Ahmet Nesin
Ruhi Su cenazesi ve yattığım hücre cezası!..
Çocukluğumdan beri alışamadığım bir konu var, o da siz okurlara meşhur gözüken insanlara meşhur olarak bakamamam. Bu benim açımdan gayet normal, onlarla amca, teyze, abla ve abi gibi büyüdüm. Onların eş durumunu, babalık yada anneliklerini siz komşularınızda yada tanıdıklarınızda nasıl görüyorsanız, ben de aynı mantıkla gördüm. O yüzden hatalarını yada iyiliklerini ezbere biliyorum. Bu çok iyi bişey gibi gözükse de esasında çok kötü bişey. Herkesin hayran olduğu bu insanların –ki kendi ailem de dahil- hatalarını da birebir yaşadım.
Bu insanların içinde en yakın olduklarımdan birisi Ruhi Su'dur. Yetmiyormuş gibi yazın da aynı sitede yıllarca beraber oturduk.
Yazmıştım ya, bu insanların hepsi hapis yatmış ve hileye kadar herşeyi öğrenmişler. İşte Ruhi amcada en güldüğüm olay zar tutmasıydı, eliyle bırakırdı, diğerleri de tuttuğundan kimsenin sesi çıkmazdı, ben gülerdim onlara. Sonunda Abdullah Baştürk oyunu kazanmak için 3 kez arka arkaya altı altı atınca ben de öğrendim ve 1 sene sonra kendisini yendim.
Ruhi amca çok rahatsızdı, bütün bilgileri oğlu Ilgın'dan alıyordum, ziyaretine gidemiyordum, gözümde ve beynimde dev gibi insanı 30-35 kilo görmek istemiyordum. Bu kötü bir alışkanlık, çocukluğumda araştırmacı yazar Emin Türk Eliçin kanser olduğunda yaşamıştım.
Babamla ziyarete gittik, Emin amca bizim kendisini öyle görmemizi istemedi, sadece babam girdi odasına. Ertesi gün de kaybettik Emin amcayı. O gün bugündür kanser ziyaretine gidemem, sadece 2,5 yıl önce Ateş ağabeyime gittim, canımın bir parçası diye o da. Ve hâlâ abimi anımsadığımda 30 kiloluk haliyle anımsıyor ve ağlıyorum. Bitürlü eski hali gelmiyor gözümün önüne.
Ruhi amcanın son günleriydi ve Adam Yayınları'nda şiir kitabı çıkacaktı. Yayınevi babamın kitaplarını da basıyor ve benim yayınevimin dağıtım işlerini yapıyordu. Ruhi amcanın kitabı çıkacaklar arasında 13. sıradaymış. Nusret'i aradım, ondan öğrendim ve sonra Edip'i aradım. Ruhi amca ölmeden görmek istiyormuş kitabı. Üçümüz hızlandırdık ve Ruhi amca gördü kitabını.
Cenazedeyiz, Ilgın'ın yanındayım, Ilgın benden 2 yaş küçük, yani şimdi 59 yıllık arkadaşız. Tam toprak atılıyor, ben gitmek istedim, hem dayanamıyorum, hem de benim büromda Aydınlar Dilekçesi toplantısı var. Ilgın "Gitme, Onat Kutlar aradı, çelenklerle geliyorlarmış, yanımda kal" dedi, kaldım yanında. Tam o sırada birisi geldi yanımıza ve Ilgın'ın babasına ne kadar benzediğini söyledi. Bu zamanlamayı nasıl yapıyorlar anlamıyorum, güleceğim ama gülemiyorum. Hem Ilgın Sıdıka teyzeye benziyor, Ruhi amcaya değil.
Neyse, gömülme işi bitti ve aşağıya yürümeye başladık. O sırada Demirtaş Ceyhun arabayla geçerken "Hadi gel arabaya, toplantıya sana gidiyoruz" dedi. Ilgın'ı eve bırakacağımı söyledim ve anahtarı verdim. Bu arada işyerim Akademi Kitabevi'nin sahibi Hadi Olca'yla ortak ve çok büyük, babam bende kalıyor. Toplantı o yüzden benim orada yapılıyor, ben Aydınlar Dilekçesi'nin sadece çaycısıyım.
Tam kapının oraya, çıkışa geldik, sivil birisi "Onu alın" dedi. Gazetecilik alışkanlığı, "Kimi alıyorlar, neden" dememle "Kimi diyeni de alın" dedi aynı ses. Beni polis minibüsüne bindirirlerken "Ne oluyor" diyen Ilgın'ı da karşıdaki minibüse koydular.
Ilgın'ın alındığını gören Hale Kıyıcı deliye döndü ve avaz avaz bağırıp Ilgın'ı bıraktırdı. Hale deyince herkes tanımaz, Hale ilk öldürülen devrimci abimiz Taylan Özgür'ün kardeşidir ve insan olarak çok iyi olmakla beraber düşman başına bir beladır. Dediğim gibi Ilgın'ı bıraktılar ama yerine Hale'yi aldılar.
15 gün hücrede kaldık, devamın yazacağım ama esas komik olayı çıkınca Ilgın'la yaşadım. Çıkar çıkmaz Ilgın'la buluştuk ve içmeye gittik. Ilgın'a babam öldüğünde benzerini yaşatacağımı söyledim, kardeşsek o bana 15 gün borçluydu.
Babamı kaybettik ve gömerken gazetecilerin önünde 3 kişiydik, Ilgın, Ali ve ben. Bizi 3 kardeş sanıyordu kimi gazeteciler. Neyse, babamı da gömdük ve 1 gün sonra Ilgın'ın evinde Nesin Vakfı Derneği'nin ilk kuruluş toplantısını yapacağız. Gittim, kapıyı Birgül açtı, ben de Ilgın çalışıyor, geç gelecek sanıyorum. Meğer Ilgın'ı annesine giderken yıllardır kapının önünde sevdiği köpeğin ısırası tutmuş ve kuduz aşısı olmuş, 15 gün içki yasak ve annesinde yatıyor. Şaka gibi ama gerçek, Ilgın 15 gün yaşamdan cezalı kaldı.