Koray Düzgören

Koray Düzgören

RTE’den komutanlara: İlk hedefiniz Rojava…

Erdoğan, kendi belirlediği yeni komuta kademesi ve generalliğe terfi ettirdiği savaş tecrübesine sahip komutanları da arkasına alarak Suriye’de bir savaşa girebilir mi? Girerse ne olur?

AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın saklısı gizlisi yok.

Herhangi bir konuda ayrıntılı bilgi almak istiyorsanız onun konuşmalarını dikkatlice okumanız ya da dinlemeniz yeterli.

Adeta açık istihbarat kaynağı.

Bunu niye yapıyor?

Mesela, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere tek tip elbise giydirileceğini önce onun ağzından duyuyoruz. Sonra bu elbiselerin rengine, biçimine kadar ayrıntıları yine ondan alıyoruz. Çünkü bu konuda tek karar verici o. Onun sözü kanun, yönetmelik, kararname, emirname oluyor.

Memlekette olması gereken ne varsa zaten o karar veriyor. Erdoğan’dan habersiz herhangi bir şeyin yapılamayacağını herkes çok iyibiliyor.

Buna rağmen bu gücünü her seferinde göstermek, kanıtlamak istercesine inanılmaz bilgiler veriyor, ayrıntılara giriyor.

Mesela ülke açısından çok önemli ve gizli olması gereken bir bilgiyi bile böbürlenmek,"Bakın bu konuda da ben karar veriyorum" diyebilmek için faş ediveriyor. O sırada mutlaka Türkiye, hatta dünya için ne kadar önemli bir adam olduğunu göstermenin hazzını yaşıyor olmalı.

Son olarak Malatya’da yaptığı bir konuşmada, Kuzey Suriye’ye, Rojava’ya yönelik geniş bir operasyona girişileceğini açıkladı.

Bunu zaten biliyor ya da en azından bekliyorduk. Ama o ayrıntılarını açıkladı. Hani neredeyse askeri planı da açıklayacaktı. Aynı şeyi daha önce de yapmıştı. Bab operasyonuna ilişkin askeri planlamayı ilan etmişti. Sonra da bir vesile ile orada verilen kayıpları, tahrip edilen tankların vb. bilgilerini de verdi. O zaman o operasyonun ne bahasına yapıldığını da öğrenmiş olduk.

12 Eylül faşist cuntasının lideri Kenan Evren de böyleydi. Demek ki diktatörler bunu seviyor. Daha fazla önemsenmek istiyorlar belki de…

O dönemde ülke medyasının korkudan ve sansürden asla veremediği haberleri, dedikoduları ondan duyardık.

Şimdi de Erdoğan’dan duyuyoruz.
 

YENİ KOMUTA KADEMESİYLE ROJAVA’YI İSTİLA

Yeni komuta kademesi, belirlenmeyi bekliyordu. İstediği generali istediği yere getirdi. İstemediklerini emekliye sevketti.

Kürt illerindeki kanlı vahşet operasyonlarda görev yapmış komando albayları generalliğe terfi ettirerek savaş hazırlıklarını neredeyse tamamladı.

Ankara’nın ‘bürokrat’ gazetecileri de birkaç gündür Başkent’te önemli şeylerin olduğunu yazıyorlar. Önümüzdeki süreçte Erdoğan’ın yeni oluşturduğu komuta kademesi ve generalliğe terfi ettirdiği seçme komando subaylarıyla Suriye’nin kuzeyinde Kürtlere karşı büyük bir operasyona hazırlandığına ilişkin kulisler döşeniyorlar.

Erdoğan’ın neredeyse bütün Suriye politikasını, "terör örgütünün uzantısı" diye tanımladığı Suriye Kürtlerinin örgütü PYD’ye ve onun silahlı gücü YPG’ye mutlaka bir ders vermek üzerine kurduğu herkesin malumu. Bu dersi aslında onları destekleyen ABD’ye vermek istiyor ama tabii onun lafını bile ağzına alamıyor.

