İnci Hekimoğlu
‘Siyasi manevra’ olarak yakmak
Yanarak ölmek… Yanarak ölmeyi seçmek…
Hayal edemeyiz, düşünemeyiz, düşünmeye kalksak dayanamayız.
Nasıl bir umutsuzluk, öfke ve çaresizlik ki, yanarak ölmenin acısına razı eder insanı.
Açlıktan, soğuktan, yoksulluktan titreyen çocuklarının küçücük bedenlerine, sararmış yüzlerine, nedenini bilmedikleri henüz tanımlayamadıkları bir korkunun yerleştiği kocaman olmuş göz bebeklerine bakamamak.
Doğum gününde çocuğuna o çok istediği kolayı bile alamamak. Pasta kesmek, pembe araba almak, pırlanta yüzük takmak değil… bir tek kola!
Milyarlık krediler, milyarlık bağışlar, milyarlık kredi kartları değil, sadece 5 lira. Borç isteyebildiği para bile 5 lira!
O 5 lirayla çocuğunu kolayla sevindirdikten sonra kendini yakıyor. Öyle bir yakıyor ki, "ah" bile demiyor.
Oysa yanarak ölmenin acısına daha önce defalarca tanık olduk.
Madımak’ta, Cumhurbaşkanının şefkatinden nasiplenerek serbest kalan "benzinci dede"lerin katliamlarında.
Hâlâ kulaklarımda yankılanan o "Dayee!" çığlığında. Kürtçe "Anne" demekti. Tüyleri diken diken eden, beynine, yüreğine, bedenin tam ortasına çarpıp patlayan bir çığlık. (Takibi yapılması gerekirken unutuldu bile.)
Her gün "şehitlik" edebiyatı yapıp IŞİD’in elinde ölüme terk ettikleri kendi askerleri için bile en ufak bir vicdan azabı duymamış olanlar mı anlayacak, kendi bedenini ateşe vermeye götüren nedenleri.
"Siyasi manevra" neye denir?
Şehit törenlerinde, tabut önünde miting yapmak ama iki askerini IŞİD yaktığı için örtbas etmeye kalkmak, yoksulluk intiharlarını gizlemek için "psikolojik sorun"a bağlamak olabilir mi mesela "siyasi manevra"?
Yoksa cansız bedeninin siyasi rant kazanacağına inandığı için mi intihar etti, yoksul Adem? "Manevra" yön değiştirmektir, kısaca. Yani Adem öldükten sonra geri gelip çocuklarına siyasi rant mı yedirecek?
Aslında doğru soru şu: Siz insan mısınız, bir beyniniz, yüreğiniz var mı? Yoksa hepsini para için, makam için, mülk için boşaltıp çöpe mi attınız?
Siz kimsiniz gerçekten? Robotlar bile duygusal tepki verirken siz nasıl bu kadar taşlaştınız?
Sadece siz yakarsanız "siyasi manevra" sayılmıyor anlaşılan.
Ya da siz siyanürle koskoca bir bölgeyi zehirlerken "siyasi manevra" olmuyor ama bir aile hep birlikte siyanürle intihar edince "siyasi manevra" sayılmalı tabii.
Kendini boşluğa bırakarak intihar edenler de "siyasi manevra" peşinde, ama sizin inşaatlarınızdaki ölüm nedenlerini gizlemek, patronları aklamak "siyasi manevra" değil mesela.
"Siyasi manevra" sizin o kadar iyi bildiğiniz bir ‘dönme’ hali ki, cenneti bile tapunuza almış, arsa dağıtıyorsunuz.
Yeter ki, yarattığınız bu kâbustan kimse uyanmasın.
Sadece dün 5 kişi intihar etti. Son 17 yılda ise intihar edenlerin sayısı 50 bin 378.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2002 - 2018 yılları arasında Türkiye’de günde ortalama 8 kişi hayatına son vermiş. Bu da artık hiçbir rakamına güvenilmeyen resmi verilerin sonucu.
Bir TÜİK rakamı daha vereyim.
TÜİK verilerine göre 2018’de bir önceki yıla göre Türkiye’de yoksullar daha da yoksullaştı, zenginler daha da zenginleşti. Ülkede en zengin yüzde 20’lik kesim gelirin yüzde 47,6’sını alıyor. En düşük gelire sahip yüzde 20’lik kesim ise toplam gelirin sadece yüzde 6,1’ini alabiliyor. Yani 2018 yılında Türkiye'deki en zengin yüzde 20'lik grubun geliri en yoksul yüzde 20'lik grubun gelirinin 7,8 katı.
Ve Türkiye, 33 Avrupa ülkesi içinde gelir dağılımı eşitsizliğinde 2. sırada.
İşte yüzde 20’lik kesim daha zengin olsun, saraylarda, villalarda yaşasın diye her tür "siyasi manevra" yapıldığından, en yoksul yüzde 20’lik kesim daha da yoksullaşıyor.
Ekonomik kriz yüzde 20’yi hiç etkilemezken bir kesimin toplu intiharları seçtiği aşamaya geldik.
2001 yılı krizinde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’i protesto için Meclis önünde atılan yazar kasanın ülkeyi salladığını hatırlıyorum da… gelinen noktaya bakın.
İnsan hayatının yazar kasa kadar değer görmediği zifiri karanlık bir zamanın içindeyiz.