Ahmet Nesin
Seçmen değil, Erdoğan'ın ayağı kaydırıldı...
Bir seçim ne kadar mizahla anlatılır yada bir seçimin içinde kaç türlü rezillik olur da sonunda onu gülünür noktasına getirebilirsiniz. Neler yaşandığını elimden geldiğince yazmaya çalışacağım ama yazının ortasında düşer bayılırsam, tansiyonum çıkar da hastaneye kaldırılırsam, "Seçmenleri kaydıramadın, oyları saydıramadın" diye türküler uydurursam, bilin ki bunun baş sorumlusu sizsiniz, çünkü bu karmaşayı size anlatmaya çalışacağım ama düğüm olma olasılığım çok yüksek.
Seçimler bitti ve sayımlar yavaş yavaş açıklanmaya başladı. Herkes gibi ben de Anadolu Ajansı'nın açıklamalarına inanmayanlardanım ama esasında yanılıyoruz. Çünkü Anadolu Ajansı'nın ilk açıklamasıyla beraber ben AKP'nin dolayısıyla Erdoğan'ın kaybettiğini anladım. İlk açıklama Türkiye genelinde %64 gibi bir rakam gelince (Bu İstanbul da olabilir) önce kendime sonra da arkadaşlarıma müjdeyi verdim. Bu çok basit bir matematik hesabı aslında, AKP'nin hileyle kazanabilmesi için Anadolu Ajansı'nın ilk palavra açıklamasının %70'in üzerinde olması gerekiyor. Düşe düşe %50'lere düşüyorlar ve kazanmış gibi bir havaya giriyorlar.
Şimdi seçim öncesine gidelim ve Erdoğan'ın anketçilere kızdığı zamanı anımsayalım. 24 Haziran seçimlerinde de anket şirketleri AKP ve Erdoğan için çok da güzel şeyler söylemediler. Tam tersini anımsıyorum ben, bilhassa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en azından 2. tura gidebileceğini ve duruma göre Muharrem İnce'nin seçimleri kazanabileceğini açıklayanlar bile oldu. Peki, buna karşın Erdoğan neden o dönem anket şirketlerine kızmadı da bu seçimlerin öncesinde böyle bir tavır aldı. Çok basit bir nedenden dolayı Erdoğan bu seçimlerde kızdı, anket şirketleri 2 seçimde de esasında doğruyu söylüyordu ama biri genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi olduğu için yapılacak hile kazanmaya yetiyordu ama belediye seçimlerinde yetmiyor ve en azından 3-4 misli karışık bir seçim.
Bunun nedeni çok basit, cumhurbaşkanlığında tek rakip var ve %2-3 gibi bir değişiklikle kazanıyorsunuz. Milletvekilliğinde de aynı şey, ittifak halinde girerken, ittifak ettiğiniz partiye göre seçimden feragat etmiyorsunuz, o aldığı oy kadar vekil çıkartıyor, sadece baraj sorunu kalmıyor. Bu sistemde karışıklık olmuyor mu, oluyor ama en fazla 5 yada 10 vekil yer değiştiriyor, onun da hepsi muhalefete değil, ittifak yaptığınız partiye de gidebiliyor.
Ancak belediyede aynı değil, kimi yerde, ittifak 2 adayla giriyor, kimi yerde ittifak adayından daha az oy alan giriyor, falan filan. Bu seçmen bazında ciddi bir kargaşaya yol açıyor, hatta kırılganlığa neden oluyor ve hile dışında kendi seçmeninizden oluyorsunuz. Kırılan seçmen ilk kez değişik bişey yaptı ve belediye meclisinde partisini destekledi ama belediye başkanlığında "Benimle dalga mı geçiyorsun" diyerek karşı tarafa oy verdi, yani oy vermemezlik yapmadı, belediye meclisi oylarının boşa gitmesine izin vermedi.