Son günlerde yine "Sınırlarımızın güneyi bizim için beka sorunudur, Kürtlerin orada kendilerini bir şekilde yönetmelerine asla izin vermeyeceğiz" sözlerini diline doladı.

Bunu hep söylüyor zaten. Yeni bir şey değil ki bu. Bu konuda devletin değişmez paradigması ile onun Kürt düşmanlığı tam bir uyum halinde.

Geçtiğimiz ay yine benzer açıklamalar yapmıştı. Hatta bu konuda icazet almak için hem ABD Başkanı Trump’la hem de Rusya Devlet Başkanı Putin’le görüşmüştü. İkisinden de olumsuz yanıt gelmişti. İkisi de "bunu yapamazsın" demişlerdi.

O günlerde, şimdilik bu işten vazgeçmiş görünmüştü. Belki iç konjonktür de böyle bir operasyona izin vermemiş olabilir.

Şimdi yine aynı lafları, bu sefer yeni komuta kademesine de güvenerek daha güçlü bir şekilde tekrarlıyor.
 

ERDOĞAN’IN YÜZDE 50’Yİ GEÇME HESAPLARI

Ankara gazetecilerine bakılırsa iyice sıkışmış vaziyette.

Kendi seçmeninin desteği sürekli azalıyor ve şimdiden "2019 seçimini nasıl garanti edebilirim" onun hesaplarını yapıyor.

Gerçekten de önceki gün Rize’de yüzde 50 oy almanın ne kadar zor olduğunu kendi partisine anlatmaya çalışıyordu. Örnek olarak da 16 Nisan referandumunu gösteriyordu. "YSK, sandık hileleri, yolsuzluk, baskı, toplu oy kullanma, sandık basma vb. her yolu denedik, yüzde 50’liyi zor bulduk" demek istiyordu. O nedenle parti teşkilatını baştan aşağıya değiştiriyor. "Yorulanlar çekilsin" demesinin nedeni de bu.

Ama bunların da yetmeyeceğini bilecek kadar deneyim sahibi bir siyasetçi olarak işi sağlama bağlamak istiyor.

Bunun en kesin yolu savaş çıkartmak.

İçerde savaş var ama işler iyi gitmiyor. Yeni generallerle bu savaşı da kızıştırmak, genişletmek lazım. Şiddetin dozunu, ayrımcılığı iyice körüklemek gerekiyor. 

Rojava’yı istila etmeyi ise çok istiyor. Böylece PKK’yi yeneceğini ve büyük güçler arasında bölünmesi halinde Suriye’de pay sahibi olabileceğini düşünüyor.

Düşlüyor demek daha doğru…

Bu sayede kendisini desteklemiş ama artık oy vermeyi düşünmeyen kesimleri yeniden ikna edebilmeyi hesap ediyor. Ayrıca, kendisine karşı çıkan MHP oylarının bir kısmını daha kazanabileceğini zannediyor.

Bütün hesaplar 2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçimi için yapılıyor ama yine aynı yılın ilk baharında yapılacak yerel seçimlerin de çok önemli olduğunu söyleyip partilileri uyarıyor. Referandumda AKP’nin oyunun düşüşe geçtiğini kendisi de çok iyi biliyor. Üstelik de Ankara ve İstanbul başta olmak üzere büyük merkezlerde ‘hayır’ oylarının kazanmış olması da çok önemli bir işaret.

Bu nedenle yerel seçimler hayati öneme sahip.

Bu noktada onun sürpriz bir erken seçime gidebileceğini ileri sürenler de var.

Erken ya da normal bir seçimin sonuçta tek bir amacı olduğu kesin. Yüzde 50’nin üzerinde oy alarak başkanlığını garantilemek. Meclis seçiminde de kesin çoğunluğu sağlamak.

Sonra artık önünde bir engel kalmayacak. Ölene kadar ülkeyi yönetecek.

Bu karışık hesapları kökünden halledecek tek şey, açıkça söylemekten çekinmediği Kuzey Suriye’ye, yani Rojava’ya yönelik bir istila harekatı.

Orada bu harekatın hedefi olacak silahlı güçlerin de elleri armut toplamayacağına göre, bunun adı savaş olacak. Hem de kanlı bir savaş…

Zaten YAŞ kararlarını yorumlayan iktidar kalemleri yepyeni bir ordu oluşturulmaya başlandığını açıkça yazıyor. Bu yeni ordunun terörle mücadeleye yani savaşa odaklanacağını da…

Bu ordunun görevlerinin ne olduğunu önceki yazımda şöyle belirtmiştim:

"Bu YAŞ kararlarında tayinler, terfiler, tasfiyeler sadece FETÖ endişesine göre gerçekleştirilmedi. Erdoğan’ın üç ölçütü daha vardı.

Birincisi; bu tayin ve terfilerle kurulmakta olan parti ordusunun nüvesi oluşturulmalıydı. İkincisi; Kürtlere ve AKP iktidarına karşı çıkacak her türlü muhalefete, biat etmeyen herkese karşı iyi savaşacak, savaşkan bir ordu hayata geçirilmeliydi.

Üçüncüsü de; kuşkusuz böyle bir ordu, Başkomutan olarak Erdoğan’ın emir ve komutasında sınır ötesi her görev ve her savaş için de itirazsız hazır olmalıydı."

Benim bu değerlendirmemi bazı Ankara gazetecileri de doğrular nitelikte yazılar kaleme aldılar. Oluşturulmaya başlanan ‘Yeni Ordu’nun ilk sınavının Suriye olacağını belirttiler.


SAVAŞ TÜRKİYE’YE NE GETİRİR NE GÖTÜRÜR?

Bu konuda herkes, Erdoğan’ın Malatya’da yaptığı konuşmaya atıf yapıyor.

Erdoğan o konuşmada "çok yakında" diyerek geniş bir operasyonun haberini vermekle birlikte önemli bir konuya da değiniyor.

"Suriye’deki meselenin bir terör örgütü ile mücadele sınırlarının çok ötesine taştığı artık açıkça ortadadır" diyerek işin artık geniş kapsamlı bir savaşı gerektirdiğini alenen ilan ediyor.

"Mesele bir terör örgütü ile mücadele sınırlarının çok ötesine taştı" derken muhtemelen Rusya ve ABD’nin Suriye’ye yönelik planlarını işaret ediyor.

Bu noktada bu iki süper güçle bu meseleyi nasıl çözeceği ise bir muamma!

En azından görünür bir yakın gelecekte ABD de Rusya da Erdoğan’ın hesaplarına yeşil ışık yakmayacaklarını söylediler.

Tabii büyük güçlerin de kendi çıkarları ön planda olduğuna göre bölgede her an her şey olabilir.

Buna rağmen Erdoğan, kendi belirlediği yeni komuta kademesi ve generalliğe terfi ettirdiği savaş tecrübesine sahip komutanları da arkasına alarak

Suriye’de bir savaşa girebilir mi?

İçerde karşısına çıkacak bir engel yok. CHP ve MHP’den gereken desteği alacaktır. Kılıçdaroğlu zaten bu savaş için olurunu, çok önceden sınır ötesi operasyon izni veren Meclis tezkeresini destekleyerek beyan etmişti.

Savaşa sadece HDP ve savaş karşıtı demokratik güçler karşı çıkacaktır.

Yaratılacak hamasi savaş atmosferi ile Erdoğan cumhurbaşkanlığı için ihtiyacı olan kamuoyu desteğini fazlasıyla alacağını düşünüyor olabilir.

Ama o ve savaşı destekleyecek herkes şimdiden yanılıyor.

Böyle bir savaş olsa olsa kan, yıkım ve sefalet getirir.

Türkiye’nin yapması gereken, yol yakınken hem ülkede hem de sınır ötesinde Kürtlerle anlaşarak bir araya gelmek olmalı.

Galiba bu kanlı çıkmazdan başkaca bir çıkış yolu da yok.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi