Koray Düzgören
Oy pusulasını iple ölçüp adayına oy veren Kürt seçmene bunlar vız gelir!
Merkez Bankası’nda buharlaşan 128 milyar doların hesabını veremiyorlar.
Gare faciasının iç yüzünü açıklayamıyorlar.
S-400 rezaletini kabullenemiyorlar.
Millete salgın yasakları uygularken kendileri lebalep kongrelerde eğlenmekten vazgeçemiyorlar.
Aşı ithalinde dönen dolapları anlatamıyorlar.
Seçmenin desteğini kaybettiklerini bir türlü kabullenemiyorlar.
Ama dönüp, bunları örtbas edebilmek için bir kere daha Kürtlere, HDP’ye yükleniyorlar.
HDP’yi siyasetten tasfiye ederek Kürt oylarını muhalefet cephesinden uzaklaştırmanın ve bu sayede Millet İttifakı’nı dağıtmanın hesaplarını yapıyorlar.
Bu amaçla Koalisyon’un ortağı Bahçeli, daha ocak ayında AKP'ye bir çerçeve çizerek, "HDP’nin kapatılması ve milletvekili dokunulmazlıkları dosyalarının süratle ele alınması" talimatı verdi.
Erdoğan da kapatma konusuna sıcak bakmasa bile, Gare fiyaskosundan sonra, HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarının biran önce Meclis’te ele alınmasını istedi.
‘Ellerin inip kalkarak’ gerekenin yapılacağını söyledi.
Bu sözleriyle koalisyon partileri milletvekillerine hızlı davranmaları gerektiği talimatını vermiş oldu.
İNANILMAZ İDDİALARLA DOKUNULMAZLIK FEZLEKELERİ
"Dokunulmazlık dosyaları hızla onaylanmalı, HDP milletvekillerine yargı yolu hemen açılmalı ve mümkün olduğu kadar çok sayıda HDP milletvekili zindanlara yollanmalı."
İktidar partileri, içinde bulundukları sıkışmışlığın ve zor durumun ancak bu şekilde aşılabileceğine inanıyorlar.
Ancak bu gerçekleşir ve muhalefet cephesi dağıtılabilirse iktidarlarının devam edebileceğini düşünüyorlar.
O zaman düğmeye basıp, dokunulmazlık fezlekelerini yağmur gibi Meclis Başkanlığı’na yollamaktan kolay ne var?
Dokunulmazlık meselesi tam bir rezalete dönüşmüş durumda. Meclis komisyonunda bin 336 dokunulmazlık fezlekesi olduğu biliniyor. Bunların 955’i HDP’li 56 milletvekiline ait. Öncelikle 28 milletvekiline ait 33 dokunulmazlık dosyası ele alınacak. Bunların da 9 tanesi iktidarın en acil olarak değerlendirdiği dosyalar. Aralarında HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve grup başkan vekillerinin dosyaları da var.
Bu sayede HDP’nin hareket kabiliyetini önemli ölçüde yavaşlatacaklarını mı düşünüyorlar acaba?
Fezlekeler ise evlere şenlik!
Garo Paylan açıkladı; suçlamalar arasında Demirtaş’a, ‘Sayın Demirtaş’ demek de sayılmış!
Fezlekelerin hemen tamamı konuşmalarla ilgili.
Milletvekillerinin zaten işi bu…
Ama sustukları için fezleke yiyen milletvekilleri de var!
Onlar da arkadaşlarının savcılarca suç sayılan konuşmalarına susarak destek verdikleri gerekçesiyle suçlanıyorlar!
Aslında bunları tartışmak boş bir çaba.
İktidar, HDP’yi kapatmak değil ama tamamen susturmanın, çalışamaz hale getirmenin peşinde. Açıkmış gibi gösterip fiilen kapatmaktan beter hale getirmeye çalışıyor.
Ele güne karşı -Avrupa ve ABD’ye- parti kapatan bir iktidar olmak istemiyorlar! Hele de İnsan Hakları Eylem Planı’nın açıklanması arefesinde olur mu hiç böyle şey?
BU SEFER HDP’NİN DEFTERİNİ DÜREBİLECEKLER Mİ?
Erdoğan’ın planı malum. Daha önce de açıkça söylemişti. "Verin 400 milletvekilini sulh olalım" demişti. Yine niyet aynı…
HDP’yi siyaset dışına iterek, muhalefet ittifakını parçalayarak gidecekleri seçimde 400 milletvekili çıkartmak. Böylece istedikleri faşizan anayasayı yapmak.
Tabii istemek başka, gerçekleştirmek başka…
İktidar, bu konuda hep çok şey istedi ama özellikle Kürtlerle, HDP’yle ilgili emellerini bir türlü gerçekleştiremedi.
Tamam, daha önceki dönemde partinin 94 belediyesine, bu dönem 89 belediyesine el konuldu, kayyımlar atandı, birçok yöneticisi hapse atıldı, on binlerce üye ve destekçisi tutuklandı ama parti aynı kararlılıkla muhalefet yapıyor.
Hatta 31 Mart’ta muhalefet cephesine verdiği demokratik destekle Erdoğan’a yerel seçimlerde yenilgiyi tattırdı. 25 yıl sonra İstanbul’u ve önemli büyük şehirleri muhalefetin kazanmasını sağladı.
Haliyle Koalisyon liderleri çok kızgın. "Bu sefer HDP’nin defterini düreriz" diye düşünüyorlar. Bunun için ‘terörist’ dediler, ‘PKK’nin siyasi kolu’ dediler, hatta işi 6 milyon seçmene beddua etmeye kadar vardırdılar.
"Bu çabalar boşuna" diye düşünürken Kürtlerin yakın geçmişte önlerine çıkarılan engelleri aşmak için yaptıklarını hatırladım.
2007 seçimlerinde baraja takılmamak için ‘Bin umut adayları’ adı altında seçime katılan Kürt siyasi hareketi oyların yüzde 5.3’ünü yani yaklaşık
1 milyon 850 binini alarak 22 milletvekili çıkartmayı başarmıştı.
2011'de ise 61 bağımsız aday ile seçime girdiler. O zaman da 6,58 oy oranıyla 36 milletvekili çıkardılar. HDP, 7 Haziran 2015 seçimlerinde yaklaşık altı milyon oyla yüzde 13, 12 alarak 80 milletvekili çıkarttı.
1 Kasım 2015'de yenilenen seçimde ise 5 milyon 150 bin oyla ve yüzde 10,76 oy oranıyla 59 milletvekili çıkardı.
Amacım bilinen sonuçları tekrarlamak değil.
36 BAĞIMSIZI ÖLÇÜP BİÇİP MECLİS’E GÖNDEREN İRADE
Kürtlerin 2007’den itibaren bütün engellere ve baskılara rağmen girdikleri seçimlerde (bileşenleri ile birlikte) oylarını ve milletvekili sayılarını nasıl arttırdıklarını hatırlatmak istedim.
Kürt siyasi hareketine yönelik engeller ve baskılar arttıkça hangi adla seçime katılırlarsa katılsınlar partilerinin oyları da artıyor.
2007’de 1.85 milyon olan oylar artık 6 milyon civarında. 7 Haziran’da 6,5 milyon seviyesine kadar çıktı.
Hele 2011 seçimlerinde, okuma yazma bilmeyen Kürt seçmenlerin, seçim çevrelerine dağılmış bağımsız adayları, oy pusulasında amblem ve fotoğraf olmadığı için, ölçülü bir ip yardımıyla nasıl bulup doğru tercih yaptıklarını hatırlayınca moralim yerine geldi.
Kürt seçmen, bir ilin ilçelerine dağılmış bağımsız adaylarını o ölçülü ip sayesinde işaretleyerek 36 vekilini Meclis’e göndermeyi başarmıştı.
Bu nedenle, şimdi bu son fezlekelerle yarın da seçim yasasında yapılacak değişikliklerle Kürt seçmenin, HDP seçmeninin sandığa yansıyacak iradesinin engelleneceğini zannetmek büyük yanılgı.
Eğer HDP seçmeni silah zoruyla sandıktan uzaklaştırılmaz, iradesine devlet şiddeti ile engel olunmaz ve hilelerle oyları çalınmazsa ne yaparlarsa yapsınlar HDP’yi, Kürt seçmenlerini engelleyemeyecekler.
Sonuç ortada… Her baskı ve sindirme girişiminden sonra Kürt siyasi hareketi daha da güçleniyor, oyları azalmıyor, artıyor.
Hiç kuşkusuz bu girişim de aynı şekilde sonuçlanacak.
Gerçek değişmiyor. Bugünkü şartlarda ülkedeki hiçbir siyasi parti Kürtlerin desteğini almadan iktidar olamaz.
İktidar olan da bu desteği kaybederse iktidar da kalamaz...