AKP 2 yere kafayı taktı, biri Büyükçekmece, diğeri de Maltepe. Büyükçekmece'nin özelliği ne diye soracak olursanız, Büyükçekmece Gölü'nün (12 Km kare) Küçükçekmece Gölü'nden (16 Km kare) küçük olduğudur, çocukken çok gülerdim ben bu olaya, o zaman niye isimler böyle verilmiş derdim, esasında hâlâ da diyorum.
Şimdi CHP seçimden önce 16 bin kişiyi Büyükçekmece'den taşıtmış. Bu tabii ki sıradan bir olay değil, taşıtılanların AKP'li olduğunu tespit etmek gerekiyor. Bunu nasıl yaptılar bilemedim ama kafamı yormaya gerek kalmadı, AKP'nin uzmanları hemen çözmüş, seçmenlerin soyadlarına bakarak AKP'li olan 16 bin kişi tespit etmişler ve yerine de CHP'li seçmenleri yerleştirmişler. Bu iş kısaca şöyle olmuş, soyadı AKP'li olanlar Büyükçekmece'den kaydırılmış, yerine soyadı CHP'li olanlar da Büyükçekmece'ye kaydırılmış.
Arada yanlışlık yok mu, olmaz olur mu, bu iş nüfus müdürlüğü tarafından yapıldığı için ilk olarak AKP, Büyükçekmece İlçe Nüfus Müdürü'nü Büyükçekmece'ye kaydırmış. Bu gibi önemli insanları da kaydırmak kolay değil, her yere kaydıramazsın, onu da esasında başka bir ilçede oturan İstanbul Büyükşehir Belediye'sinde yüksek düzeyde bir görevlinin kaydırıldığı eve kaydırmışlar. Aynı eve bir bakıyorsunuz, yüksek rütbeli 11 bürokrat aynı eve kaydırılmış.
Ben o evde bişeyi çok merak ediyorum, evde 11 yatak var mı, 11 bornoz yada küçük havlu, 11 diş fırçası ve 11 kişiye yetecek kadar tuvalet kağıdı. Şimdi düşünsenize bu evi, sabah uyandılar ve doğal olarak herkesin tuvalet gereksinimi var, sıra neye göre yapılacak. Sizce işemek konusunda öncelik Büyükçekmece İlçe Nüfus Müdürü'nün mü olmalı, yoksa İBB bilmemne müdürünün mü? Yada diyelim ki onlar aralarında anlaştılar, peki en düşük seviyedeki müdürün yada bürokratın prostatı varsa ne yapacaklar. Ortalama büyük tuvalet, diş fırçalama ve duş alma yarım saat sürse, sona kalan memur işe nasıl gidecek? Bu arada Binali Yıldırım'ın kardeşi de kaydırılmış ama bu kayanları ve kaydırılanları fazla kurcalamamak gerek, belli mi olur, bir terslik çıkar sonunda.
İşin gırgırını bir kenara bakalım, bu seçimlerde ne oldu ve AKP yaşadığı mağlubiyeti bir türlü anlayamıyor. Birincisi kendisine çok güvenen AKP ve Recep Tamam Erdoğan son seçimlere MHP'siz giremediği için bilhassa merkez sağdan gelen liberal seçmeninin bir kısmının güvenini kaybetti. İkinci olarak Erdoğan'a çok güvenen eski Milli Görüşçülerin bir kısmında güven kaybı oldu, üçüncüsü de kendisine yıllarca küfreden MHP'yle yapılan işbirliğinden dolayı kızanlar oldu.
MHP'de buna benzer desek de başka bişey daha yaşandı; MHP, AKP'nin girmediği yerlerde AKP seçmeninin oyunu alarak daha önce AKP'nin olan belediyeleri kazandı ama AKP'nin tek başına girdiği yerlerde destek vermedi. Yukarıda da yazdığım gibi sandıktan kaçmadı, belediye meclisi oyunu kendi partisine verdi ama belediyede daha çok karşı ittifakı destekledi.
Hepsinin kısa özeti, yeteri kadar hile yapılmadı ve belediyeler elden gitti.