Eser Karakaş
Merkez Bankası, futbol, Erdoğan ve ödenecek hesap
Ekonomi ile ilgili yorum yazılarında futbol benzetmesini kullanmayı seviyorum, çünkü ekonomi ve futbol yapısal olarak büyük benzerlikler arz ediyorlar.
Her ikisinin de kuralları var ve bu kuralları kafanıza göre değiştiremiyorsunuz, futbolde FIFA ve UEFA kurallarının santim dışına çıkamıyorsunuz, çıkarsanız, mesela üç korner bir penaltı futbolü oynamak isterseniz, bu üç korner bir penaltı futbolünü ancak kendi bahçenizde kendi kendinize oynayabiliyorsunuz.
Ekonominin kuralları futbol kadar katı değil belki ama küresel ekonomik kurallara uygun bir ekonomi yönetimi daha etkin, daha büyümeci, daha adil bir ekonomi üretiyor yani futbol diliyle daha çok gol atıyorsunuz.
Son günlerde Türkiye ekonomisinde Merkez Bankası ve merkez bankacılığı tartışılıyor.
Şunu unutmayalım, merkez bankaları ne kadar bağımsız ise o ülkelerde enflasyon oranları o oranda çok daha düşük oluyor, bu konuda sayısız akademik araştırma mevcut; merkez bankalarının bağımsızlık kriteri ise başkanların ancak yüz kızartıcı suçlar nedeniyle görevden alınabilmeleri, bizde ise durum ortada.
Şunu da unutmayalım ya da kafamıza sokalım, bunu çok sert söylüyorum çünkü etrafta aksini söyleme cüretini gösterebilen çok sayıda kişi hatta iktisatçı var, enflasyonun yüksek olduğu ülkeler fakirleşiyorlar, dünyanın en berbat ülkeleri oluyorlar; kimse lütfen yüksek enflasyonla da iyi ekonomi olur yanlışına düşmesin.
Bu konuda da futbol benzetmesi bize ışık tutabilir.
Aşağıda Türkiye Merkez Bankası kanununun ilgili maddesi var:
"Madde 4- (25/4/2001 tarihli ve 4651 sayılı Kanun ile değiştirilen şekli)
Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler.
Banka, fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler."
Görüleceği gibi Kanun Merkez Bankasının temel amacının fiyat istikrarı yani enflasyonla mücadele olduğunu belirtiyor.
Enflasyon oranı sıfıra doğru geldikçe fiyat çarpıklıkları azalıyor, ekonomik etkinlik yükseliyor ve böylece büyüme oranı artıyor, sistem daha adil hale geliyor.
Gelelim yine futbol benzetmesine.
Merkez Bankası sahaya çıkıp futbol oynamamalı ama futbol sahasının çimlerinin mükemmel olmasını sağlamalı, böylece sahada oynanacak futbolun kalitesini yükseltir, iyi futbolcü-kötü futbolcü farkının ortaya çıkmasını sağlar.
Ancak, iktisat ideolojisi daha geri ülkelerde merkez bankalarının da sahaya çıkıp top oynaması istenir.
Sayın Cumhurbaşkanı da gençliğinde futbol oynamış, belki de bu nedenle merkez Bankasının da sahaya çıkıp top oynamasını istiyor ve böylece büyük bir hata yapıyor, Kanunun (4. Madde) ikinci paragrafında görüldüğü gibi Bankanın büyüme ve istihdam amaçlarının öne çıkmasını istiyor (sahaya çıkıp top oynamak yani faizleri bu ortamda düşük tutmak) ve böylece de temel amaç fiyat istikrarı güme gidiyor.
Oysa, Merkez Bankası asli görevini başarılı yapabilse yani fiyat istikrarını sağlayabilse orta vadede istihdam da büyüme de çok daha olumlu etkileneceklerdir.
Erdoğan ve ekibi futbolu "Üç korner bir penaltı" kuralı ile oynamak istiyorlar ve bu nedenden de ekonomi baş aşağı gidiyor.
Erdoğan futbolu 2002-2010 arası gibi evrensel kurallara dayanarak oynasa sonuçlar çok daha iyi olacak, buna kuşku yok.
Üç korner bir penaltılı futbolde, pardon ekonomide orta vadede ne istihdamda ne de büyümede iyileşme beklemek abesle iştigaldir.
İşte hukukta ve ekonomide yerlilik ve millilik tartışmalarının enflasyonda bizi getirdiği yer, en başta dünyanın en yüksek enflasyonlu ülkesi ve sırayla arkasından gelenler:
Venezuella, Zimbabwe, Güney Sudan, Sudan, Arjantin, Liberya, İran, Haiti, Etiyopya, Özbekistan, Angola, Zambiya, Sierra Leone ve SIKI DURUN, Türkiye.
Türkiye’yi bu lige düşürenler utanmadan, sıkılmadan hala iktidardalar.
Bu hesabı mutlaka ödeyecekler.