Koray Düzgören

Koray Düzgören

Paketçilikten ‘Haydut Devlet’liğe doğru uygun adım…

Önce Suriye’de cihatçı terör örgütleriyle içli dışlı ilişkiler, şimdi de bunlara ülke dışındaki muhaliflerin ‘Paketlenerek’ kaçırılması operasyonları ekleniyor.

Fetullahçı oldukları söylenen 6 öğretmenin Kosova’dan bir MİT operasyonu ile yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinin yankıları sürüyor.

Olay Kosova’da siyasi bir krize neden oldu. Siyasi iktidar bunun yasadışı bir kaçırma olayı olduğunu söyleyip, olayın sorumluları olan içişleri bakanı ile gizli polis şefini görevden aldı. Parlamento da olayla ilgili soruşturmaya başladı.

Öyle anlaşılıyor ki siyasi iktidardan habersiz, yasal süreç hiçe sayılarak MİT’in Kosova emniyet bürokrasisiyle birlikte organize ettiği bir ‘paketleme’ işlemi bu. Kosova emniyeti ne karşılığında, nasıl ikna edilmiş bilmiyoruz. Çıkar nasılsa ortaya.  

Olay sonrasında Türkiye’de ise bir şey olmadı.

Saray medyası ve iktidar yetkilileri, "FETÖ’cülerin MİT tarafından başarıyla paketlenip getirildiğini" övüne övüne anlattılar. 

Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, MİT'in Kosova benzeri operasyonlarının devam edeceğini ifade etti. Bununla da kalmadı. Zaten bu tür operasyonların birçok ülkede yapılmakta olduğu bilgisini aktardı. "Bugüne kadar 18 ülkeden 80 FETÖ'cüyü paketleyip getirdiler" ifadesini kullandı.

Bozdağ, katıldığı bir TV programında, "MİT’in yurtdışında terör örgütü mensuplarına yönelik gerçekleştirdiği başarılı operasyonlara" ilişkin açıklamalar yaptı ve kamuoyunu aydınlattı. Böylece, bu ‘paketleme’ operasyonlarının sadece Kosova’da değil 18 farklı ülkede de yapıldığını öğrendik.

MİT’in ülke içindeki cihatçılarla uğraşmak, sınır ötesinden ülkeye giriş yapan bombacıları izlemek yerine, bu paketleme işiyle hayli meşgul olduğu, hatta belki de mesaisinin ve kadrosunun önemli bir bölümünü bu işe ayırdığını da anlamış olduk.

Nitekim Hükümet Sözcüsü böbürlenmeye devam ederken, "MİT'in Kosova benzeri operasyonlarını süreceğini" de açıkladı. Ve tabii arkasından OHAL ile ilgili de konuşarak, "Uzatılması bir ihtiyaçtır" diye de ekledi.

Yurtdışından bu kadar çok ‘paket’ gelirse ve ülke içinde de hemen her gün yüzlerce kişi FETÖ’cülük şüphesiyle gözaltına alınırsa, siyasi iktidar OHAL’i uzatmayıp da ne yapsın?

'BU ÖRGÜT İKİ YILDA BİTER DİYENLER'

Adalet Bakanı Gül de geçenlerde OHAL’in ne kadar gerekli olduğunu anlatmak için şunları söylemişti:

"Bu örgüt, kripto bir örgüttür. 40 yıl içinde nüfuz etmiş bir örgütle 2 yılda bunların hepsini bitirdim, kim diyorsa bu konuda bu yapıyı, bu mücadeleyi hafife alıyor demektir. Bu mücadele sonuna kadar devam etmek zorunda."

Bakan, sanki bu örgütün, iktidarlarının 10 yılı boyunca iyice devletin içine nüfuz etmesini sağlayan, "İstedikleri her şeyi" veren onlar değilmiş gibi konuşuyor.

Erdoğan’ın Fetullahçılar için söylediği, "Ne istediler de vermedik" lafını henüz unutmadık.

O verdiğiniz şeylerle, yani desteklerle, devlet olanaklarıyla, ortağınız olan Gülen Cemaati dünyanın dört bir yanında okullar açtı, şirketler, vakıflar kurdu.

Ülke içinde suçlu, suçsuz, ilişkili, değil bakmadan binlerce, on binlerce kişi gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, KHK’larla işinden ediliyor. Ama örgütün ülke içindeki siyasi kolu ile ülke dışındaki yapılanması hala ayakta.

Gelen haberlere bakılırsa Erdoğan’ın ve tabii iktidarın yoğun çabasına rağmen bu yapı çökertilebilmiş değil. Okulların çoğu, vakıfların, şirketlerin bir kısmı faaliyetlerini sürdürüyor.

Bu konuda Saray’ın broşürlerinden Yeni Şafak, 6 Nisan sayısında bu ‘Paketleme’ operasyonlarıyla ilgili ayrıntılı bilgiler veriyor.

Bazı operasyonların medyaya yansıdığını, kimi operasyonların ise çok büyük gizlilik içinde sürdüğünü yazan broşür, gelecek dönemlerde de bu tür operasyonların devam etmesinin beklendiğini müjdeliyor.

MİT’in Somali, Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Ukrayna, Makedonya, Arnavutluk, Irak, Nijerya, Pakistan, Bangladeş, Afganistan, Bosna Hersek ve Kosova gibi ülkelerde FETÖ üyelerini yakından takip ettiğini yazan Saray broşürü, "FETÖ'cüler bizi burada kimse bulamaz sanıyorlarsa yanılıyorlar" uyarısı yapıyor.

Söz konusu yazıda MİT'in imza attığı operasyonlarda yerel güvenlik unsurlarıyla ‘Dirsek temasında’ çalıştığı özellikle belirtiliyor.

Tabii bu ‘Dirsek teması’nın nasıl bir şey olduğunu özellikle Kosova operasyonunda anlamış bulunuyoruz.

Ayrıca Somali'de de bir süre önce önemli bir örgüt mensubuna, ‘Paketleme operasyonu’ yapıldığını öğreniyoruz.

Yazıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz yıl Eylül ayında gerçekleştirdiği Kazakistan ziyaretinde gündeme gelen "FETÖ’nün Orta Asya yapılanması" konusunun MİT'in bir başka yurtdışı operasyonunun temelini oluşturduğu bilgisi de veriliyor.

Daha sonra Sudan, Azerbaycan, Pakistan ve Endonezya’daki ‘Paketleme’ operasyonları da ballandıra ballandıra sıralanıyor.

Sonra Kosova ‘Paketleme’ operasyonuna dönülüp şu değerlendirme yapılıyor:

"Özellikle Kosova'da icra edilen ve 6 üst düzey FETÖ'cünün yakalanarak Türkiye'ye getirilmesinin örgütteki psikolojik bütünlüğü yerle bir ettiği değerlendiriliyor."

Bütün bu anlatımların resmi anlatımlar olduğunu kabul edersek bu ‘Paketleme’ işinin ne kadar kapsamlı ele alındığı ortaya çıkar.

HEDEFTE KÜRTLER VE MUHALİFLER DE VAR

Ayrıca iktidarın ve tabii MİT’in hedefinde sadece Fetullahçılar yok. Kürtler, solcular ve AKP’ye muhalefet eden herkes var. Devletin aygıtları ve özellikle de MİT, bu hedeflerle de sürekli ilgileniyor. Başta Avrupa’da, gerekirse dünyanın herhangi bir yerinde bir sürü muhalifin peşinde, izleme yapıyor. Fırsatını bulursa önce İnterpol’ü, sonra muhaliflerin bulunduğu ülke polisini ikna ederek, etmeye çalışarak ‘Rejim düşmanı’ olarak ilan ettiklerini yakalatmaya çalışıyor. Böylece onları Türkiye’ye götürebilmenin hesaplarını yapıyor.

Bu hesap Kürt ve solcu bazı muhaliflerde, bazı örgüt liderlerinde ya da mensuplarında bazen tutuyor. Avrupa ülkelerinin bir kısmı belli pazarlıklarla, Türkiye’nin baskılarıyla ya da rüşvetlerle bazı ‘Paketleme’ uygulamalarına girişiyor. Geçtiğimiz yıllarda bu konuda birçok olay gerçekleşti. Bazı muhalifler siyasetçiler ya da eylemciler Türkiye’ye iade edildi.

