Eser Karakaş
Reuters’ın Bilal Erdoğan haberi
Reuters 1851’de kurulmuş Londra merkezli saygın bir haber ajansı.
Bir haber ajansının köklü ve saygın oluşu bu ajans mahreçli her haberin yüzde yüz doğru olacağının bir garantisi değildir ama bir haber Reuters imzalı ise bu haberi ciddiye almak, ilgilenmek, soruşturmak gerekir.
Geçtiğimiz hafta basına Reuters mahreçli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın içinde olduğu bir piyasa manipülasyon iddiasını taşıyan bir haber düştü.
İddiaya göre bir şirket piyasa payını çok yükseltmek için çok büyük rüşvetler vermeyi gündeme getirmiş, sonra işler büyüyünce vazgeçilmiş ama işin içine maalesef Bilal Erdoğan’ın da adı ve hep adları beraber anılan malum vakıflar karışmış.
Yazıda ısrarla iddia kelimesini kullanıyorum, ortada kanıtlanmış bir durum yok, masumiyet karinesi ceza hukukunun en temel ilkelerinin başında geliyor, temennim zaten Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının oğlunun bu tür işlerle uzaktan yakından ilgisinin olmamasıdır.
Ancak, iddia da iddiadır ve ciddi görünmektedir.
Bu iddia ortaya atıldığı gün hemen Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın, Hükümet sözcüsünün, TBMM Başkanının bu iddiaların yalan olduğunu ifade etmeleri ilginçtir.
İlginçtir diyorum çünkü Fahrettin Altun, Numan Kurtulmuş, Ömer Çelik gibi isimler bu iddianın bir kumpas (bu laf da çok tuttu nedense) olduğunu açıklıyorlar ise belirli kamu otoritelerine dayanarak bir araştırma yapmış, yaptırmış olmaları gerekmez mi?
Bir savcılık araştırması olmaksızın devlet yönetiminin çok tepe isimlerinin bu tür bir açıklama yapmaları hukuk devleti ile ne kadar bağdaşabilir, durumu, yorumu herkesin sağduyusuna bırakıyorum.
Tekraren ifade ediyorum, iddiadır ama ciddiye alınması gereken bir iddiadır ve bu tür iddialar karşısında Türkiye’nin savcılık kurumunun re’sen harekete geçmesi, iddiayı araştırması, iddia ciddiye alınabilecek bir iddia ise de mahkemeye taşıması gerekmektedir.
Bir iddianın ciddiyetini bir hukuk devletinde ancak ve ancak savcılık kurumu saptayabilir, bu iş Hükümet sözcüsünün, İletişim Başkanlığı’nın, TBMM başkanlığının, basının işi değildir.
Basın kendi çabaları ile iddianın ciddiyeti konusunda bir kanaat oluşturabilir ama o zaman da basının yapması gereken yargısız infaz yapmadan bu durumlarda savcılık kurumunu göreve davet etmesidir.
Ancak, çok uzun bir süredir, en azından 17-25 Aralık faciasından sonra Türkiye’nin savcılık kurumuna güven azalmıştır diyemiyorum çünkü ortada az diye nitelenebilecek bir itimat kalıntısı bile kalmamıştır maalesef.
Herhangi bir savcının dava açması hakkını bile merkezileştiren, bu yetkiyi belirli savcılara veren bir “muhafazakar demokrasi (!!!)” sorunu ile karşı karşıyayız.
Bir de, bu da çok büyük bir sorun, Reuters gibi çok köklü bir basın kurumunun bir iddiası karşısında bazı yerli ve milli basın kuruluşlarının (!!!) Reuters aboneliklerini iptal ettiğini duyduk, Allah akıl fikir versin demekten başka bir söz bulamıyorum.
Ama, bir de muhalefet ve hatta ana muhalefet meselesi vardır.
Savcılık makamının hem “de facto” hem de kısmen “de jure” devre dışı bırakılması karşısında ana muhalefet partisinin bu konuları mutlak bir saydamlıkla kendi içinde araştırması, bunun için komisyonlar kurması ve her aşamayı kamuoyu ile paylaşması kaçınılmazdır.
Ancak, ana muhalefet partisi bu konuda üzerine düşeni ne kadar yapmaktadır? Bu Reuters haberi konusunun aydınlatılması zorunluluğu acaba CHP'yi kimin MYK'ya gireceği kadar ilgilendirmiş midir?
Hiç de emin değilim doğrusu.
CHP’nin yapması gereken de yargısız infaz yapmadan yargı kurumunu, savcıları göreve davet olmalıdır.
Hep söyleyegeldik, muhalefet partileri, muhalifler, demokrasi dedikleri kadar hukuk diyebilselerdi bugün bambaşka bir Türkiye’de yaşıyor olabilirdik.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.