Eser Karakaş
Şimşek-Erdoğan ilişkisi çok riskli bir ilişki
Mehmet Şimşek geçen hafta Hazine ve Maliye Bakanı olarak atandı.
Bu sabah da (dün sabah) Dr. Hafize Gaye Erkan Merkez Bankası Guvernözü oldu.
Bu ikilinin daha önce, özellikle son altı, yedi seneyi kastediyorum, aynı görevleri yapan başkalarından bazı farklılıkları var.
Kendi alanlarında önemli birikimleri var ama daha da önemli olmak üzere yurtdışında önemli kariyerleri var, Şimşek istediği anda fon yönetimlerine dönebilir, Gaye Erkan da ABD’de ya da başka bir yerde çok önemli bankaların yönetimlerinde üst düzey görevler alabilir, isterse çok önemli bir üniversitede hocalık da yapabilir.
Bu özellikler çok iyi, çok önemli ama bazı önemli riskleri de bünyesinde taşıyorlar.
Her ikisinin de başarısızlıklara tahammülleri yok.
Türkiye de yaşanacak bir hazine ve maliye bakanlığı başarısızlığı, bir merkez bankası başkanlığı başarısızlığı her ikisinin de kariyerini bitirir demiyorum ama önemli zararlar vermiş olur.
İşin kendileri için en zor tarafı da görev yapacakları alanlarda performansları sayısal anlamda çok kolay ve doğru biçimde ölçülebilecek performanslar, Merkez Bankası Guvernözü olacaksın ama göreve başladıktan iki sene sonra enflasyon hala çift haneli hatta yüzde 40’ların üzerinde olacak, Maliye Bakanı olacaksın ama yine iki mali yıl sonunda bütçe açığı yüzde beşin üzerinde çıkacak, işte çok net başarısızlık göstergeleri, İngilizce tabiriyle “failure” ve bu tür başarısızlıkları sineye çekebilecek kimlikler değil Şimşek de Erkan da kendi kariyerleri açısından.
Çok kaba hatlarıyla ne yapılması gerektiği de biliniyor, Merkez Bankasının faizleri minimum yüzde kırka çekmesi, enflasyonu düşürmesi ve kur artışlarına yönelik beklentiyi kırması lazım, başka türlü Türkiye’ye kaynak girişi imkansıza yakın.
Kur artış beklentilerini kırmak ise cari açığın düşürülmesine bağlı, cari açığın düşürülmesi ise belirli bir süre çok daha mütevazi büyüme oranları ile ilerlemeye bağlı.
ŞİMŞEK VE ERKAN GİDERSE...
Maliye Bakanı ise rasyonel politikalara dönüş konuşmasında bütçe açıkları ile mücadele edileceğine yönelik net bir mesaj vardı.
İktisatçı, maliyeci, profesör olmaya gerek yok, bu hedeflerin eşanlı olarak tutturulması imkansız değil ama zor, çok ciddi ince ayarlar gerektiriyor.
Ama, öbür yanda iki çok önemli faktör daha var.
Birincisi Cumhurbaşkanı Erdoğan, ikinci ise yaklaşık on ay sonra yapılacak yerel seçimler ve özellikle de İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyeleri seçimleri.
Bu seçimler Erdoğan için çok çok önemli çünkü zaten sıkışacak kaynak ortamında İstanbul ve Ankara Erdoğan’ın, AKP’nin rant ilişkileri için en büyük potansiyel kaynak, bu seçimleri kazanmak için Erdoğan elinden geleni yapacaktır, buna hiç kuşku yok.
Peki, bu koşullarda Şimşek ve Erkan’ın devreye sokacakları maliye ve para politikaları ile Erdoğan’ın 2024 İlkbaharında oy maksimizasyon hedefleri nasıl bağdaşacak?
Erdoğan’a makro istikrar ve sonucunda ama biraz gecikme ile gelecek sağlıklı bir büyüme mi, kısa vade seçim başarısı mı diye sorulsa ne cevap verebileceği muhtemelen kimse için bir muamma değil.
