Koray Düzgören
Polis raporu yayınla uçakta yerini kap!
Geçtiğimiz perşembe günü İstanbul Büyükada’da insan hakları örgütlerinin toplantısını basan polis 12 insan hakları savunucusunu gözaltına aldı.
Bu başlıbaşına önemli bir haber.
Her kesimden, her çevreden muhaliflere yönelik gözaltı furyası Mazlum-Der’e yönelik içerden darbe operasyonundan sonra bu sefer de insan hakları savunucularına yönelmiş oldu.
İktidar, ülkedeki insan hakları ihlallerinin, ağır insanlık suçlarının, ayyuka çıkan işkence iddialarının ortaya çıkartılmasından çok korkuyor. Çünkü kamuoyuna yansıyan her insan hakkı ihlali onların suç dosyalarını biraz daha kabartıyor.
Bu nedenle Büyükada baskını çok önemli.
Peki, bu planlı olduğu her halinden belli operasyonu iktidar gazeteleri nasıl verdi?
Milliyet örneğine bakarsak bu önemli habere nasıl baktıklarını hemen anlayabiliriz.
Haberin başlığı şu:
Büyükada'da yapılan toplantıya operasyon!
Hemen altındaki ilk satırlar ise insanı dehşete düşürüyor.
Okuyunca ne alaka diye zıpladığınızı tahmin edebiliyorum.
15 Temmuz Darbe girişimi akşamı CIA’cıların toplandığı Büyükada’da dün akşam hareketli saatler yaşandı.
Sonra haber devam ediyor. Şöyle:
"Af Örgütü’nün İnsan Hakları Gündemi ve Eşit Haklar Merkezi'yle ortaklaşa gerçekleştirdiği toplantıya polis tarafından baskın düzenlendi. Baskında Af Örgütü Türkiye direktörü İdil Eser’in de aralarında bulunduğu 12 kişi gözaltına alındı.
Sabah'ın haberine göre; Polisin gözaltına aldığı şüphelilerin Yurttaşlık Derneği'nden Nalan Erkem, Kadın Koalisyonu'ndan İlknur Üstün, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Yönetim Kurulu üyesi Veli Acı, İnsan Hakları Gündemi Derneği'nden Günal Kurşun, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği'nden Nejat Taştan, Yurttaşlık Derneği'nden Özlem Dalkıran, eski Mazlum Der'li aktivist Şeyhmus Özbekli ile moderatörlük yapan Ali Garawi olduğu öğrenildi. İstanbul Emniyetinden gözaltılarla ilgili açıklama yapılmadı."
Sonra şöyle bir ara başlık.
15 Temmuz toplantısını akıllara getirdi
"Büyükada'da bir otelde, 15 Temmuz darbe girişiminin yapıldığı gün giriş yapan, çoğunluğu yabancı 17 kişilik grup, 2 gün boyunca toplantı yapmıştı.
Toplantıda CIA'ya çalışan ABD'li profesör Henri Barkey'in de bulunması dikkat çekmişti.
Haber böyle bitiyor. Belli ki normal polis haberine bir sokuşturma yapılmış.
Ama insanın inanası gelmiyor.
15 Temmuz’da yapıldığı söylenen bir başka toplantıyla – Ki o konudaki haberlerin de düzmece olduğu biliniyor- insan hakları savunucularının yaptığı toplantı arasında ne gibi bir bağ olabilir?.
Bu bağ olsa olsa bu iki toplantının da Büyükada’da yapılmış olmasından ibarettir.
Şu rezilliğe bakın. Haber diye verilen haberin el değmemiş polis raporu olduğu gün gibi aşikar. Daha sonra çıkan haberler bu baskının gerçekten de böyle bir toplantı ihbarı nedeniyle yapıldığını doğruluyor. Rezilliğin üzerine tüy dikmek diye buna denir.
Sabah Gazetesi bu rezilliğin asıl sahibi. Milliyet de ondan geri durmamış. Hemen ondan alıp sayfasına kondurmuş.
Sonra da bugün, bu rezilliğin sorumlusu olan Milliyet’in Genel Yayın Müdürü Mete Belovacıklı’nın Cumhurbaşkanı’nın G-20 Zirvesi seyehatine katılıp Erdoğan’ın uçağında bir koltuğa kurulmuş fotoğrafını gördük. Diğer seçilmiş gazeteci müsveddeleri gibi memnun, keyifli görünüyordu.
Her halde içinden, "Nasıl verdim haberi ama.." diye geçiriyordu..
Belki de, "Keşke İnsan Hakları Terör Örgütü deseydim" diye hayıflanıyordur, kim bilir? Çünkü zaten ilgili savcı da, operasyonuın bir ihbar sonucu yapıldığını ve insan hakları savunucuları hakkında terör örgütü üyeliğinden soruşturma yürütüldüğünü söylemiş.
İnsan hakları savunucularına, ‘Terör örgütü üyeliği’ suçlaması yöneltmek için insanın savcı değil emir kulu olması gerekir. Üstelik de işin ciddi olduğu izlenimi vermek için gözaltı süresini 7 gün uzatmışlar. Madem insan hakları ile ilgilenip iktidarın prestijiyle oynamışlar biraz da gözaltında sürünmelerinde fayda görülmüş olmalı!
Biz Milliyet’in Genel Yayın Yönetmeni’ne dönersek:
İktidar borazanlığı yapıp, olayları ters yüz ederek, polis raporlarını haber diye yutturmaya çalışarak, hatta bu raporlara iktidarın hoşuna gidecek eklemeler yaparak belki Cumhurbaşkanının uçağında yer bulabilisin.
Ama bu dönem sona erdiğinde senin adını bile kimse hatırlamayacak.
Ya da hatırlayacak ama başka türlü!