Patlama noktası

Geçmiş çok çok iyi değildi; ayrımcılık vardı ama en azından bunun olumsuz birşey olduğunun farkında olan bir toplumsal algı hakimdi...

Şöyle bir haber gözünüze çarptı mı bilmem...

BirGün gazetesinde, Serbay Mansuroğlu’nun haberiydi

"Denizli’de gerçekleşen Okul Sporları Yıldızlar Halk Oyunları Türkiye Şampiyonası’nın sonunda Diyarbakır Yenişehir Mehmet Akip Ersoy Ortaokulu şampiyon olunca öğrenciler yuhalandı.

Denizli’de Gümüşlerde bulunan Vali Recep Yazıcıoğlu Spor Salonu’nda düzenlenen şampiyonada yurt genelinde finale kalmayı başaran 22 ilden 28 takım sahne aldı. Yarışmaya 580 sporcunun yanı sıra sporcu aileleriyle birlikte yaklaşık 3 bin kişi katıldı. Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortaklaşa düzenlediği Okul Sporları Halk Oyunları Yıldızlar Türkiye Şampiyonası’nda Diyarbakır’da birinci olarak Diyarbakır’ı temsilen Türkiye Şampiyonasına katılmaya hak kazanan Yenişehir Mehmet Akif Ersoy Ortaokulu oldu. Bu okulun öğrencileri şampiyonada olağanüstü bir performans göstererek katılan takımlar arasında Türkiye birincisi seçildi. Puanlama esnasında birinciliği açıklandığı andan itibaren spor salonuna gelen seyirciler yaşları 12 ile 14 arasında değişen öğrencileri yuhalamaya ve küfür etmeye başladı. Sahaya inmeye çalışan bazı seyircilerden dolayı Okul Müdürü Ahmet Ateş öğrencilerini soyunma odasına götürmek zorunda kaldı. Okul müdürünün sağduyusu ile linçten kurtarılan öğrenciler sevinçlerini yaşayamadan apar topar Diyarbakır’a dönmek zorunda kaldılar.

‘Sevinçlerini yaşayamadan döndüler’

BirGün’e yaşadıklarını anlatan isminin açıklanmasını istemeyen bir kişi, "Öğrenciler türlü imkansızlıklarla bu turnuvaya hazırlandı. Kostümleri bile ödünç alınmış durumda. Buna rağmen bu çocuklar burada müthiş bir yetenek ortaya koyarak sıralamada en başta olmayı başardı. Öğrencilerimiz sevinçlerini yaşayamadan memleketlerine dönmek zorunda kaldı" diye konuştu."

Toplumsal olarak nasıl sertleştiğimizin bir göstergesi bu olay…

Hiç unutacak mı  o çocuklar? Yaşananları hiç geride bırakabilecekler mi?

Yaklaşık iki yıldır içinde bulunduğumuz çatışma süreciye tamamen bağlantısız mı bu olay? Muhakkak ki değil; ama bu durumları hiç tartışamıyoruz. Çatışma sürecinin toplum üzerindeki etkileri nelerdir, neler yaşıyoruz; toplum nasıl geriliyor ve gerilirken nasıl değişiyor...

Ersin Kana’nın yönetmenliğini yaptığı Yeşil-Kırmızı belgeseli, Amedspor’un başına gelenleri, yaşadıkları ayrımcılığı konu alıyordu. İstanbul Film Festivali’nde gösterilen bu belgeselde insanın belliğine kazınan görüntülerden biri de,  Amedspor’a tezahürat yapan çocukların yüzleri, gözleriydi....Dünyanın en önemli olayına tanık olurcasına bir heyecan ve hevesle maçı izledikleri görüntülerdi...

Belgeseldeki çocukların akranları, büyük imkansızlıklarla katıldıkları yarışmada birinci çıkmışken, doya doya sevinecek yerde üzerlerinde ömür boyu iz bırakacak bir tepkiyle; aleni bir ayrımcılıkla karşılaştılar...

Normal şartlardaki bir ülkede, bu kadar büyük imkansızlıkları yenmenin hikayesi, olumlu biçimde haberlere, filmlere, belgesellere konu olur...O çocukların, neden bu kadar imkansızlık içinde olduğunu sorgulayan toplumsal eleştiriler yapılır...Değil eşitsizlikleri gidermeyi amaçlayan bir sorgulamaya gitmek, konuyu bilmek duymak istemeyen bir medya ortamı ve ötesinde de, belki de "oh olmuş" diyecek bir algının hakimiyeti var...

Geçmiş çok çok iyi değildi; ayrımcılık vardı ama en azından bunun olumsuz birşey olduğunun farkında olan bir toplumsal algı hakimdi...

Neden ve nasıl bu kadar gaddarlaşabildik; belki bundan da, daha da sorulması gereken-gaddarlaşmak nasıl bu kadar popüler oldu?

Oysa ki, hayat ne kadar kırılgan...

Yeşil-Kırmızı’nın anımsattığı bir başka acı gerçek de, daha 1980 doğumlu, gencecik bir insan olan Amedspor kaptanı Şeymus Özer’in Aralık 2016’da trafik kazası sonucu ölümü..."Artist gibi" de bir genç olan Özer, sadece bazı tesadüfler sonucu, şans yaver gitse hala aramızda olabilirdi.

Hayat zaten kırılgan; Türkiye de, yaşamı korumak ve daha dayanıklı kılmak yerine, örselemeyi ve ezip geçmeyi tercih ediyoruz.

Her konuda ülkece barut fıçısına döndük...

Bu böyle çok gitmez...Kürtler ve Türkleri geçtim; her türlü kesim olarak, sadece "Evet"-"Hayır" üzerinden bir iç savaşa girmek istemiyorsak bir kendimize bakmanın zamanı...Ve aynada, göreceğimiz hiç de hoş olmayacak. Belki de, o aynaya bakmaktan onun için böyle kaçtıkça kaçıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi