İşxan Miroyev
Orta Asya aşırı terörle karşı karşıya
Son dönemde tüm Orta Asya ülkelerinde ve özelikle de Kırgızistan’da dini duyguların çok kabardığı gözlemlenmekte. Bu dincilik ülkedeki birikmiş toplumsal sorunlardan kaynaklanmaktadır.
Ülkede uzun zamandan bu yana toplumsal katman kalmamış. Bu demek ki ya insan ‘gereken ailede’ doğmalı, ya da çalışma için Rusya yolunu tutmalı. Ülkedeki yolsuzluk ve akrabalık ilişkilerine dayalı sistem bu iki seçenek dışında bir yol bırakmıyor. Rusya’daki çalışma ise bir Kırgızistanlıyı hayatın tüm zorluklarına maruz bırakmakta.
Bu koşularda insanlar da çıkışı dinde buluyorlar. Bu zor hayat koşularında başka kime başvurabilirler ki? Sadece tanrıya. İktidarı ellerinde bulunduran diğer kurumlar ise – laik iktidar, güvenlik kuvvetleri ve farklı iktidar kurumları vatandaşın sesini duymuyorlar. Din ülkedeki tüm toplumsal sorunların aktığı bir kanala dönüşmüş durumda. Bu durum ileride laik iktidarı durumu kontrol edemez hale getirecek.
Şimdilik dini maneviyatın toplumun tüm hücrelerine girdiğini ve çok farklı toplumsal grupların buna ilgi duyduğunu gözlemleyebiliriz. Maalesef bu ilgilenme istediğimiz yönde ilerlemiyor. Yani akıl dışındaki tüm diğer duygular büyümekte. Halbuki ülkedeki durum hakkında kafa yorulmalı ve analizini yapmalı. Bu radikal gelişme çok hızla büyümekte ve o kadar çok çabuk yayılmaktadır ki kimse hızına yetişemez durumdadır. İşte tam da bu durumda dinciliğin üzeri aşırıcılıkla kaplanıyor.
Selefiliğin en çok büyüdüğü ülkeler ise Kırgızistan ve Tacikistan’dır. Kazakistan ve Özbekistan ise güçlü devlet kurumlaşması ve toplumsal ve ekonomik sorunların çözümünün mekanizmalarını çalıştırma sayesinde buna karşı koyabiliyorlar.
Bir de maddi anlamda zayıf olan Kırgızistan ve Tacikistan gibi ülkeler Suudi ve diğer Arap yardım kuruluşlarına karşı duramadı. Bu kurumlar bu ülkelerdeki dinciliği radikalleştiren kurumlar oldular. Eğer bu dalganın önü alınamazsa hızla yayılan radikal dincilik çok kötü sonuçlara götürecek.
İllegal selefi çalışmaları Orta Asya ülkelerinde çoktan vardır. Şimdiye dek kendilerini ifşa etmeden güç biriktiriyorlardı. Şimdi ise taktiklerini değiştirdiler. Bunlar ülkelerdeki devlet kurumlarını, buna kolluk kuvvetleri de dahil, elle geçirmeye çalışıyorlar, buna ülkeyi yönetmenin araçları da dahil.
Selefiliğin bu tehlikesi vardır ve de çok ciddi boyutadır. Ama şimdilik olayın boyutu anlaşılmamış durumda. Laik iktidarların da buna karşı koyma stratejilerini bulunmuyor.
Bu ülkede yaşayan vatandaşlara karşı karşıya oldukları tehlikeye gelince Kırgızistan zaten 2010’da etnik çatışmaları yaşadı. Tacikistan ise halen de iç savaşın ve onun kurbanlarını unutmamış.
Kırgızistan’da en küçük toplumsal kıvılcım çok büyük yıkım etkisini yaratabilir. Çünkü karşıtlarını ve farklı düşünenleri yok etme konusunda engel tanımazlar.
Tacikistan’daki durum da bundan farklı değil.
Tüm laik iktidarlar ve ılımlı İslam taraftarları - Orta Asya ülkelerindeki nüfusun çoğunluğu - Selefiler için düşmanlar.
Duvara asılı olan silah mutlaka patlayacak da, asıl mesele bu silahın ne kadar dolu olduğu ve alarmın hangi saate ayarlandığıdır.
Rusya istihbaratı verilerine göre şu an Suriye’de IŞİD için savaşan Kafkas ve Orta Asya’dan olan savaşçıların sayısı 6 bin -9 bin arasındadır.
Orta Asya ülkelerinde ve Rusya’nın Kuzey Kafkaslarında olanlar Batıda yaşanan gelişmelerin aynı patolojik ve radikal biçimidir. Gelecekten yoksun bırakılan nesil, fakirliğe mahkum edilen nesil, dünyanın hiç bir yerinde kendine yer bulamayan nesil, dünyadaki tüm zenginliklerin çok az bir kesimin elinde bulunduğunu gören nesil – isyana kalkışmaktadır.
Bir farkla o da Batı ve Rusya’ya nazaran Özbekistan, Tacikistan ve bölgenin diğer ülkeleri demografik patlamayı yaşamaya devam etmektedirler. Bu ülkelerdeki nüfusun çoğunluğu gençlerdir. Bu gençlerin yaşam koşulları batıda yaşayan gençlerin yaşadıklarından çok ve çok daha ağırdır.
Özbekler Rusya ve Avrupa’daki yaşıtlarının yaşadığı özgürlüğün çok azını bile yaşayamamaktalar. Bundan dolayı da protestoları şiddet eğilimli olarak gelişmektedir.
Toplumsal adaletsizlik ve polis şiddeti, fakirlik ve çaresizlik, kültür ve eğitimin çökmesi, büyük göçler ve onların getirdiği kimsesizlik, geleceğin belirsizliği – tüm bunlar 60 milyon nüfuslu bölgeyi cihatçı devşirmeciler için kaynak ve potansiyel intihar eylemcisi yapıyor. Korkusuz saldırılarıyla mahvedilmiş hayatlarının ve kırılmış umutlarının öcünü almaya çalışıyorlar.
Akıllara şöyle bir soru gelmektedir: Toplumsal bir patlama provoke edilebilinir mi? Ne için? Bölgede bir sürü çözülmemiş sorun var, iktidar sorunundan, eğitim sorununa kadar ve bunlar çatışmanın gerekçesi olabilirler. Eğer onları kullanıp büyüten çıkarsa o zaman Orta Asya ülkelerinin çoğu durumu kontrol edemez hale gelir.
Şu an kullanılan şiddet yöntemleri sonuç alıcı değil. Bu ülkelerde sorunun sonuçlarıyla değil kaynağıyla mücadele edilmeli. Ekonomi kalkındırılmalı, yoksulluk ve geleceksizliğe çare bulunmalı.