Eser Karakaş
Seçim sonrası bankaları bekleyen tehlike
Erdoğan ve yakın ekibinin çok yanlış, hatta saçma sapan iktisat politikaları tercihleri ve özellikle birinin ya da birilerinin faiz takıntısı Türkiye’ye büyük sıkıntılar yaşattılar ve yaşatmaya devam ediyorlar.
Enflasyon oranı en azından yüzde ellinin üzerinde iken piyasa faiz oranı ile ilişkisi kopan Merkez Bankası politika faizinin ısrarla yüzde 8.5 gibi bir düzeyde tutulması seçimin hemen sonrası için çok daha başka tehlikelere işaret ediyor.
Bu hafta Hazine ve Maliye Bakanlığı merkezi yönetim borç istatistiklerini yayınladı.
Önce size çok kısa bir özet sunayım, sonra da bazı değerlendirmelere başlayalım.
28 Şubat 2023 tarihi itibariyle merkezi yönetim borç stoku 4.211 milyar TL (4.2 trilyon TL).
Bu büyüklüğün 1.505 milyarı TL cinsinden, 2.706 milyarı ise döviz cinsinden borçlar.
Bir gazete yazısında hem detaylara girmek, hem de okuru sayılara boğmak istemiyorum.
Kamu borçlarının oransal büyüklükleri çok yüksek değil, bu açıdan kısa vadede bir tehdit yok gibi ama borç stokunda esas sorun başka yerde.
Yayınlanan merkezi yönetim borç stoku istatistikleri içinde iç borç stokunun elinde bulunduranlara göre dağılım verileri de mevcut.
Yurtiçi yerleşikler bazındaki dağılımda bankacılık kesiminin elinde 2.624 milyar TL (2.6 trilyon TL) iç borç kağıtları var.
Bu 2.624 milyar TL’lik stokun %35’i yani 1.183 milyar TL’si kamu bankalarının, 804 milyar TL’lik bölümü ise (yüzde 23) özel bankaların elinde.
Yabancı bankalar 393 milyar TL’lik kamu kağıdı tutuyorlar (yüzde 11.6), katılım bankalarının payı yüzde 6.1 (206 milyar TL), kalkınma bankalarının payı ise yüzde 1.1 (37.4 milyar TL).
Kamu ve özel bankaların elinde yaklaşık iki trilyon TL’lik devlet tahvili olduğu görülüyor.
ABD'DE SVB'NİN BAŞINA GELENLER
İki hafta önce ABD’de SVB’nin (Silicon Valley Bank) başına gelenleri bir hatırlayalım.
Enflasyonla haklı mücadele sürecinde ABD Merkez Bankası gösterge faizi yüzde 5’e çekince bu bankanın elinde tuttuğu Hazine tahvillerinin değeri bir anda pul oldu ve banka iflas etti ama güçlü ABD Hazinesi bütün banka müşterilerinin mevduatına güvence verdi ve krizin sisteme yayılması şimdilik engellendi.
Bizde de 14 Mayıs seçimleri sonrası kim iktidara gelirse gelsin kurların ve enflasyonun yükselmesi kaçınılmaz gibi duruyor; bu çok yüksek enflasyonist ortamda da faizleri bugünkü seviyesinde tutmak olanaksız olacak.
Faizler bir anda füze gibi yukarı çıkarsa kamu ve özel bankaların ellerinde tuttukları devlet tahvillerinin de değeri bir anda düşecek ve bankacılık sistemi büyük bir krize yuvarlanacak.
Hazinenin bu bankaların ayakta kalmasını sağlayacak kaynaklara da sahip olduğu çok kuşkulu, muhtemelen 2001’da kaldırılan bir bela geri gelecek ve Merkez Bankasının Hazineye kısa vadeli(?) avans vererek kaynak aktarımı sağlanacak bir yasa ile.
Erdoğan’ın faiz takıntısı bankacılık sistemini rehin almış gibi duruyor.
Bu aşamada en son ilave edilecek bir konu da kamu bankalarının ellerinde olan yüksek devlet tahvil stoku.
Kamu bankalarının rolü köylüye ya da küçük esnafa kaynak olarak kredi vermek midir yoksa gazete ve televizyon satın alması için karanlık şirketlere geri dönüşsüz kredi vermek ve Hazineyi mi fonlamaktır?
Bunun da yasal çerçevesine karar vermenin zamanı geldi de geçiyor.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.