Tabii özellikle son zamanlarda Türkiye’nin bu hesabı, girişimleri boşa çıkıyor. 

Bunun son örneği, PYD eski Eş Başkanı Salih Müslim’in Çekya’da yine böyle bir ‘Paketleme’ operasyonu ile tutuklanarak Türkiye’ye gönderilmesi girişimi oldu.

MİT’in hazırladığı planla Çekya’da bazı emniyet ve yargı mensuplarının bu ‘Paketleme’ operasyonuna katılması sağlanacak ve bu arada Müslim alelacele Türkiye’ye gönderilecekti.

Fakat bu oyun boşa çıktı ve yargı duruma el koyarak bu yasa dışı girişimi boşa çıkardı. Salih Müslim özgürlüğüne kavuştu.

Buna rağmen Türkiye, çeşitli yöntemler ve araçlarla, OHAL ve hukuk dışı uygulamalar nedeniyle Avrupa’ya gelen gazeteci, yazar, bilim insanı, politikacı, sendikacı vb. muhalif aydınları da Fetullahçılar gibi izliyor. Mümkünse kendi kafasına uyan, ama uluslararası hukuka aykırı yollarla, ‘Paketlemek’ için can atıyor.

Tabii fırsatını bulursa hukuk, yasa vb. yol ve usulleri bir tarafa bırakıp mafya yöntemleri kullanmaktan kaçınmadığı ve kaçınmayacağı muhakkak.

Bu uygulamalar arttıkça Türkiye zaten hukuk devleti olmayı bir tarafa bıraktıktan sonra şimdi de, ‘ Haydut devlet’ kategorisine doğru uygun adım ilerliyor.

HAYDUT DEVLET NASIL TANIMLANIYOR?

Artı Gerçek’e 4 Kasım 2017 tarihli yazımın başlığı şuydu:

‘TC bir Haydut Devlet mi?’

Önce bu kavramın tanımı vermiştim yazımda.

"Türkiye’de 29 Nisan 2017 tarihinden bu yana erişim yasağı konulmuş olan dünyanın en büyük internet ansiklopedisi Wikipedia, ‘Haydut devlet’i şöyle tanımlıyor:

"Haydut devlet veya kural tanımayan devlet (İngilizce: Rogue state), küresel barışı tehdit eden, ne yapacakları önceden tahmin edilemeyen, kitle imha silahlarının yaygınlaşmasına yardım eden, terörizmi destekleyen, hatta bunu siyasetlerinde bir araç olarak kullandıkları iddia edilen devletler için uluslararası ilişkilerde kullanılan bir terim.

İran, Kuzey Kore, Suriye ve Sudan gibi devletler haydut devlet tanımına giriyor.

17 Nisan 2015'te Amerikalı yazar, tarihçi ve eleştirmen Noam Chomsky, ABD ve İsrail'i iki ayrı haydut devlet olarak nitelendirmişti."

Bu yazıda Türkiye’nin özellikle Suriye’de terör örgütleriyle, cihatçı örgütlerle olan ilişkilerinden söz ederek bu soruyu sormuştum.

Bir yandan IŞİD destekçiliği, El Nusra türevi bir yığın cihatçı örgütün hamiliği, onlarla doğrudan ilişkiler, son olarak da cihatçı terör örgütlerinden devşirilen ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) unsurlarıyla Afrin’e ortak harekat düzenleme.

Şimdi de Kürtler Afrin’den çıkartıldıktan sonra sınırlarımızın hemen yanı başına, Guta ve İdlib’den getirilen seçme cihatçıların yerleştirilmesi.

Şimdi bunlara, İsrail, İran, Rusya ve diğer bazı ülkelerin yaptığı gibi ülke dışındaki muhaliflerin ‘Paketlenmesi’ operasyonları ekleniyor.

Bu ilişkilerin, uygulamaların hepsi Türkiye’nin, ‘Haydut Devlet’ yolunda sağlam adımlarla ilerlediğinin bir göstergesi.

‘Paketleme’ operasyonu ile övünenlere duyurulur…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi