İşxan Miroyev
Ortadoğu’daki istikrarsızlık devam ediyor
ABD Başkanı Trump’ın sunduğu ve gazetecilerin "Yüzyılın Anlaşması" dediği Filistin sorununun çözümüne dönük plan bir süreliğine de olsa dünya kamuoyunun dikkatini, daha da önemli olan Suriye ve Libya başta olmak üzere birçok bölgesel çatışmalardan çekti. Tabi ki politikacılar ve basın mensupları bir süre daha Trump’ın bu planının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini gündemlerinde tutacaklar. Şimdiden Filistin ve onu destekleyen Arap ve Müslüman dünyası, Washington’un Filistin devlet sınırlarını belirleme planının gerçekleşme şansının olmadığı yönündeki tepkilerini ifade ettiler.
Uzun yılardan bu yana Arap ve Müslüman hareketleri, Filistin örgütleri (HAMAS, İslami Cihat, Hizbullah ve diğerleri) Filistin sorunun çözümü için mücadele yürütüyorlar.
"İsrail’i denize atarız" sloganı ile Araplar üzün süre Filistin topraklarını ele geçirmeye çalıştılar. Hatta öyle ki, 1967 sınırlarında Filistin devletinin oluşturulmasına dönük fırsat bile Arap devletleri yüzünden kaçırıldı.
Tabi şimdiki Arap devletleri yönetimlerinin radikalizmi azalmış durumda. Mısır ve Ürdün, İsrail’le diplomatik ve diğer ilişkileri kurdular ve şimdilik Trump’ın önerdiği projeyi eleştirmekten çekiniyorlar. Suudi Arabistan ve Basra Körfezinin diğer monarşileri de şimdilik aynı pozisyondalar. Filistin liderleri, İran, Türkiye, Lübnan ve bölgenin diğer bazı ülkeleri ise Trump’ın önerdiği bu planı sert bir şekilde reddediyorlar. Bu koşullarda Trump’ın planının kabul edilmesi beklenemez. Büyük ihtimalle bu plan da diğer birçok Filistin sorununun çözümüne dönük planlar gibi gerçekleşmeyecek. Trump yönetimi bu planı bu sene gerçekleşecek olan devlet başkanı seçim kampanyası için bir koz olarak kullanacak ve İsrail’le stratejik ortaklık ilişkilerini daha da güçlendirecek.
Yine de her zaman olduğu gibi Gazze ve Batı Şeria ile Lübnan, Suriye, Ürdün, Mısır ve diğer ülkelerde kamplarda yaşayan milyonlarca Filistinli, Filistin sorununun çözümsüzlüğü nedeniyle acı çekmeye devam edecek.
****
Erdoğan, Rusya ve İran’ın Astana mutabakatının gereklerini yerine getirmediği suçlamasında bulundu ve Esad’ın İdlib çatışmasızlık bölgesine karşı operasyonlarını durdurması gerektiğini vurguladı. Ama Ankara’nın Astana mutabakatından kendi payına düşen İslamcı grupları silahsızlandırma görevini niye yerine getirmediğinden söz etmiyor. Erdoğan, İdlib’te kaybettiği toprakların yerine Suriye’nin Kuzey ve Kuzeydoğusundaki Kürt bölgelerinin işgalini genişleterek ve etnik temizlik yaparak telafi etmeye çalışıyor. Erdoğan, Suriye’nin Kuzey bölgesinde silahlı muhalif ve radikal İslamcı gruplardan kendine bağlı yeni Suriye devletini, Esad’a alternatif olarak kurmaya çalışıyor.
Suriye sorununu Astana formatında çözme girişiminin başarısız olduğu netleşmiş durumda. Türkiye ve İran’ın Suriye’nin geleceğine ilişkin beklentileri birbirine tam zıt. Ankara da Tahran da Şam’da kendilerine bağlı kukla hükümet kurmak istiyorlar.
Esad, İran molalarının baskılarından dolayı Suriye’deki sorunun barışçıl çözümüne dönük çabalara hiç ilgi göstermiyor. Esad oluşan "ne savaş ne de barış" durumundan memnun ve anayasa oluşturma komitesini ise askeri güçle iktidarı tutmak için bir zaman kazanma fırsatı olarak kullanıyor. Esad’ın temsilcileri komitenin çalışmalarını hep sabote ediyor ve sadece anayasanın bazı şekli değişikliklerini kabul edeceklerini açıkça ifade ediyorlar.
Erdoğan ise aynı anda birkaç cephede oynamaya çalışıyor. Washington ve Moskova’nın onayını alarak kendi çıkarları doğrultusunda Suriye’nin Kuzeyinde bir statüko oluşturdu. Trablus’taki İslami hükümeti desteklemek için askeri birliklerini Libya’ya gönderiyor.
Böylelikle Ortadoğu’daki çatışmalı durum devam etmekte. Önümüzdeki dönemde İran yönetimindeki radikal Şiiler ve Suudi Arabistan hâkimiyetindeki güçler arasında çatışmanın daha da şiddetlenmesi beklenebilir.
Bunu zamanla göreceğiz.