Ömer Faruk Gergerlioğlu
Ne "yallah Arabistan'a", ne şortlu kıza tahammülsüzlüğe
Her sene olduğu gibi bu senede Ramazan'da önemli tartışmalar yaşandı. Yıllardır yaşanan tartışmaların bir türlü aşılamaması önemli bir sorun, din ve vicdan özgürlüğünü tekrar tartışmamızı gerektirecek boyutta bir durumdur.
Oruç tutanların oruç tutmayanların yemesine içmesine, giyimine, hayat şekline karışması doğru bir hadise değildir. Oruç tutmayanlarınsa oruç tutanlara karşı sadece dini açıdan bir gard alması doğru değildir. İnsani açıdan oruç tutanın hassasiyetlerini zorunlu olmasa da göz önünde bulundurması, nezaket sınırları içinde değerlendirmesi ihtiyarına kalmış bir konudur. Ancak toplumumuzda dini özgürlükler önemli bir kamplaşma ve sinir ucu konusu ki konu gündeme geldiği anda kılıçlar çekilmektedir.
Şortlu bir kıza giyiminden dolayı saldıran kişi ve dondurma yemelerine müdahale eden sarıklı kişiye gençlerin "Yallah arabistan'a" demesi ister istemez haftanın en çok konuşulan konuları oldu. Bu bile aslında hiç normal bir toplum olmadığımızı gösteriyor ve tehlike çanlarının çalındığını gösteriyor. Şortlu kıza saldıran kişinin en başta dindarlar tarafından kınanması gerekirdi. Ancak ne yazık ki hemen savunma refleksine geçiverdiler. Aslında bir kadına sarkıntılıkla karışık uyarı yapan saldırgan bir kişiye karşı çıkanın en çok dindarlar olması gerekiyordu. Bu uyarıyı biz yaptığımız zaman çoğu dindarın"liberalleştiğimiz, eşcinsellere de müsaade edeceğimiz" yönündeki itirazlarıyla karşılaşıyoruz. Oysa zamanla bu itirazlarının yanlış olduğunu anlayacaklar. Zira bazen savundukları kişi veya kişilerin aslında bu saldırıları hiç de dini saiklerle yapmadığını görecekler. Dini saiklerle de yapılsa en başta kendilerinin kınaması gerektiğini kabullenecekler. Din özgürlüğü konusu da netleşecek ve dinde zorlamanın olmadığı komplekslerden arınarak anlaşılacaktır.
Ramazan'da yediği için kendisini uyarana "yallah Arabistan'a" diyenin baştacı edilmesiyse kamplaşma ve kutuplaşmadan kurtulamadığımızı gösteriyor. Oruç tutmayana müdahale ne kadar yanlışsa uyaranı ülke dışına gönderme talebi de o kadar yanlıştır. Bu ülkede kimse ne Avrupa'ya, ne Arabistan'a gitsin, ne de gitmek zorunda kalsın. Sinir uçlarımızın reaksiyonunun kurbanı olursak iflah olmayız. Farklılıklar içinde bir arada yaşamak zorundayız. Şortlu kız da sarıklı genç de bu toplumun gerçeğidir. Artık 100 yıldır bizi geren konuları, kavramları tekrar masaya yatırmalıyız. Taraflar "Türk" üst kimlik kavramı etrafındaki tartışmalardaki kutuplaşmalardan, "mümin- kafir" kavramı tartışmalarındaki ötekileştirici tavır tartışmalarından da, "Atatürk" etrafındaki kabuğuna çekilen restleşmelerinden de kendilerini kurtarmalıdır. 21. Yüzyılda artık bu toplum çok daha farklı bir düzlemde tartışmalarını yürütmelidir.
Aramızdaki adalet arayışı da, farklılıklara tahammül de aslında bir an evvel çözmemiz, bitirmemiz gereken konulardır. Adaletle imtihan son derece zor bir imtihandır. Bu imtihanın zorluğu ortada dururken halen eski gerilim konularında kalırsak toplumsal hayatı kendimize cehennem etmekten başkasını yapmayacağımız ortaya çıkar.
Bu ortak yaşam arzusunu belki çok dillendiriyoruz ama toplumda öylesine bir artan hassasiyet var ki aslında ne kadar gündeme getirsek az olduğunu sonra anlıyoruz. Kimse dininden, ideolojisinden vazgeçmesin ama karşılıklı birer adım atsın ve insanoğlunun ne kadar değerli olduğunu ve sevgiyle yaklaştığı takdirde büyük zorlukları aşabileceğini bilsin. Hepimizin birbirine ihtiyacı var ve tüm insanlar diğerine çok faydalı olma potansiyeli taşır her zaman.