Hüseyin Çakır
Muhaliflik ve muhalefet sorunu!
İktidar mekaniğinden doğan sorunları sağır sultan bile duydu. Dünyaya vezir olmaya çalışırken rezil oldular. Memleket alabora olmuş, yönünü kaybetmiş vapur gibi…
İktidar sorunu kadar önemli ve ciddi muhalefet sorunumuz da var. Geniş bir zemine yayılan sosyal, siyasal, ideolojik farlılıklarda muhaliflerin referandum oylamasında farklı farklı talepleri sandıkta Hayır’da birleşti. Bu sonuç muhalefet bağlamında ortaya çıkan güç ve hegemonya anlamında umut, ama bu sonucun iktidar alternatifi olabilmesi için yapılması gereken daha çok şeyler var. Siyasal muhalefetin seçenek olarak ortaya çıkması gerekiyor.
Muhaliflik: Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa, bir olayın oluş ve oluşturuluşuna ve sonucuna karşı olan kimse, kimseler, yani bireyler. Muhalifler siyasal bir program etrafında bir araya gelirlerse, siyasal muhalefet ortaya çıkar.
Muhalefet: Demokraside iktidarın dışında olan parti veya bir siyasal görüşe, programa karşı görüşte ve tutumda olan siyasal, sosyal topluluk/topluluklar.
Memleketimizde hem muhaliflik, hem muhalefet sorunu kronik olarak yaşanıyor.
Her muhaliflik iktidar olmayı amaçlamaz, var olan haklarını savunur, hak alanını genişletmek için çalışır bu anlamda muhaliflik siyasal harekettir. Karar vericilerin kararlarını denetler, dengeler.
Siyasal muhalefet, iktidara karşı alternatif programla çıkar temel amacı iktidar olmaktır. Günümüzde iktidara aday muhalefet, bütün toplumun ortak çıkarlarını, arzularını azami seviyede ifade edebildiği bir kitle hareketi ve sosyolojik olarak her kesimi temsil edebilen, çoğunlukla birlikte çoğulcu olmalıdır.
16 Nisan referandumunda ortaya çıkan Hayır hem muhalif, hem de içinde güçlü biçimde muhalefet hareketi öz’ünü taşımaktadır. Sosyolojik ve siyasal çoğulculuk, topluluklar, gruplar ve tek tek muhalif bireylerden oluşurken %49 gibi çoğunluğu da oluşturdu.
MUHALEFETİN "MUHALEFET" OKUMALARI
Çok değişik kesimlerden yapılan açıklamalara, çıkartılan sonuçlara bakıldığında herkesin kendi iç sorunlarını Hayır sonucu üstünden çözmeye çalıştığı görülüyor. İkinci olarak, Hayır’da en çok kendinin payının olduğundan hareketle özgüven patlamaları ve memnuniyet yaşanıyor. Hal böyle olunca hegemon olma yarışı her şeyin önüne geçiyor. Muhalifler arasında çok hassas ve kırılgan olan ilişki, sürece egemen olma yarışı eğiliminin yükselmesine paralel olarak zedelenebilir ve ortak noktalar yerine ayrılık noktaları %49’u birbirinden uzaklaştırabilir. İktidarın bu hassas ve kırılganlığın üstüne giderek, yarılma ve kopuşlar için elinden geleni yapacağından kimsenin kuşkusu yoktur her halde.
Ama CHP yönetiminin, kendi iç sorunlarını demokratik yolla çözmek yerine "üst akıl-Saray"a yüklemesi gibi kolaycılıklar, muhaliflik sorununu derinleştiriyor.
Zaten sol ve CHP geleneğinde çok zayıf olan muhalifler arası birlik –belki en başarılı olanı SHP’nin HEP’lilerle seçim ittifakı- şimdi daha zorlu bir iş. Mütedeyyinleri, muhafazakâr aydınları, demokrat İslamcıları, demokrat milliyetçileri, bütün bu özellikleri ve çeşitliliği içinde taşıyan Kürtlerden oluşan muhalifleri ve muhalefeti "bütüncül" yekpare olarak görmek ve bunları yönetme sevdası yersiz ve boş hayaldir.
