Savaş Kılıç
Örtmece
Dil içindeki siyasete olduğu kadar siyasetteki dil kullanımına da damgasını vuran işlemlerden biri örtmece’dir (eski adıyla hüsnütabir, İngilizcesi euphemism). Nedir örtmeceli ifade? Ben tipik bir Saussure’cü yöntemle tanımlayacağım: Yerici’nin zıddı (gençlerin ağzıyla söyleyecek olsak “gömücü” diyebilirdik, eski adıyla zemmedici, pejoratif) – yericiyi tanımlayacak olsaydık ona da örtmeceli ifadenin zıddı diyecektik. Bir kişinin ölümünden söz ederken “geberdi” dediğimizde yerici, “hayata gözlerini yumdu” vb dediğimizde örtmeceli bir ifade kullanmış oluruz. “Öldü” dediğimizdeyse haliyle nötr/yansız olur, ama bu betimleme de “geberdi” karşısında örtmeceli, “vefat etti” karşısında yerici bir değer kazanabilir – bağlamına bağlı.
Örtmeceli ile yerici sık sık potansiyel bir alternatiflik ilişkisi içinde bulunur. Örtmeceye ihtiyaç duyuyorsak genellikle dilde veya kültürde yerici bir alternatifi olduğu için duyarız: Potansiyel bir saldırı ya da utanç pusuda bekliyordur. Örneğin “tuvalete gitmek” yerine “lavaboya gitmek”ten söz ederiz, çünkü tuvaletin akla getirebileceği utançtan sıyrılmak isteriz (bu kullanımda lavabo örtmece işlevini düzdeğişmece ile sağlar: Tuvaletin bir parçası bütününü temsil etmektedir).
Sıradan diyalogda genellikle bilimsel tabirler gündelik tabirlere nispetle örtmece işlevi görür, özellikle biyoloji söz konusu olduğunda. Genital organların adları genellikle kaba, argo ve bilimsel kümelerine ayrılır ve teklifsiz bir bağlam dışında bilimsel olanlar tercih edilir. Aynı şekilde “idrar yapmak” “işeme”nin, “dışkı” da “bok”un örtmecesidir. Çocuk dilinden alınma kelimeler de örtmece işlevi görür: çiş, kaka, çük, kuku vb.
Örtmecenin bir yolu İngilizcede son zamanlarda görülen, küfürlerin ya da hakaretlerin baş harfleriyle F-word ya da N-word gibi yapılar kurularak ima yoluyla anlatılması. Bunun bizde de eski bir benzeri var: “sinkaflı”. Eski alfabede malum küfrün sin ve kef harfleriyle yazılmasından mülhem.
Başka dillerden alınma kelimelerin de örtmece amacıyla kullanıldığı olur; örneğin Fransızca kökenli metres’in “kapatma” yerine bu niyetle kullanılmaya başladığı, zamanla örtmece etkisini kaybettiği tahmin edilebilir. “Piç” küfür haline geldiği için yerine hukuki bir tabir olan “gayrimeşru çocuk” kullanılabiliyor ya da olguyu betimleyen yansız bir ifade olarak “evlilik dışı çocuk” denebiliyor. Keza Fransızcada da bir dönem fils naturel deniyordu, yani “doğanın çocuğu, kurumsal değil de doğal yolla kurulmuş ilişkiden olma çocuk”, biz de bunu yeri geldiğinde “aşk çocuğu” diye çevirebiliriz.
Ticaret alanında da yerici bir kelimenin yerine çeviri yoluyla örtmeceli bir karşılık kullanıldığını görüyoruz örneğin: “Elden düşme”nin verdiği itici duyguyu defetmek için İngilizce second-hand’in çevirisi olarak “ikinci el” tabiri kullanılmaya başlamıştı, artık yerleşti de.
SİYASET VE ÖRTMECE
Örtmecenin siyasi işlevlerinden biri nesnel ya da pratik olarak pek hoş ya da pek makbul olmayan bir şeyleri ifade düzeyinde kabul edilebilir şekilde sunmaktır. Örneğin sokak köpeklerinin “uyutulma”sından söz ederken asıl kasıt “ilaç” (zehir) verilerek öldürülmeleridir. Ama bu öldürülme sürecinin ilk aşamasında düzanlamıyla uyutmak söz konusu olduğu için yine düzdeğişmeceyle gerçek fiilin üstü örtülür. Bir başka örnek: Amerikan yönetiminin Ebu Gureyb ya da Guantanamo’da “enhanced interrogation” (gelişkin sorgulama teknikleri) kullandığı söyleniyorsa asıl amaç işkence yaptığının açıktan söylenmemesidir.
Şiddetin dozunu düşürecek bir örnek vereyim: Türkiye liginde sık sık teknik direktörlerle “yollar ayrılır”, “karşılıklı anlaşmayla sözleşme feshedilir”, “işine/görevine son verilir” ama gündelik hayatında futboldan söz edenler için “hoca kovulmuş”tur. Siyasi alanda örtmecenin işlevi hakikati gizlemekse, spor söyleminde söz konusu olan, kişiye bir şekilde saygıyı korumak, en azından alenen o kişiyi (daha fazla) rencide etmemektir.
Örtmecenin muhalefet cephesinde siyasi bir alet olarak kullanıldığı da vaki. “Siyaseten doğruculuk” denen akım büyük ölçüde yerici tabirlerin yerine örtmeceli ya da yansız olanların kullanılması demekti. Örneğin Negro veya nigger gibi yerici değeri yüksek kelimeler tabu haline geldi ve önce Black (siyah) sonra da African American (Afrika kökenli Amerikalı) gibi yansız tabirler birer örtmece olarak kullanıma sokuldu. Bu akım Türkçeye yansıdığındaysa, yerici değeri olmadığı halde “zenci” kelimesinin şekilci bir değerlendirmeyle terk edilmesi eğilimi ortaya çıktı. Kadın hareketi eskiden kalma (ev işlerini yapanların unvanı olarak da kullanıldığı için) hafif bir yerici tınısı olan “kadın” kelimesini sahiplenerek olumsuz yananlamını –en azından toplumun bir kesimi için– sildi. Öte yandan muhafazakâr camia “hanım” kelimesini ve “hanım kardeşlerimiz” tabirini hâlâ “kadın”ın örtmecesi olarak kullanıyor. Örtmecenin olduğu her yerde yermece de var, diyebiliriz herhalde; buradaki yerici zıddımız ise yazı dilinde artık iyiden iyiye kullanımdan düşmüş “karı”.
Bir sol örtmece olduğunu da söylemek lazım: “Önder” faşizan tınladığı için yerine “önderlik”, “uluslar/milletler” yerine “halklar(ımız)” denildiğinde solun geleneksel doktrin ve söylemine daha uygun tabirlerin tercih edildiği hissediliyor muhtemelen, yakın tehlike savuşturulmuş oluyor, ama fiiliyatta aynı şeyler düşünülüyor, kastediliyor olabilir.
RETORİK VE SÖZLÜK
Amacım burada teori yapmak olmasa da ekleyeyim: Örtmece (ve yermece) gibi işlemler açısından konuşanın niyeti ve diyaloğun bağlamı da önemlidir; örneğin örtmece ironiyle aşağılama ya da yermece ironiyle övgü anlamında kullanılabilir (nitekim bu stratejilerin eski retorikte yeri ve adı vardı). Gençlerin ağzında kimi zaman küfürler böyle zıt değerler taşır; beklenmedik derecede iyi bir şutla gol atan arkadaşına “Vaay piç!” diye ünleyen bir ergen illaki hakaret etmiyordur. Yahut “küçük bey/hanım” gibi olağan koşullarda nezih olan bir hitapla aslında pekâlâ küçümsemenizi saygı kisvesinde sunuyor olabilirsiniz.
İkinci olarak bir soru eklemek istiyorum: Retoriğin sözlükte yeri olabilir mi? Yerici değerler genellikle yananlam olarak biçimselleştirilebildikleri için lügatlerde kelimelerin yanına “kaba” vb. etiketinin eklenmesiyle verilebiliyor. Örtmeceli ifadelerin değeri –Türkçe sözlüklerde olmasa bile– “edebi”, “yazı diline özgü” gibi etiketlerle verilebiliyor. Bu tür değerleri topluca ele almanın bir yolu kavram alanı incelemeleri yapmak, daha da güzeli bu tür incelemelerin toplandığı bir sözlük, bir “yakın anlamlılar” sözlüğü oluşturmak.
Savaş Kılıç: 1975'te doğdu. Türk Dili ve Edebiyatı ve dilbilim eğitimi gördü. İngilizce ve Fransızcadan çevirileri, çeşitli dergi ve kitaplarda yayımlanmış yazıları var. Metis Yayınları'nda editör olarak çalışıyor.