İşxan Miroyev
Putin ve Trump... Bundan sonra ne olacak?
Sonunda oldu iki başkan Putin ve Trump görüştüler. Her iki ülkenin basınında ve siyasi çevrelerinde o kadar çok kötü şeyler yazılıp çizildi ki saymakla bitmez. Böyle bir zeminde Putin ve Trump görüşmesinden bir sonuç çıkabileceğini beklemek çok zordu. Fazla yüksek bir beklentinin olmaması belki daha iyi oldu.
Bu görüşme çok farklı algılandı. Rusya basını Vladimir Putin’in yaklaşımını övmekle bitiremedi dış basın ise Trump’a karşı muazzam baskı oluşturdu ve onu Rusya liderine karşı tavizkar ve eziklikle suçladı.
Ama tüm bunlar giderek azalacak ve sonrasında bu görüşmenin ne için yapıldığı ve dünya için nasıl bir sonuca götüreceği tartışmaya başlanacak.
Her şeyden Donald Trump’ın basın toplantısındaki düşünme tarzına dikkat çekmek gerekir. Normalde hep baskıcı ve agresif olan Trump daha sakindi ve sanki bir şeyleri analiz ediyor gibi görünüyordu.
Vladimir Putin ise gazetecilerle konuşurken çok rahattı. Bunun anlamı basın toplantısında ismi geçen konuların dışında bazı konular tartışıldı demek. Ve bu konular Trump’ı ciddi düşünmeye sevk etti.
Görüşmenin gerçek tartışma konusunu her iki başkanın kamuoyuyla paylaşmak istediği zaman ancak öğrenebileceğiz. Peki bizim tahminler yürütmemize ne engel olabilir ki? Putin ve Trump etki alanlarının iki devlet arasında paylaşımını tartışmış olabilir.
Böyle bir ihtimalde iki politikacı dünyayı üç etki alanına bölüp paylaşımını tartışmış olabilir. Bu paylaşımda Rusya’ya eski SSCB ülkelerinin kontrolü, ABD’ye de AB’nin kontrolü ile Asya ve Çin düşmüş olabilir.
Böyle bir ihtimal gayet mümkündür. Tek çelişki noktası "Kuzey akımı-2" olabilir ki inşası bitmek üzere. Ne Rusya ne de Almanya bu gaz boru hattının inşasını durdurma niyetinde değil. Bu seçeneği öne çıkaran başka argümanlar da var. Örneğin Trump’ın AB üzerindeki baskıyı artırması ve AB’nin güçsüzlüğünü ispat etme çabası. Bunun diğer ispatı ise ABD Başkanı'nın Avrupalı müttefiklerine karşı tavrını ciddi bir biçimde değiştirmesidir.
Tabi ki tüm bu dile getirilenler ispatlanmamış tahminlerdir. Putin ve Trump’ın gerçek niyetleri her iki tarafın uluslararası arenada anlaştıkları konuları uygulamaya başladıkları zaman ortaya çıkar. Ancak o zaman yaratacağı etkilerin getireceği sonuçlar ve tahminler hakkında görüş belirtilebiliriz. Şimdilik ise ancak başkanların verdiği bazı ipuçlara dayanarak bizi neler beklediğini anlamaya çalışabiliriz.
Soğukkanlılıkla belirlemek gerekirse bu Helsinki’deki görüşmenin Rusya-Amerika arasındaki üst düzeyde bağlantı kurulmanın başlangıcı olduğu kesindir.
İki ülke liderleri arasındaki bireysel bağlantı o kadar da önemsiz değil. Hep muhataplarına kabaca davranmaya alışkın Trump’ın bir kere bile saygısızlık etme girişiminde bulunmaması dikkat çekti. Herhalde bu yaklaşımın Putin’e karşı tutmayacağını çabuk kavramış olsa gerek.
Siber güvenlik konusundaki işbirliği de çok önemli bir anlaşmadır. Bilgisayarlaşmış dünyamızda bu konu orta ve kısa menzili füzeler (SSS-3) anlaşmasından daha az önemde değil ki bu anlaşma konusunda da ilkesel anlaşmaya varılmış.
Kuzey akımı-2 projesini yasaklama girişimlerinin yerine rekabet perspektifi beyan etmeleri de bir gelişmedir. Ama genel olarak taraflar çok fazla olan güncel problemleri tartışma girişimlerinde bulunmadılar ki bu konuda bir perspektif bile yok.
Tabi ki politika yapılabilecekler sanatıdır. Helsinki ve diğer anlaşmaların uygulanma ihtimalini öngörmek mümkün bulunmamaktadır.
Hata Başkan Putin’in talimatları bile bazen uygulanmamakta ve çok kez Putin’in Rusya yüksek mevkili memurlara fırça çektiğine şahit olmuşuz. Trump’ın durumu da farklı değil onun kararları görünmezden gelinmekte ve çoğu kez ABD elitleri tarafında dalga geçilmekte.
Başkanların görüşmesi, konuşması ve bir birini anlaması elbette ki güzel bir şeydir. Ama varılan anlaşmaların hayat bulmasının ihtimali çok azdır.