Muhalifliğin özü yerine biçimi üstünden hareket edilmesi işin kolayına kaçmaktır. Öze ilişkin ortak muhalefet oluşturmak meşakkatli iş. Birbirine katlanmak veya farklılıklar yokmuş gibi yapmadan farklılıkları bilerek ortak noktalarda birlikte yürümek gerekiyor. Bu süreç devam ettirildiğinde demokrat olmak da öğrenilecek, demokrasi kültürü gelişecektir. Bu muhaliflik anlayışından muhalefete geçiş aynı zamanda alternatif talepleri de ortaya çıkartabilir, geleneksel siyaset yapma ve "ör" ve "güt" zihniyetinden "eşitler arasında, eşit haklı söz ve karar sahibi olma" ya geçiş zihniyetinin gelişmesine katkıda bulunabilir.
Allahtan muhalifler arasında geniş alandan bakabilenler var ve onların sayısı, "sol gelenekten gelenler, CHP içinde demokrat Müslümanlar ve HDP’li Kürt siyasetçiler arasında" hızla artıyor.
İşte onlardan birisi: Cumhuriyet Gazetesi'nin " Hayır Cephesi Anlatıyor" dizinine Silivri 9. Nolu Kapalı Cezaevinden katılan HDP Kars Milletvekili Ayhan Bilgen "2019’a Birlikte Hazırlık" yazısında şunları söylüyor: "Elbette Türkiye seçmeninin önceliği demokrasi değil ekonomidir. Bu nedenle stratejiyi emek, yoksulluk, gelir dağılımı çarpıklığı, işsizlik, enflasyon, yolsuzluk, borçlanma gibi konulara odaklamak çok önemli olacaktır. Ancak ekonomiyi de etkileyen risklerin demokrasisizlikten beslendiğini anlatmak temel öncelik olmalıdır. İstikrar iddiası ile örtülmeye çalışılan "yumuşak karın’’ burasıdır. İç barıştan bölgesel güvenliğe birçok konu burada kilitleniyor.
Farklı yaşam tarzlarına açık, değişim yanlısı, hamaset dilinden hoşlanmayan bu kesim, geleneksel siyaset dili ve ilişkisinden de rahatsız. Otoriter, buyurgan, tepedenci bir propagandaya karşı mesafeli duruyor. Şimdiden kurtarıcı isimler telaffuz etmenin en büyük tehlikesi de burada yatıyor. Henüz bugüne dair ciddi bir toplumsal muhalefet programı üretmeden, Erdoğan’ın önüne atılacak kahramanı aramak gökteki yıldızlara bakar gibi seçim hesabı yaparken önümüzdeki çukura düşmektir. Elbette referandumda hedeflenen şeyleri hayata geçirmek için 2019’un beklenmeme ihtimali gözetilerek hızlı hareket edilmeye hazırlıklı olunmalıdır.
Farklı toplumsal kesimlerin birbirine dokunmasını sağlayan "Hayır" çalışmalarının, bu sefer yeni ortak programın toplumda tartışılarak olgunlaştırılması için örgütlenmesi ilk adım olabilir. Daraltılmış bölge ve barajın en az yüzde 7’ye indirilme ihtimali de seçmen davranışlarında ciddi değişiklik yapabilecek önemli bir dinamik olarak görülmeli. Yeni partilerin parlamentoda temsil imkânının doğması ve zamanla fiili koalisyon formüllerinin güncellemesi ihtimali büyük hesap hatalarını da beraberinde getirebilir. Sandık görevlisi bulunmayan yerler için şimdiden planlama yapılması da zorunluluk. Seçimlerde muhalefeti zayıflatacak yeni yargılama süreçleri, tutuklamalar hatta siyasi yasaklı hale getirerek devre dışı bırakma hesapları da göz ardı edilmemeli. Alternatif medya imkânlarının oluşturulması artık propaganda yapabilmenin olmazsa olmazıdır. 16 Nisan referandumunun muhasebesini tahribat ve kırılmaya sebebiyet vermeden tüm boyutlarıyla ve komplekssizce yapabilmek, seçimlere doğru ve güçlü hazırlanmak için en kritik noktayı oluşturuyor."
Bu kritik noktayı kavileştirmek için: Parlamento içi ve dışı muhalefet; sivil toplum muhalefeti: Hak temelli ve savunuculuk yapan STK’lar ve demokrat aydın muhalefeti gibi kurumsal yapıların yanında, tek tek bireylerin de katılabileceği ‘birlikte gelecek hareketi’ ne ihtiyaç var.