İşxan Miroyev
Rus Ayısını sivri çubukla dürtmeyin...
11 Nisan günü, ABD dışişleri bakanı Rex Tillerson Moskova’ya ilk ziyaretinin gerçekleştirdi. Ziyaret Rusya ve ABD arasında Suriye sorunundan dolayı yaşanan kriz dönemine denk geldi.
Bu ziyaret birçok yönüyle benzersizdi. Her şey bir yana bu görüşmenin sonunda hiç bir resmi açıklamanın yapılmamasını dikkat etsek bile, bu Rusya’nın yeni tarihinde görülmemiş bir şey. Açıklamanın olmaması bile eşsizliğin vurgulanması için yeterli. Görüşmenin varlığına ilişkin bilgiyi ise sadece Sergei Lavrov ve Rex Tillerson sözlerinden biliyoruz.
Bu yaklaşım nasıl anlaşılmalı; Vladimir Putin'in bu benzersiz yaklaşımı Moskova’nın Washington’un görüşmelerden önce yaratığı atmosferden ne kadar rahatsız olduğunu çok açıkça göstermektedir. Daha da net konuşursak Suriye’deki hava üssüne yapılan saldırıdan dolayı Moskova çok rahatsızdır.
Hemen belirtelim ki bu 7 saatlik "açık ve anlamlı" görüşmeler çok kırıcı geçti ve çok belirsiz sonuçlandı. Sonuçlar "teröre karşı mücadele" biçiminde yansıdı ki bunu istediğimiz gibi yorumlayabiliriz.
Kremlin başından sonuna kadar bu buluşmanın organizasyonunu ve evsahipliğini yaptı. Bununla verilmek istenen görüntü de Moskova’nın bu görüşmelerden başarılı çıktığıdır.
S. Lavrov aleni bir biçimde Washingtonlu meslektaşını, ABD’nin bir daha Suriye’yi vurmasının kabullenmez olduğu konusunda uyardı ve R. Tillersonun tarih bilgisini sorgulayarak bir de niye ABD dışişleri bakanlığının kontenjanının doldurma konusunda bu kadar geciktiğiyle alay etti. Rusya Devlet Başkanı ise görüşmede kendi ağır sattı, görüşmek için kendisini bekleyen Rex Tillerson'u bir hayli oyaladı.
Dört yıl önce Rex Tillerson Rusya’nın onur konuğu olarak başkan V. Putin tarafından kabul görmüş ve Putin kendi eliyle Dostluk Nişanını yakasına takmıştı. Tillerson ki eski Exxon Mobil başkanıdır. Bu kez sefer ise ABD Dışişleri Bakanı olarak Rusya gelen Rex Tillerson'un Rusya lideriyle görüşmesi çok zorlu geçti.
İki saat sonra, R. Tillerson ve S. Lavrov görüşmelerden çıkarak Amerikan-Rusya arasındaki ilişkilerin düzeltilmesinden ve terörle mücadelede ortaklaşmaya ilişkin ortak sözler verdiler.
Bunun altında bir de politik bir gönderi vardı ve amacı da Rusya’daki iç karşıtlıklarla ilgili idi. Putin çoktandır kendisini "sert yönetici" ve "küstah ABD" karşıtı olarak konumlandırıyor. Özelikle son dönemde onun Rusya’yı yönetme tarzından rahatsız olan kitleler tarafından yapılan eylemlerden sonra bu imajını daha da güçlendirmeye çalışıyor.
ABD Başkanı Trump ve Dışişleri Bakanı Tillerson, Putin’e ve Rusya'ye, Suriye hükümetini desteklediği için, özelikle de sivillere karşı kimyasal silah kullanımından sonra bu desteğini devam ettirdiği için uluslararı kamuoyu nezninde baskı kurmaya çalıştılar. Amaç uluslararası baskı ile Moskova'yı güç durumda bırakmaktı.
Donald Trump yönetimi alenen Putin’i kınadı. Ama şahsi boyutta ise daha sakin bir dille, ortaya çıkan anlaşmazlıkları çözmeye çalıştılar. Aynı zamanda, Trump daha önce eskidiğini söyleyerek eleştirdiği NATO’yu bu sefer, özelikle de Rusya’nın agresif davrandığı bölgede, dünya güvenliği ve barışını sağlama konusunda çok etkili bir güç olduğunu söyledi.
Rex Tillerson Amerikan-Rus ilişkilerinin bozulmaya devam etmesine son verilmesi gerektiğini söyledi, Sergei Lavrov ise "ortak çalışma" için perspektif bulunduğu konusuna katıldığını ifade etti.
Bu karşılıklı iyi niyet açıklamalarına karşın tarafların aslında anlaşamadıkları hemen ortaya çıktı. Özelikle de; şu an en önemli sorun olan Suriye’deki kimyasal silah kullanımı konusunda. Batı ve ABD bu saldırı konusunda Başar Esad rejimini suçlarken Rusya her fırsatta aynı fikirde olmadığını beyan etti.
Rusya Devlet Başkanının Basın Sözcüsü Dimitri Peskov'un da vurguladığı gibi "Rusya ve ABD arasındaki ilişkilerin gelişmesinden söz etmek henüz erken". Her ne kadar Trump tiwitlerinde "ABD ve Rusya arasında her şey güzel olacak ve zamanı geldiği an her şey normalleşecek, ve sonunda barış gelecek" dese de, şunu diye biliriz Moskova; Suriye konusunda oluşan krizden çıkmak için görüşmeler stratejisini çok akıllıca kulandı.
Kremlin ABD’yi kendi görüşü dışındaki görüşleri de dikkate almaya ve analiz etmeye zorladı ve bunu sadece bölgesel konularda değil global boyuta da yaptı. Gelecekte yapılması gerekenler konusunda, Rusya ve ABD arasındaki diyaloğu de reddetmeyen birkaç seçenek önerdi.
Tabi ki Ortadoğu’daki herkesin böyle bir süreç gelişmesini beklediğinden ve istediğinden bahsedemeyiz. Özelikle de; Türkiye hiç istemez. Ankara, ABD’nin hava saldırısını desteklemekle kalmayıp bunun devamının de gelmesini beklediğini ve böyle bir şeyin "ABD’nin Ortadoğu politikasında kırılma noktası olacağını" vurguladı. Aynı zamanda Türkiye Rusya ve İran’la olan ilişkilerini riske atarak, ABD’nin Suriye’ye ilişkin böyle bir sert politikasının uzun vadede süreceğinden emin olduğu için hemen sanal saldırıya geçti. Ve yine yanıldı. Şimdi ise Ankara’nın kendi diplomasi yönünü değiştirmek için ne zamanı, ne de gücü yetetebilir. Ankara iki taraflı tuzağa düştü. Bir taraftan Amerikan tuzağı: Washington Suriye Kürtlerine karşı olan yaklaşımını değiştirmedi. Diğer taraftan Rusya tuzağı: Kürtler konusunda Moskova’nın kendisini desteklemesini bekliyordu, olmadı.
Bu bu olanlara baktığımızda ABD’nin Türkiye’yi "oyundan" çıkartmaya başladığı izlenimi doğuyor ve bunu da başarıyor.
Sonuç olarak; bence Beyaz Saray, Rus Ayı'sını sivri çubukla dürtmekten vazgeçmeli. Yoksa iki büyük atom ülkesi arasındaki çatışma dünyayı felakete sürükleyebilir.