Okuldan kaçış planımı İngilizler çözemedi!..

Teknoloji geliştikçe bütün Avrupalılar pratik yaşamı yitirmişler, oysa biz boyumuz yettiğinden beri sigorta değiştirebilen bir nesilden geliyoruz.

Pis ve aşağılık zenci anlamına gelen "Wog" sözcüğüne tahammülüm artık son noktadaydı. Gece etütten çıktık ve banyodayım. Bu arada aklıma gelmişken yazayım, diğer okulları bilmem ama Türkiye'de, bizim yatılı okulda duş yoktu. Yani pazartesi başlayan okulda cumartesi nasıl koktuğumuzu artık siz anlayın, hele de beden dersiniz hafta başındaysa. Ya gençken kokmuyorduk yada alayımız kızlı erkekli koktuğundan burunlarımız alışkanlık yapmıştı.

Tam elimi yüzümü yıkarken yine başladılar 4-5 kişi "Wog" diye dalga geçmeye. Öyle bir dolmuşum ki, o ırkçılık beni öyle bir dellendirmiş ki, ilk önümdeki arkadaşıma bir daldım, araya girene, denk gelene, daha önce aynı hakareti eden kim varsa vuruyorum. 10-15 dakika sürdü, çünkü beni tutamıyorlar, yıllar sonra düşündüğümde ben kendimden korktum ve deli gücünün ne olduğunu bizzat yaşayıp öğrendim. Birinin kaşını yarmışım, birinin burnu kırık ve birinin 2 parmağı. Bunun yanında dudak patlaması ve göz morarmasını saymıyorum.

Beni etüt odasına götürdüler, zangır zangır titriyorum ve tahmin edemeyeceğiniz şekilde ağlıyorum. Mr. Keaton geldi, uzaktan bana baktı ve o kadar dokunaklı baktı ki, bu olaydan sonra okuldan kovulmamamın nedeni sanırım bu bakıştı. Kendisi çok tatlı bir insandı, soyadını çevirdiğimizde kedi yavrusu anlamına geliyor ya, işte o kadar sevimliydi Mr. Keaton.

Kavga ettiklerim hepsi sınıf arkadaşımdı. Sonuçta hepimiz çocuktuk ve ben onlara 1 yıldır neler yaşadığımı anlattım. Öyle bir arkadaşlık başladı ki aramızda, anlatması çok zor, bikaç hafta sonu ayrı ayrı üçünün evinde kaldım, Timothy en yakın arkadaşım oldu, bütünleşmeye ve hafta sonları dışarıda kalmaya başlayınca aile özlemim az da olsa azaldı, en azından tek başıma kalıp, kafamda kurmaktan kurtulmuştum.

Doğal olarak yaşamım değişti, okul dışı arkadaşlarım olmaya başladı, sevgilim oldu ve ben doğal olarak arkadaşlarımda kalmanın dışında hafta sonları için bir çözüm bulmak zorundaydım. Zorda kalınca o çözümü bulmam 45 dakikamı aldı ve ben artık cumartesi geceleri tek başıma okuldan tüyüyor ve arkadaşlarımla buluşuyordum.

Babamın askerî okuldaki lakabı "Kıllı Nusret", böyle bir insanın oğlu olarak doğmanın bana hem avantajı hem de dezavantajı oldu. Bendeniz orta 3'te sakal traşı olmaya başladım, haftada bir de olsa olmak zorundaydım. Bu kısa zamanda haftada 2'ye çıktı tabii. Bunun avantajı, o yaşımda İngiltere'de 18 yaş sınırlı hiçbiyerde kimliğim sorulmadı, heryere elimi kolumu sallaya sallaya girdim. Dezavantajıysa o yaşta traş olmaya başlamadan kimse anlayamaz, sabah gazeteye giderdim traş olup, gece haber varsa gazetede tekrar traş olurdum, sert ve siyah sakallar. Erken bıktım ve 35 yıl sakal bırakmamın nedeni buydu. Şimdi beyazladığı için 2 günlük sakal da olsa fazla çirkin durmuyor.

Bir gün okul müdürü beni çağırdı, sakin günlerimdeyim ve ne diyecek diye merakla gittim odasına. Tipik bir İngiliz beyfendisi, disiplinli ama çok ciddi bir deneyime sahip öğrenciler konusunda, çünkü hafta sonu bile eve gitmeyen 10-15 öğrenci idare ediyor. Aramızdaki diyalog aynen şöyle oldu:

  • Mr. Nesin, hafta sonları okuldan kaçtığını biliyoruz ama sabah Mr. Keaton geldiğinde sen yatakhanedesin, oysa bu okulun sisteminde gece çıkarsan girmen olanaksız. Bunu nasıl yapıyorsun?
  • Söyleyemem...
  • Bak Nesin bu okul 600 yıllık ve bunu ilk yapan sensin ve bundan dolayı kovulmayacaksın da, ceza da almayacaksın, sana söz.
  • Yangın merdiveninden gidip geri geliyorum Sir.
  • Bu olanaksız, çünkü yangın merdiveni kapısının dış kolu yok, açıp içeri giremezsin.
  • Kapının kilidinin dilini koli bantıyla yapıştırıyorum, geldiğimde kapı bir parmak itişiyle açılıyor Sir.

Adamı bir gülme aldı, katılacak diye ödüm patlıyor. Çaresizliğin çözüm getirdiğini yaşamamış pek, teknoloji geliştikçe bütün Avrupalılar pratik yaşamı yitirmişler, oysa biz boyumuz yettiğinden beri sigorta değiştirebilen bir nesilden geliyoruz. Musluk su damlatmaya başlarsa conta alıp değiştiririz, zaten başka nedeni de yoktur, bunun için muslukçuyu aramayız.

Kovulmadım ya, kahraman edasıyla çıktım müdürün odasından ama bu olay beni şımarttı ve 2 gece dışarıda kaldım ve kovuldum okuldan. Haklılardı, çünkü bütün sorumluluğunu alıyor okul senin ve bu riski almak istemiyor. Hiç yurt dışında okumak istemediğimden kovulmama çok sevindim esasında ve 1,5 yıl sonra tekrar Türkiye maceram başladı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi