Önce demokrasi mücadelesi!

İktidarın tasavvuru bir genelge – ferman devleti. Sultanist bir rejim. Bunu ancak demokrasinin en kararlı savunucularının öncülüğü ve en geniş ittifakı durdurabilir.

Seçim tarihi yaklaşıyor. Haziran 2023’e tam olarak 2 yıl var. Birçok kişi gibi ben de bu son iki yılı Türkiye için kader yılları olarak algılıyorum. Türkiye kime kalacak? Bu sorunun cevabını bu iki yıl içindeki gelişmeler verecek. Fazla ihtimal yok. Türkiye ya demokrasiye dönecek ya da İslamcı totaliter faşizmin karanlık devri başlayacak. Seçenekler bunlar.

Türkiye, dünyada ortaçağ kapanırken, imparatorluklar yıkılırken, sultanlıklar, krallıklar çökerken 2023’te cumhuriyet kurarak yeni çağa ucundan tutunmuştu. 1950’de bir "sandık demokrasisi" kurmuştu. 80 yıl sonra iktidar partisi geriye doğru koşmaya başladı. Demokrasiyle işbaşına geldi ama demokrasi treninden indi. Kürt sorununda çözümden savaşa döndü. Böylece ırkçı partiyle ittifak zemini buldu. Türkiye için olabilecek en kötü koalisyon çıktı ortaya. Türkiye’nin gelişme dinamiğine, Türkiye’nin ilerici güçlerine saldırı başladı. 10 binlerce aydın, akademisyen işten atıldı. En kapasiteli bilim insanları terk etti. Gençler terk ediyor. Üniversiteleri çökertildi. Demokrasinin güvencesi ve en dinamik alanı… Sivil toplumun mücadele alanı kapatıldı, kapatılıyor. İktidar her yeri, her kurumu ya ele geçiriyor ya da faaliyetini engellemeyi deniyor. Yaşam tarzına müdahale sokaktaki meczup işinden devletin resmi belgelerine taşındı.

Bu yüzden 2023’te her hangi bir seçim yapmayacağız.

Türkiye ya bu gerici – ırkçı ittifakın peşine takılarak karanlığa gömülecek…

Ya da bu kadar çok dini, mezhebi, bu kadar çok milliyeti, bu kadar farklı yaşam tarzını bir arada, barış içinde tutmanın demokrasiden başka bir formülü olmadığını görerek bu bataktan demokrasiye tutunarak çıkacak.

Anketlere bakılırsa muhalefet seçimi kazanacak gibi görünüyor. Demokrasi umudu var. Öyle halis, sağlam, kurumsal bir demokrasi de değil. Batı Avrupa’daki kadar da değil. Hayalci değilim. Bir Doğu Avrupa demokrasisi hiç olmazsa… Az buçuk. Bana kalırsa radikal demokrasiye geçilmeli ama bu konjonktürde olasılığı en yüksek beklenti "az buçuk demokrasi."

Hani, nefes alalım, laik hayat tarzı korunsun, kuvvetler ayrılığı olsun, muhalifler düzmece davalarla içeri atılmasın. Siyaset yolları açık olsun. Vatandaş vergisinin hesabını sorabilsin…

Tamam anketlere göre durum kötü değil…

Ama iyi de değil!

Sandıkların kurulmasını beklemek üzere evlerimize dağılacağımız bir durum yok.

Çamura yatmaya hazır bir iktidar bloku var. Bunu çok kere deneyimledik.

Türkiye’de seçim… Otobanda, herkes kurallara uyarak giderken, AKP’nin, önde trafik polisi, sürekli emniyet şeridinde yol almasına benziyor.

Herkese kırmızı ışık yanıyor ama AKP’nin ışığı devamlı yeşil.

Dahası… O rahat geçsin diye diğer şeritlerin önü kesiliyor.

Ona hız sınırı yok. Herkese yasak ona serbest!

CHP’linin, İyi Parti’linin, HDP’linin, Komünist Parti’linin, İşçi Parti’linin vergisiyle AKP propaganda makinesini finanse ediyor. Kamu imkanlarını kullanıyor.

Hepsini ayarlamış. Ajansı, YSK’sı, diğer kurulları ona çalışıyor.

Sonra "seçimi ben kazandım" diye balkona çıkıyor. Usulü bu.

Hiçbir seçim adil siyasi rekabet ortamında geçmiyor.

Durum bu kez çok daha kritik. Akla hayale gelmeyecek şeylere hazır olun. AKP, iktidarın muhalefete geçmesinden çok korkuyor. Nedeni hakkında elbette ki bizden fazla bilgisi var. Ne yaptığını bilmez mi? Çok korkuyor.

Muhalefet için tek çare kararlı, güçlü, geniş, direngen bir ittifakla seçime hazırlanmak…

Daha fazla oy almak değil, ezici bir seçim zaferi elde etmek…

Evet… Daha çok oy almak değil, ezici bir seçim zaferi gerekli.

Ancak bu takdirde iktidar blokunun seçimi gargaraya getirme…

Atı çalıp Üsküdar’ı geçme…

YSK’da oy geçerlilikleriyle oynama hamleleri boşa çıkarılabilir.

Bu takdirde dünya demokratik kamuoyunun tanıklığı ve bariz desteği sağlanabilir.

Peki, durum hala önemli ölçüde bıçak sırtıyken…

Hala net bir seçim başarısı kesin değilken…

Mevcut muhalefet ittifakı, olabileceğin tamamı mıdır?

Muhalefet ittifakı kapsamı olabilecekten eksik iken hanesine akabilecek oy toplamı tamam olabilir mi?

HDP’nin, sol sosyalist muhalefetin mecburiyetine mi güveniliyor?

İktidar, Saadet’i bölerek yüzde sıfır bilmem kaç puan oyun peşine geziyor. Peki muhalefet partileri, en geniş ittifakı kurmaktan neden kaçınıyor?

Yüksek motivasyonlu, olabildiğince geniş bir muhalefet cephesinin yaratabileceği sinerjiyi görmüyor mu? Durum kritik iken bu sinerjinin yaratacağı birkaç puanlık artışı neden önemsemiyor?

Seçime üç gün kala AKP’nin yeni bir "çözüm" dümeni ile HDP seçmeninin bir kısmını çelmeye çalışmayacağını nasıl garanti ediyor? Yerel seçimlerde denemedi mi?

Sonucu muhtemelen HDP’nin oyları tayin edecek ama…

Kürtlere demokratik siyaset yolu açmak için tarihimizdeki en cesur girişimi başlatan Erdal İnönü’nün partisinin bugünkü liderleri…  Kapısına ziyarete gelmiş HDP yöneticileri ile poz vermeye korkuyor! Bu kadar kararlılık gösterecek cesaretleri yok ama bizden demokrasi vaatleri için kendilerine güvenmemizi istiyorlar.

İttifakın diğer büyük partisi İyi parti de HDP’yi istemiyor!

Kader seçimi ile karşı karşıyayken ırkçı önyargılarını aşamıyor.

Demokrasi cephesi kazanamazsa…

İyi Parti’ye, gelecekte de var olacağını, itilip kakılmadan siyaset yapabileceğini garanti eden nedir?

İyi Parti’ye göre iktidarın, asıl rejim tasavvuru nedir ki onun için bu saatte böyle ırkçı fikirlerin hala daha kıymeti olabiliyor? İyi Parti neye güveniyor?

İyi Parti’yi gerici – ırkçı ittifakının karşısında görenler, "merkez sağ parti olma" hedefine işaret ediyorlar. Böyle mi? Yoksa kısa süre önce kongrede MHP içinde çoğunluk kazanmaya çalıştığı yerde mi? İki kanatlı bir görüntü veriyor. İçindeki merkez sağ kanadın istikrarlı bir üstünlük sağlayıp sağlamayacağını bilmiyoruz. Ama şurası kesin… İçindeki ırkçılar kazanırsa her fırsatta AKP güzellemesi yapan sözcüleriyle, HDP’li Garo Paylan’a, "Yavşak. Bu ülkede rahat rahat dolaşıyorsun. TC kimliğini sana vermiş. Beğenmezsen yürü git müptezel Garo. Kahrolsun pkkhdp ve siyasi Ermeniciler",  Gazeteci Levent Gültekin’e… "Şerefsiz Levent’i ve onu Halk TV’ye çıkaran TV sahipleri aklını başına alsın" diye tehdit eden yöneticileriyle… Türkiye’ye, AKP – MHP’den farklı olarak hiçbir gelecek vaat edemez. Demokrasi için ona en ufak bir itibarın geçerliliği olamaz.

Şimdi bir karar vermek gerekiyor. Neyi temsil ettiği belli bir bayrak altında mı toplanacağız? Büyük bir motivasyonla bu mücadeleye sahip mi çıkacağız? Yoksa İyi Parti’nin ırkçı önyargılarıyla seçim tehlikeye mi atılacak?

Türkiye’de demokrasiyi, demokrasinin en kararlı savunucularının öncülüğü ve en geniş ittifakı kurtarabilir, dersem…. Hangi siyasi tarih, sosyoloji kitabı bunu geçersizliğini ileri sürebilir?

Peki bu konjonktürde yarısı MHP’li partilerden demokrasi mücadelesine öncülük beklentisi mi gerçekçi, yoksa demokrasiye sofralarındaki ekmek kadar ihtiyacı olan HDP’nin varlığına güvenmek mi gerçekçi?

Haa… Şu da var ki, HDP, 6 milyon seçmeninin hakkettiği saygıyı göstermeyenlere sabır ve nezaket göstermekte direniyor, devam ediyor. Türkiye için büyük siyaseti o yapıyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi