İşxan Miroyev
Rusya konumunu güçlendiriyor
3-5 Eylül’de Çinin güney-doğusunun Syamen kentinde BRICS ülkeleri liderleri 9’uncu toplantıyı gerçekleştirdiler. Bu sene BRICS liderlerinin toplantısına ev sahipliği yapan Çin BRICS+ ile yeni format önerisini getirdi.
Bu öneri çerçevesinde toplantıya Mısır, Gine, Meksika, Tacikistan ve Tayland da davet edilmişti. Toplantı çerçevesinde bir de iş forumu yapıldı, bu foruma 630 Çin ve yabancı şirketlerden 1000 top-menajer katıldı. BRICS ülkeleri liderleri iş görüşmeleri çerçevesinde diyaloglarda bulundular ve kendi aralarında ikili görüşmeler gerçekleştirdiler.
Bu toplantı dünyanın sıcak bölgelerinde jeopolitik bağlamında yeni gelişmelerin sağlanabileceğini gösterdi ve bu Rusya için pozitif bir durumdur. Moskova dış politikadaki otoritesini yükseltmekle kalmayıp, bütün dünyada konumunu güçlendirmektedir.
Vladimir Putin’in bu toplantı çerçevesinde yaptığı resmi ve gayrıresmi anlaşmalar çerçevesinde Moskova’nın dünyadaki bazı jeopolitik durumlara ilgili problemler konusunda
Batıya karşı üslubunu sertleştirdi. Bununla kalmayıp taktiksel boyuta ABD için Kore ve Ukrayna sorunlarıyla ilgili yeni bir durum yarattı.
BRICS toplantısının ilk sonuç tahlili Kuzey Kore sorunuyla ilgili durumun gelişmesine ayrıldı. Moskova Pyongyang’ın nükleer programıyla ilişkin tavrını çok net ve kesin bir dile ortaya koydu ve bu tavır da Rusya’nın Kuzey Kore’nin nükleer ülkesi olmasına karşı olduğu yönünde. Rusya Başkanı Vladimir Putin bu tavrını Güney Kore Başkanı Moon Jae-inle yaptığı görüşmede tekrar vurguladı.
Ayrıca BRICS ülkeleri liderleri Kore krizinin diplomatik yöntemlerle çözülmesi konusundaki ortak tavırlarını de dile getirdiler. BRICS ülkeleri ortak açıklamada Kuzey Kore’nin nükleer silah denemelerini kınamakta ve bu sorunun ancak "barışçıl yöntemlerle ve ilgili taraflar arasında direkt yapılan görüşmelerle" çözülebileceğini vurguladılar. Bu Washington’a yapılan bir uyarı ve bu sorunu başka ülkelerin eliyle çözmeye çalışmamasını içermekte. ABD eğer yine de bu bölgede savaş çıkartırsa o zaman kendi ortakları olan ülkeleri Kuzey Kore’nin hedefi haline getirmiş olacak.
BRICS ülkelerinin aldığı tavır ABD ve ortakları tarafından Kuzey Kore’ye karşı BM’ye önerilecek tüm yaptırımların Rusya ve Çin’in veto edeceği anlamına gelmektedir.
Tabi ki bunun için de Moskova ve Pekin’in Seul ve Tokyo’nun de desteğini alması gerekir, zaten Pekin’in Tokyoyla ilişkileri pek iyi değil. Tam da burada Moskova’nın rolü öne çıkıyor. Güney Kore’nin bu krize ilişkin tavrı Seul’in sadece ABD’ye bakmakla kalmadığı bu Syamen’deki toplantı sonuçlarında ortaya çıktı. Putin Güney Kore başkanıyla yaptığı görüşmeler sonucunda Rusya’nın güney Kore rıhtımlarında Yamal kaynaklardan gelen gazın transferi için 15 tanker inşa etmeyi planladığını açıkladı.
Ayrıca her iki ülke ortak yatırım-finans platformların 1milyar dolarlık yatırımı içeren çalışmalarını aktifleştirme konusunda anlaştılar. Bir de Seul Moskova’ya füze teknolojisinde işbirliği önerdi.
Rusya Başkanı Vladivostok’te yapılan Doğu Ekonomi Forumu çerçevesinde Japonya başkanıyla görüşme gerçekleştirdi, bu görüşmede her iki ülke lideri tarafından Güney Kuril adalarında ortak ekonomik çalışmalar yürütme konusunda anlaşma imzalandı.
Böylelikle eğer Moskova ve Pekin Kuzey Kore nükleer programıyla ilgili yeni koalisyon oluşturmayı başarırlarsa o zaman bu sorunun barışçıl çözümü için ciddi bir temel atılmış olacak. Şimdiden bile ABD’nin ortaklarının görüşünü dikkate almadan yaptığı tek taraflı açıklamaları tedirginlik yaratmakta bu tedirginlik sadece Avrupa’da değil güney-doğu Asya’da da oluşmuş durumdadır. Washington, Kuzey Kore krizini gerginleştirerek Japonya ve Güney Kore’yi köşeye sıkıştırmış oluyor ve onları Pyongyang’ın hedefi haline getiriyor. Bunun sonuçları çok vahim olacak ve onbinlerce belki de yüzbinlerce kurbanı olacak ve bölge çok uzun vadeli savaşa sürüklenir. Tabi ki Kore sorununa askeri müdahalenin bir de ekonomik sonuçları da olacak ve Japonya ve Güney Kore bilim-sanayi şirketlerinin iflas etmesini getirir ki bu şirketler ABD teknolojilerinin en büyük rakipleridirler.
Bununla bağlantılı olarak bölgenin tüm ülkeleri için Kore sorununun çözümü konusunda barışçıl yöntem dışında bir alternatif yok. Putin, bölgenin güvenlik moderatörü rolünü üstlenerek ve farklı çıkarları olan komşu ülkeleri bir araya getirerek Moskova Washington’u köşeye sıkıştırmış olmaktadır. ABD’nin yanlış yaptığı hesapları onu saldırgan-ülke haline getiriyor ve bunun da belirli sonuçları var.
Bununla birlikte, eğer ABD savaş başlarsa o zaman bölgenin güvenini kaybetmiş olacak. Washington’un önündeki seçeneği çok zordur.
Eğer vurmasa o zaman Rusya’nın yaklaşımını kabul etmiş olacak ve barışçıl çözüme gelmek mecburiyetinde. Böyle bir durumda da Moskova ve Pekin’in üstünlüğü ortaya çıkacak. Kore’ye vurmak ise dünyanın büyük bir kısmında ABD’yi saldırgan hale getirecek ve kendi eliyle Avrupa ve Asya’daki ortaklarını kendinden uzaklaştırmış olacak.
Bu klasik satranç çengelidir. Amerika’nın gerçek sahiplerinin hangi seçeneği seçeceklerini yakın zamanda göreceğiz. Sorunun çözümü konusunda Moskova her harikulade Amerikan elitlerine karşı entelektüel başarı kazanmış olacak ve bu da Rusya’nın geleceğe iyimser bir bakışla bakmasını sağlayacaktır.