Şimşek ve Erkan görevlerine resmen başladılar, kısa bir süre sonra görevlerinden istifa etmeleri, etmek zorunda kalmaları Türkiye için cehennemin tüm kapılarının çok uzun bir süre için sonuna kadar açılması anlamına gelecektir.
Bu arada mesela Gaye Erkan’ın çalışma alanına çok müdahale edilirse görevden affını falan isteyeceğini hiç zannetmem, istifa eder, çantasını toplar ve ABD’ye döner.
Her ikisinin de, Şimşek ve Erkan, önümüzdeki dokuz, on ay için işleri çok zor.
Muhtemelen Erdoğan kısa bir süre sonra her ikisini de Saray’a çağıracak ve yerel seçimlere kadar istikrar politikalarının şiddetini makul düzeylerde tutmalarını, bu süre içinde ekiplerini kurmalarını, manzarayı iyi analiz etmelerini isteyecek ve seçimlerden sonra ise ellerini tamamen serbest bırakacağını belirtecektir.
Ancak, on ay az bir süre değildir, enflasyon, kurlar, faizler ve bütçe performansında on ay içinde çok belirgin iyileşmeler sağlanamaz ise yani bir ara dönem yaşanır, önlemler rölantiye alınırsa bu durum hem Şimşek’in hem Erkan’ın kredibilitelerini hem içeride hem dışarıda çok olumsuz etkileyecektir ve yukarıda belirttiğim gibi futbol tabiriyle bu tandemin, Şimşek ve Erkan, piyasalarda bu kredi kaybına tahammülleri olmayacaktır.
Erdoğan da tam bir “siyasi hayvandır” (political animal), seçim başarısını tüm dev potansiyel maliyetlerine rağmen kısa vade istikrar politikalarına tercih edecektir.
Lütfen kimse “siyasi hayvan” tabiri ile Sayın Cumhurbaşkanına hakaret ettiğimi falan düşünmesin, bu tabir eski yunan filozoflarından Aristo tarafından kullanılan bir tabirdir, siyasete rasyonalite üzerinden değil siyasi motif ve içgüdüleriyle yaklaşan siyasiler ve hatta vatandaşlar için kullanılmıştır, İngilizce siyaset bilimi kitaplarında bu anlamda çok sık kullanılagelir.
Bugünkü irrasyonel politikalar on ay daha devam ettirilirse, radikal ve zorunlu önlemler yerel seçimlerin ötesine sarkıtılırsa o zaman artık istikrar politikalarının uygulanabileceği bir ekonominin bile kalacağından emin değilim doğrusu.
Önümüzdeki aylarda, seçimlere kadar Erdoğan ve Şimşek-Erkan tandemi arasında çok ilginç hamleler yaşanabilir, bize de uzaktan da olsa izleme kalıyor galiba.
Bu manzara bana Erdoğan’ın epey bir süredir neden Çetin Altan’ın tabiriyle önemli olmasa da değerli insanlarla çalışmak istemediğini de gösteriyor çünkü değerli insanların her zaman alternatif yaşamları vardır, siyasi bürokratik görevler onlar için bir feragattir, itilip kakılmaya, aşağılanmaya tahammül etmezler, her saniye kendilerini göreve getirenlere teşekkür edip alternatif yaşamlarına dönme potansiyelleri vardır.
Şimşek ve Erkan bu noktaya gelirlerse Türkiye’nin yaşayacağı yangının yanında geçen yaz yaşadığımız Akdeniz yangınları ölü bir mum ışığı kadar kalır.
Şimşek ve Erkan giderse Erdoğan’ın elinde bir yedek kadro yoktur, olsa idi bugüne kadar değerlendirir idi.
Yedekte ancak Nebati olabilir, büyük damat olabilir, jöleli olabilir, durumun vahametini anlatabildim mi acaba?
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.