Savaş ekonomisi

Savaş meselesi her şeyden önce insani bir trajedi ama işin bir de çok büyük bir ekonomik boyutu var. Savaş çığlıkları atanlar bu iki felaketi, birincisi insani, ikincisi iktisadi, her boyutuyla düşünmek zorundalar.

Savaş ekonomisi kavramı savaşların tarihi kadar eski bir kavram ama yirminci yüzyılda iki büyük iktisatçı, John Maynard Keynes ve Arthur Pigou savaş ekonomisi kavramını bir iktisat teorisi çerçevesine oturtmaya çalışmışlar.

Söz konusu iki İngiliz iktisatçı da İkinci Dünya Harbini tüm acılarıyla yaşamış. Keynes 1939-1945 savaş dönemini “How to pay for the War?-1940” (Savaşın finansmanı) kitabında “İstihdamın, faizin ve paranın genel teorisi” çerçevesinde ele alıyor. Keynes, Yirminci Yüzyılın en önemli iktisat kitabı kabul edilen çalışmasında savaşın getireceği büyük resesyonun (durgunluk) ancak kamu harcamalarını artırarak aşılabileceğini, resesyon aşıldıktan sonra da yüksek kamu harcamalarının olumsuzluklarının da ortadan kalkacağını söylüyor.

Arthur Cecil Pigou da, Keynes gibi bir Cambridge Üniversitesi profesörü, ortak bilimsel yayınları var, Keynes’den çok etkilenmiş bir iktisatçı ama savaşın finansmanı konusunda bire bir aynı şeyleri söylemiyorlar.

Pigou 1940 senesinde yayınlanan, ünlü Paul Samuelson’un da editörleri arasında bulunduğu bir kitapta (Ekonomi okumaları-Readings in Economics) yayınladığı bir makalede (Savaşın ekonomi politiği-Political Economy of War) savaşın finansmanı konusunda görüşlerini açıklıyor.

Pigou da kaçınılmaz olarak savaş dönemlerinde kişisel tüketim harcamalarının azalacağını, kişisel tüketime ayrılacak kaynakların kamuya savaş, güvenlik harcamaları için transfer edileceğini ifade ediyor.

Artan kamu harcamalarının sadece savaş vergileriyle karşılanabileceği ihtimali düşük bir ihtimal, bu nedenden de başka ülkelerden, dış kaynaklardan borçlanma bir ölçüde kaçınılmaz hale geliyor.

Ancak, savaş harcamalarını finanse etmek için yapılan bu borçlanmanın bir vadesi var ve bu vade geldiğinde borçların borç verene faizleri ile birlikte geri ödenmesi için yeni vergiler salınacak, bu kaçınılmaz.

Ancak yeni vergileri ödeyecek kuşak savaş dönemi kuşağı olmayacak ve böylece de savaş kaçınılmaz olarak savaş döneminin gerçek mali yükünü bir yeni kuşağa aktarmış olacak; başka bir ifade ile de savaş kuşaklararası bir gelir transferine neden olmuş olacak.

Bu konu muhtemelen bu kadar basit de değil, sonuçlar çok daha komplike, çünkü savaş dönemi kuşağı da savaşın yükünü özel tüketimini çok büyük ölçüde kısarak ödüyor.

İşin özeti, her savaş her kuşağı olumsuz etkiliyor.

Bugün de Ortadoğu bir barut fıçısı, bugün yaşanan insani felaketler yarın savaş daha da bölgeselleşir ise çok daha artacak, bu zaten başlı başına çok korkunç.

Ancak, savaş harcamalarının ekonomiye etkileri ve bu etkilerin insanların yaşamlarına etkisi de çok endişe verici.

Bugün için Hamas ve İsrail arasında görülen çatışma bir Ortadoğu savaşı olarak bölgesel bir boyuta taşınırsa bu bölgeselleşmenin kamu bütçelerine ve ekonomilerin geneline etkileri çok sevimsiz olacaktır.

SAVAŞ DAHA FAZLA VERGİ DEMEKTİR

Milli gelirin daha büyük bölümü bütçeye aktarılacak, yurttaşların özel tüketim harcamaları çok kısalacak; bunun daha açık anlamı bir savaş dönemi insanlar daha az eğitim alacaklar, daha kötü besleneceklerdir.

İç vergiler muhtemelen savaş harcamalarının tümünü karşılayamayacağı için hükümetler iç ve dış borçlanmaya da başvurmak zorunda kalacaklardır ama savaş dönemlerinde belirsizliğin artışı ile yükselmesi kaçınılmaz faizler borçlanmanın yükünü çok ağır olarak gelecek kuşaklara aktaracak, bunun sonucunda da savaş sonrası daha fazla vergi ödenecek, daha fazla dış borç ödemesi yapılacaktır. Artacak faizler nedeniyle yaşanacak büyük durgunluğu aşmak için yapılacak kamu harcamaları artışı bu bütçe sorununu daha da akut hale getirecektir.

Savaş meselesi her şeyden önce insani bir trajedi ama işin bir de çok büyük bir ekonomik boyutu var. Savaş çığlıkları atanlar bu iki felaketi, birincisi insani, ikincisi iktisadi, her boyutuyla düşünmek zorundalar.

Ha, bir de her savaştan kârlı çıkan bir kesim vardır, bu kesimin sesinin savaştan büyük zarar görecek kesimden daha fazla çıkmasına izin verirseniz, yapacak bir şey de pek kalmıyor doğrusu.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi