Savaş Kılıç
Şeytan bunun neresinde?
Neolojizm düşmanlığının, hiç olmazsa alerjisinin sevdiği şeylerden biri yeni kelimeler türetmek için kullanılan birtakım eklerle dalga geçmektir. Bunun en ünlü örneği de herhalde otobüs karşılığı üretildiği iddia edilen “çok oturgaçlı götürgeç” parodisidir. Neolojizm düşmanlığına göre -gaç/-geç eki de onunla üretilen kelimeler de gülünçtür. Bunu ileri sürerken Türkçede böyle bir ek olmadığı da ekleniyordur belki iddialar arasına. Dil reformu köksüz olduğu için, ürettiği köksüz kelimeler de olsa olsa uyduruk eklerle türetilmiştir.
Biz de dil reformunun hakkını vermeye en komik, en savunulamaz göründüğü yerden başlamayı deneyebiliriz. İlk söyleyeceğimiz şu olabilir: Hayır, Türkçede -gaç/-geç şeklinde bir ek vardı. Bunun için önce hiç yadırgamadan kullandığımız iki kelimeyi örnek verebilirim: kıskaç ve üşengeç. Üstelik bu kelimelerden ilkine Eski Türkçeden, yani en az 8. yüzyıldan beri rastlanıyor. A. von Gabain’ın Eski Türkçe gramerinde geçen bir örnek daha var: aç+kaç, yani anahtar.
İkinci olarak sözlüğüne neolojizmleri almaya hiç istekli olmayan Andreas Tietze’nin tanıklarıyla yer verdiği kelimelere bir bakabiliriz. Ama ekin morfolojisinde biraz belirsizlik var: Dilin olağan gelişimine göre Eski Türkçeden Yeni Türkçeye geçilirken /g/ sesinin düşmesi gerekirdi, nitekim bu şekilde, yani -aç/-eç şekliyle kurulmuş epey bir kelime var: aktar-aç, arkala-ç (ekin bünyesinde görülen ikinci muğlaklığın güzel bir örneği bu kelime: *arkala-y-aç olmasını beklerdik ama muhtemelen *arkala-ğaç şeklindeydi kelime önceleri ve /g/ sesi düşünce çift /a/ sesi tek /a/ sesine dönüştü), bük-eç, dik-eç, döğ-eç, vb. Ama /g/ sesinin korunduğu, yani -gaç/-geç şeklinde olan kelimeler de az buz değil: atlan-gaç, bur-gaç, bizlen-geç, çevir-geç, diren-geç (dayanak, payanda), evir-geç, pişir-geç, sallan-gaç, süz-geç, yüz-geç (eski anlamı: iyi yüzen). Tekrar altını çizeyim, bunlar dil reformcularının uydurduğu kelimeler değil, 1932’den önceye ait tarihsel metinlerde ya da halk dilinde geçen, bu sebeple de tarihsel sözlükte yer verilmiş kelimeler.
Morfolojisi belirsiz dedim; isimden isim ya da sıfat yapan, küçültme ya da benzerlik anlamı katan sesteş bir eski ekimiz olması da bunun üstüne tuz biber oluyor: alnaç (alın+aç), arka+ç (siper), baba+ç (kümes hayvanlarının erkeği), bakr+aç, ana+ç, Dede Korkut’un ünlü kahramanı Boğaç (boğa gibi), boz+aç, en+eç, kır+aç, yamaç (yan+aç?). Alnaç “ön yüz, binanın cephesi” anlamında yeniden dolaşıma girmişti. Bu yapıya benzer bir neolojizm: kaya+ç. Araç kelimesinin de ara+ç şeklinde türetildiğini düşünme eğilimindeyim, ama yaramak fiilinden türetildiğini düşünenler de var, ki olmayacak şey değil. Bu örnek dışında isimden isim yapan ekin fiilden isim yapanla karıştırıldığına rastlamadım.
Demek ki fiilden isim yapmaya yarayan, kahir ekseriyetle de alet ismi yapan (ama üşengeç örneğinde olduğu gibi başka anlamlar da verebilen) bir -(g)Aç eki olduğu kesin. Peki reformcular ne yapmışlar? Ekin morfolojisindeki belirsizliği artırmak dışında, hiç de kötü olmayan bir şey: Bu eski, o sıralar çok işlek olmayan eki alıp yeni kelimeler yapmayı denemişler. RİT Lugati’ne göre resmi kurumların yayınladığı kitap ve sözlüklerde önerilen, bu ekle yapılmış neolojizmler şunlar: araç (< *yara-ç ?), ayr-aç, bağla-ç, büyüt-eç, del-geç (niçin del-eç değil mesela? /l/ sesinden dolayı mı?), doğ-aç(lama), gereç (bu türetimin mantığını anlamak zor; sanırım gerek’e benzetilerek yapılmış, “gerekli olan, malzeme” anlamı yüklenmiş), imle-ç, sark-aç, sür-eç, tümle-ç. Bu kelimelerin çoğunu hiç yadırgamadan, yani neolojizm olduğunu hissetmeden kullanıyoruz bugün.
Bu türetimlerin nasıl bir faydası olmuş peki? Bir şekilde bu ek işleklik kazanmış ve kimisi okumuşların dilinde kalmış, kimisi yaygın kullanıma girmiş bir dizi başka neolojizmin üretilmesine vesile olmuş: Örneğin yürüteç böyle bir kelime. Kim türetmiş bilmiyorum ama walker demeye yeğ değil mi? RİT’te olmayan ama bilim ya da yazın dilinde, hatta yaygın dilde kullanılan başka türetimler de var: akaç (dren), bakaç (dürbün), dokunaç, ilgeç (edat), kaldıraç, sayaç, yazaç (harf). Bunlardan kaldıraç ve sayaç okul ya da belediye gibi kurumların diline girdiği için yaygın kabul görmüş kelimeler. Morfolojisi yine kafa karıştıran andaç’ı (ajanda, hatırat) da ekleyebiliriz listeye: Anaç’la karışmaması için olsa gerek, bir /d/ sesi eklenmiş araya.
Bu örnekler üzerine benim sorduğum soru ise gayet basit: Şeytan bunun neresinde? Bu eke işleklik kazandırmanın, bu şekilde yeni kelimeler yapmanın nesi kötü?
Müşkülpesent olsaydım, dil reformcularının Arap gramerindeki “ism-i alet” kategorisine özendiğini, bir benzerini yaratmaya çalıştıklarını, buna Türkçede ille de ihtiyaç olmadığını söyleyerek burun kıvırabilirdim. Ama değilim.
Bilançosunu çıkararak tartışmak gerektiğini düşünüyorum ya dil reformunu, bilanço da böyle böyle çıkacak belki. Bu tür eklerin işleklik kazanmasını artı hanesine yazmaktan yanayım. Yeri geldiğinde bu ekle yeni türetimler de yaptık mı şad olacak reformcuların ruhu.
Şavaş kılıç: 1975'te doğdu. Türk Dili ve Edebiyatı ve dilbilim eğitimi gördü. İngilizce ve Fransızcadan çevirileri, çeşitli dergi ve kitaplarda yayımlanmış yazıları var. Metis Yayınları'nda editör olarak çalışıyor.