumhurbaşkanı’na mektubu, sadece O’na yazılmadı, sadece akademiye yönelik baskıya karşı da yazılmadı. Baskı ve şiddetle susturulmaya çalışılan bütün toplumsal katmanları mağdur eden realiteye, rejimin göbeğine neşter attı.

"Biz farkındayız ki ne Boğaziçi üniversitesi Türkiye'nin en önemli kurumu ne de Melih Bulu'nun kayyum olarak başımıza gelmesi Türkiye'nin en önemli sorunudur. İstifanız talebine gelince, biz sizi bu mesele nedeniyle istifaya çağırmayız. NİYE Mİ? Siz istifa edecek olsanız,

Hrant Dink katledildiğinde istifa ederdiniz! Soma'da 301 madenci katledildiğinde istifa ederdiniz! Roboski'de 34 Kürt öldürüldüğünde istifa ederdiniz! Çorlu'daki tren kazasından sonra istifa ederdiniz! Başta KHK'lılar olmak üzere, işsiz bıraktığınız ya da iş bulamayan binlerce yurttaşın geçim derdini görüp istifa ederdiniz!

O zaman halkı yoksulluğa mahkum eden ekonomi politikalarınız içinden çıkılmaz hale gelince damadınızı kurban etmek yerine sorumluluğu üstlenirdiniz."

Bu denli açık, bu denli cesur bir o kadar da sahici  tespitleri, şöyle devam ediyor:

"Biz demokratik hak ve özgürlükleri gasp edilenlerin yanındayız! Bu topraklarda ezilenleri meydanlardan, kürsülerden bağırıp tehdit ederek hedef göstererek susturamayacağınızı anlamanız dileğiyle."

Bu açıklamayı iktidarla sınırlı tutup, sadece muhalefet için politik malzeme olarak görme aymazlığına düşen herkes, her kurum yaşamsal hata yapıyor demektir.

Bir ayı aşkındır süren Boğaziçi direnişinden gerekli dersi almamış görünen, ayrımsız tüm muhalefet odaklarına Boğaziçi kendine yakışır harika dersler sunuyor.

Evleri basılarak gözaltına alınan ve ev hapsi verilen Yunus Emre Karaca’nın dediği gibi "bütün kozlarını oynadılar" ama Melih Bulu istifa etse de etmese de iktidar başarıya ulaşamadı. Daha önemlisi  muhalefet de başarılı bir sınav veremedi. 

Oysa Boğaziçi siyasal muhalefete yol haritası çizerken; çok kimlikli, çok sesli demokrasi bloğunun  "kutuplaştırma"dan da iktidarın söylem üstünlüğünü ve kriminalleştirme çabasını boşa çıkarabileceğini gösterdi.

Bir avuç azınlığın çıkarlarını korumak üzere oluşturulan baskı rejiminin tarladan üniversite kampüsüne, karakoldan Anayasa Mahkemesi’ne uzanan bütünselliğine ve sürekliliğine güçlü bir itiraz yükseltti.

Bu sesi iyi anlamak, anlatmak ve yaymak görevi muhalefetin ama bir liraya ürettiği patatesi 60 kuruşa bile satamayan üreticinin mağduriyetinin, aynı zamanda ucuz patates yiyemeyen öğrencinin de sorunu olduğunu kavraması gerekir önce.

Muhalefetin toplumun yüzde 70’inin borçla yaşadığı, yüzde 30’a yakının ciddi yoksunluk , yüzde 14’ünün ise sürekli yoksulluk içinde olmasıyla iktidarın  gazetecileri cezaevine yollaması arasındaki ilişkiyi anlatması gerekir.

OECD ülkeleri içinde yüksek öğrenim mezunu işsizlerin yüksekliği nedeniyle ikinci sırada oluşumuzla tabela üniversiteleri arasındaki ilişkiyi,  eğitim ve ekonomi politikalarıyla Boğaziçi’ndeki direnişin bağlantısını anlatmak gerekir.

Üstelik iktidar derinleşen krizi polisle, jandarmayla kontrol edemeyeceğini öngörüyor olacak ki, medya yoluyla yoksulluk rehberi, atık gıda önerisinde bulunma rezilliğine vardırmışken işi.

Bu denli elverişli koşullarda, toplumsal kesimlere mağduriyet ortaklığını anlatamamak, tüm mağduriyetlerin ancak ortaklaşarak sona erdirileceğine ikna edecek politikalar üretememek hiçbir mazeretle açıklanamaz.

Yok eğer ‘bu koşullar zaten onları götürür’, diyorlarsa şu habere bir daha bakmalarını öneririm. (https://artigercek.com/haberler/bahceli-nin-hdp-ye-yonelik-adim-atilmasi-israrina-erdogan-olumlu-yanit-verdi)

HDP’ye yapılanları yeterli bulmayan iktidar, seçimlerden önce, seçim ve partiler yasasında yapacağı  düzenlemelerle önce HDP, ardından CHP’yi siyaset dışına itmeye hazırlanıyor.

Boğaziçi direnişinin iktidarı, tüm gücünü yığacak kadar telaşlandırmasının bir nedeni de, "de facto diktatörlüğü" tamamına erdirecek sürecin muhalefetin yaygınlaşması ve birleşmesiyle sekteye uğrama ihtimali.

Bu gerçekliğe karşın Nagehan Alçı ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Boğaziçi direnişi iktidarı daha da sertleştirir" argümanında buluşması da muhalefet için büyük talihsizlik olsa gerek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi