Ruhsatsız silah kepazeliği

İddiaya göre Türkiye’de 35 milyon silah var vatandaşların elinde ve bunların ancak onda biri ruhsatlı silah, çok korkunç bir durum. Devleti devlet yapan kurumlar on senede çöktü. Yargı, eğitim, sağlık, konut ve güvenlik çöken kurumlarının başında geliyor

Fransa’da yaşıyorum, geleneksel olarak da buranın en önemli gazetesi olan Le Monde gazetesine aboneyim, her gün okuyorum, son zamanlarda da gün geçmiyor ki, Türkiye ile ilgili bir haber çıkmasın Le Monde’da ama maalesef bu haberlerin adeta kısm-ı azamı ülkemizle ilgili olumsuz haberler, bunun sorumlusu gazetenin yönetimi mi, Türkiye’mi, takdirlerinize sunuyorum.

19 Ağustos tarihli Le Monde gazetesinde Angèle Pierre imzalı bir haber yayınlandı yine Türkiye hakkında, haberin başlığı “Türkiye’de ateşli silahların endişe verici dolaşımı”.

Konu ile ilgili bilgimiz yok değil tabii ama haberin, bilginin kaynağı Türkiye’deki herkesin tanıdığı Umut Vakfı olunca konu daha da bir önem kazanıyor.

Umut Vakfı yetkililerinin aktardığı bilgileri kısaca özetleyerek başlayayım yazıya.

İlk dikkat çektikleri konu ateşli silah taşıma, bulundurma ile ilgili yasanın eskiliği, caydırıcılığını tamamen yitirmiş olması ve ruhsatsız, izinsiz ateşli silah edinmenin kolaylığı.

Gazeteci Angèle Pierre’in verdiği bilgiye göre yedi bin beşyüz TL’ye yani yaklaşık 260 avroya bir ruhsatsız tabanca edinme mümkün, başka bir ifadeyle de bir tabanca edinmenin maliyeti bir cep telefonu edinmeden daha ucuz.

İddiaya göre Türkiye’de 35 milyon silah var vatandaşların elinde ve bunların ancak onda biri ruhsatlı, kayıtlı silah, çok korkunç bir durum çünkü bu veri ülkemizde otuz milyondan fazla ruhsatsız silahın bulunduğunu ortaya çıkarıyor.

Umut Vakfının psikiyatrı Ayhan Akcan ruhsatsız silahlanmayı önleyebilecek bir siyasi iradenin Türkiye’de bulunmadığını belirtiyor, ülkede adaletin olmadığını, adalet hissinin yerlerde süründüğünü ifade ediyor ve yavaş yavaş bu nedenden çok tehlikeli bir sürece, herkesin kendi adaletini kendisinin aradığı bir sürece girildiğini söylüyor.

Bu silah belasının Türkiye’nin eski bir alışkanlığı olduğunu da söyleyen Le Monde gazetecisi, Türkçede “At, avrat silah” gibi bir söz olduğunu da hatırlatıyor.

Umut Vakfı yetkilileri bu silahların çok önemli bir bölümünün Irak ve Suriye sınırlarından girdiği belirtiyorlar.

Yazının bundan sonraki bölümünde de ben kendi görüşlerimi arz etmeye çalışacağım.

İlk tespitim Türkiye’de devlet kavramının olmadığı, bitmiş olduğu istikametinde.

Klasik olarak devlet kavramının iki temel özelliği vardır:

1-Milli para basma tekeli-Merkez Bankası, darphane (bu tekelin dışına çıkanlara da kalpazan denir).

2-Yasal şiddet kullanma tekeli-Ordu, polis (bu tekeli kıranlara da mafya, çete, haydut denir).

Ülkemiz Türkiye’ye baktığınızda ise resmi tahminlere göre yıl sonunda yüzde altmışa çıkacak olan enflasyonla Merkez Bankacılığının olmadığını görüyorsunuz çünkü Merkez Bankasının yegane görevi fiyat istikrarıdır, fiyat istikrarı yoksa Merkez Bankası işini yapmıyor demektir yani devlet olmanın iki ayağından biri çok aksamaktadır.

Devlet olmanın ikinci ayağı şiddet kullanma tekeli ise maalesef devlet olmanın ikinci ayağı da aksamaktadır demektir, hatta “aksamak” fiili iyimser bir fiildir, otuz milyonun üzerinde ruhsatsız, izinsiz silah vatandaşın ya da vatandaş olmayan yerleşiklerin elinde ise artık devletin şiddet kullanma tekelinden bile bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Peki bu ülkenin bugünkü İçişleri Bakanı ve bir önceki Bakan Süleyman Soylu bu kepaze manzara karşısında ne yapmışlardır, ne yapmaktadırlar?

Bu konuda bir açıklama yaptıklarını da hiç duymadım sanki.

Boş, anlamsız laf etmekte üzerimize yoktur gerçekten, gerekli, gereksiz yerlerde “sınır namusumuzdur” der dururuz ama şayet sınır namus ise, silahların hepsi de Kırıkkale tabancaları olmadığına göre bu kadar, milyonlarca kaçak silah bu ülkeye nasıl girmektedir?

Bu büyük ticaretin arkasında kimler vardır?

Sorumlu ve yetkili devlet görevlilerinin bu silah ticareti ile bir çıkar ilişkisi var mıdır?

Devlet eliyle vatandaşa dağıtıldığı açıklanan silahlar şimdi nerededir?

Devleti devlet yapan tüm kurumlar, kurallar tek tek son on senede çökmüştür.

Yargı, eğitim, sağlık, konut ve güvenlik (otuz milyon ruhsatsız silah) çöken devlet kurumlarının en başındakiler.

Aman, siz siz olun, araba kullanırken falan kimse ile tartışmayın, eyvallah deyin geçin çünkü muhtemelen öbür arabada ruhsatsız bir silah vardır, çekiyor, vuruyorlar.

Değmez.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi