Armağan Kargılı
Siz hangi şirketin diktatörüsünüz?
Sudan'da halkın hükümete tepkisi, Aralık ayından beri sokaklara taşmış durumda. Fiyat artışlarına, yolsuzluğa ve insan hakları ihlallerine karşı, Ömer El Beşir'in istifasını istiyor göstericiler. Kadınlar, gençler, erkekler, "özgürlük", "devrim" diyerek aylardır direniyorlar. Onlardan biri olan Ala Saleh adlı kadın, tarihte Roma ordusunu yenen Nil Kraliçesi'nin adıyla anılıyor şimdilerde. Üzerindeki geleneksel Sudan kadınının beyaz giysisiyle "devrim" şarkıları eşliğindeki dansı, neredeyse bütün dünyada direnişin simgesi haline geldi.
Direnişçileri bastırmak için gerçek mermi kullanan güvenlik güçleri bile gösterileri engelleyemiyor. En azından şimdilik. Gösterilerde yaşamını yitirenlerin sayısını hükümet 38 diye açıklasa da Sudan'da görev yapan muhalif doktorlar grubu, en az iki katı bir rakamdan söz ediyorlar.
Dış politika yazan çoğu meslektaşım gibi ben de hem Devlet Başkanı Ömer El Beşir'in hem de Sudan'ın hikâyesini yazmaya hazırlanıyordum. Sudan'ın ikiye bölünmesi ile sonuçlanan, 2 milyon 700 bin kişiyi evinden yurdundan eden, 300 bine yakın kişinin yaşamını yitirdiği Darfur katliamından yani... O katliam nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin tutuklanmasını istediği Ömer El Beşir'den söz etmeyi planlıyordum. Ta ki "Putin'in Şef'i" Yevgeny Prigozhin'in paralı askerleri Wagner Grubu'nun Sudan'da protestoları bastırmak üzere iş başında olduğunu öğreninceye kadar.
Sudan'da direnişçiler, kendilerine ateş açanları tanımlarken hepsinin maskeli, hatta bazılarının sivil giyimli güvenlik güçleri olduğunu söylüyorlar. Onların anlatımlarına göre, güvenlik güçleri, Beyaz bir Toyota kamyonetler kullanıyorlar. Göstericilerin arasına dalıyor, ateş ediyor ya da hedefledikleri kişileri yakalayıncaya kadar kovalıyorlar. O da olmazsa evlerini basıyorlar. Dövülerek kamyonetlere bindirilenlerin çoğu, gizli gözaltı merkezlerine götürülüyorlar. BBC, çoğunluğu cep telefonlarıyla çekilmiş görüntüleri ve direnişçilerin verdikleri bilgilerle hazırlanan ve işkence merkezlerini gösteren haritaları bundan yaklaşık 2 ay önce paylaştı. Yüreğiniz kaldırırsa, görüntüleri buradan izleyebilirsiniz.
BBC'de söz edilen bu beyaz Toyota'lara ek olarak medyada son günlerde Rus yapımı askerî kamyonetlerden de söz ediliyor. Gösterilerin olduğu her alanda bu kamyonetlerin bulunduğuna dikkat çekiliyor.
Time dergisi de son sayısının kapağını bu iddialara ayırdı. Yazıyı, kendi twitter hesabındaki anlatımıyla, San Francisco'da olma, Moskova'da doğma editörü Simon Shuster kaleme almış. Putin'in bir 'Haydut Devlet' imparatorluğu kurduğunu söylüyor Shuster. Shuster'e göre, İmparatorluk, çöküşün eşiğine gelen devletler ve onların zorba yöneticilerinden oluşuyor. Giderek büyüyen bu imparatorluk, Afrika'ya doğru yayılıyor.
Haydut Devletler İmparatorluğu'nun Putin'den sonraki en önemli ismi, Evgeni Prigozhin. Bir dönem Putin'in aşçısı olarak tanınan bu isim, Rusya'nın ABD seçimlerine müdahalesi dosyasında troll fabrikatörü olarak anılıyor. Wagner grup adıyla kurduğu paralı asker ordusu, bugün Suriye'den Libya'ya, Cezayir'e, Sudan'a kadar geniş bir yelpazede "diktatör koruma" görevi yapıyor. Karşılığında da petrol, altın, maden gibi ülkenin değerli nesi varsa ona ortak oluyor.
Wagner Grubu'nu çoğumuz öncelikle Ukrayna'da Donbass bölgesindeki ayaklanmaya verdiği destekle ya da Suriye'den hatırlayacağız. ABD askerî yetkilileri, Şubat 2018'de Suriye hükümetine bağlı yüzlerce savaşçının Fırat nehrini geçip, Deyrezor yakınlarında, Amerikan askerî danışmanlarının da bulunduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) mevzilerine topçu saldırısı başlattıklarını, kendilerinin de buna hava saldırıları ve topçu ateşiyle karşılık verdiğini söylemişlerdi. Hava saldırısında yüzlerce Rus askerinin öldüğü iddiasını Rusya Dışişleri reddetti. Bunun üzerine bu askerlerin Suriye'de 2015'ten bu yana görev yaptığı konuşulan ama resmen hiçbir zaman kabul edilmeyen Wagner Grubu'nun paralı askerleri olduğu görüşü medyada yazıldı çizildi.
Şimdi bu grubun Sudan'da da görev yaptığı bilgisi ciddi şekilde dillendiriliyor.
Birkaç hatırlatma:
Hakkındaki insan haklarını ihlal davasından tutuklama kararı bulunan Sudan'ın Devlet Başkanı Ömer Beşir'in diplomatik ilişki kurabildiği birkaç ismin başında Türkiye'nin cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geliyor. Beşir'i en zor günlerinde bile yalnız bırakmayan bir başka ülke tahmin edeceğiniz gibi Rusya... Darfur katliamının olduğu 2003-2007 yılları arasında da Putin, Sudan'a silah satışına devam etti. Hakkındaki tutuklama kararına rağmen 2017 yılında Beşir, Soçi'de Putin'in konuğu oldu.
Shuster'in anlatımına göre Beşir, Sudan üzerinden Afrika'ya giriş anahtarını Putin'e sundu. Karşılığında da ABD'nin "bölgedeki saldırgan eylemlerine karşı" koruma istedi. Politik danışmanlıktan madencilik ve askeri yardımlara kadar bir çok alanda Sudan'ın kapıları Rus yatırımlarına açıldı. Rusya, Nil nehri kenarında altın arama işlemlerini başlattı. Rus ordusu, Sudan limanlarını ve hava sahalarını askerî karakol olarak kullanmak üzere planlarını hazırladı.
Aslında bu komplolara dünyanın özellikle geri kalmış ülkeleri hiç de yabancı değil. Genellikle Batı merkezli komplolar konuşulurdu geçmişte, CIA darbeleri, İngiltere ve Fransa'nın el altından müdahaleleri gibi. Örneğin, şimdi "Academy" adı altında faaliyetlerine devam eden Blackwater adlı paralı asker grubunun Körfez Savaşı sırasındaki rolü herkesin bildiği bir sır olarak kalmaya devam etti.
Aslında Batılı ülke yöneticileri, bugün de böylesi müdahalelerin muhtemelen içinde yer almaya devam ediyorlar. Ancak bir farkla, bu ülkelerin kamuoyu, bu kirli müdahale ve savaş oyunlarına artık açıktan karşı çıkıyorlar. Örneğin Batı'nın Suudilerle işbirliği ve silah ortaklığı ciddi bir şekilde sorgulanıyor. O nedenle Kaşıkçı cinayetine kadar Batı, Prens Salman'ı allayıp pullayıp ılımlı Suud diye kamuoyuna pazarlamadı mı?
Yani aynı şeyleri yapıyorlar belki ama daha dikkatli olmak zorundalar. En azından kendi kamuoylarına karşı... Yoksa kendi koltuklarından oluyorlar.
Ama Rusya, böylesi bir endişeyi neredeyse hiç taşımıyor. Bu farkı, Shuster de şöyle dile getirmiş:
Örneğin ABD, her yıl Afrika'ya AIDS ve diğer salgın hastalıklarla mücadele için 7 milyar dolar yardımda bulunacağını açıkladı. Çin, gelecek üç yıl Afrika'ya 60 milyar dolarlık altyapı yatırımı planladı. Rusya ise ne köprü yaptı, ne otoyol, ne hastane, ne üniversite. Onun yerine elitlere, savaştan nemalananlara, generallere ve devlet başkanlarına odaklandı. Onların kişisel hırslarını tatmin etmek halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan ya da ekonomiyi düzeltmekten çok daha kolay ve ucuzdu.
Üstüne üstlük Wagner gibi şirketler üzerinden bunu yapmak Putin için bir risk de oluşturmuyor. Suriye'deki "o askerlerin bizimle ilgisi yok" açıklaması, Rusya ile ABD'yi karşı karşıya getirmekten kurtardı. Yoksa Rusya, ABD'nin saldırısına ses çıkarmamış olacak ve prestiji ayaklar altına alınacaktı. Ölen 300 kadar kişi ise zaten bunun için para alıyordu, dolayısıyla onlar açısından bunun pek de bir önemi yoktu.
Time'ın haberine göre, Rusya şu anda ya Wagner grubu ya onun alt şirketleri aracılığı ile ya da doğrudan yatırımlarla ve hatta bazen de bilgilendirme adı altında en az 28 ülke ile ilişki içinde. Örneğin ABD seçimleri ve İngiltere'nin Brexit referandumuna istihbarat katkısı, Türkiye'ye, Mısır'a ekonomik ve askerî destek yoluyla nüfuz ettiği söyleniyor .
Rusya'nın Afrika'ya doğru Wagner grubu eliyle genişlemesi, sadece Time dergisinde değil, örneğin New York Times, Bloomberg gibi çok sayıda medya organında da haber olarak yer alıyor. Cezayir ve Sudan yönetimlerini ayakta tutma çabalarının arkasında Wagner grubunun etkileri araştırılıyor. Sudan'da protestoculara ateş açanların muhtemelen bu grup ya da bu grubun eğittiği Beşir'in özel birlikleri olduğu kaygıları dile getiriliyor. Bu kaygı nedeniyle, Sudan polis yetkilileri, açıkça halka ateş açılmaması uyarısında bulundular. Askerlerin, özellikle sahada yapanlarının çoğunun Beşir'e karşı göstericilere destek verdiği biliniyor. Bu durumda, halka ateş açanların, ev basıp işkencehaneler kuranların kimliği konusu da bir kez daha aynı grubu akla getiriyor.
Venezuela'da Maduro hükümetinin Wagner grubu desteği sayesinde hâlâ direndiği de yazılanlar arasında. Kimler yok ki, Brezilya ve Bolivya'dan Fransa'ya, Macaristan'dan Hindistan'a uzanan 28 ülkeden söz ediliyor Time'ın yazısında. Libya'da hızla ilerleyen General Hafter birliklerinin Wagner grup tarafından en az 300 paralı asker ve silah desteğiyle Trablus'a ilerlediği ve kanlı bir savaş korkusuyla şimdiden 3 bine yakın kişinin evlerini terkettiği gelen bilgiler arasında.
Geçtiğimiz günlerde Çiğdem Toker, Akkuyu Nükleer Santrali'nin ana sözleşmesinde yapılan bir değişikliği yazdı. Rus Rosatom'un kurduğu Akkuyu A.Ş'nin artık denizcilik, limancılık, depolama, yükleme, boşaltma, taşımacılık, nakliyecilik gibi bugüne kadar olmayan faaliyetlerde bulunmasının yolu bu değişiklikle açılmış oldu.
Beşir, Afrika'nın anahtarını Hartum limanıyla Putin'e vermişti. Şimdi Akkuyu limanı ile Erdoğan da Doğu Akdeniz'in anahtarını Putin'e vermiş oldu.
Neyin karşılığında, onu şimdilik bilmiyoruz...
Blackwater, Wagner gibi şirketlerin sayısının ise tahminlerin de ötesinde olduğunu biliyoruz. Kimine seçimlerde trol desteği, kimine danışmanlık, kimine doğrudan koruma, kimine de asker ve silah... Shuster'in dediği gibi, halkın ihtiyaçlarındansa bu koltuk heveslilerinin ihtiyaçlarını karşılamak hem daha kolay hem de daha ucuz.
O zaman insanın içinden sormak geliyor:
Sahi siz hangi şirketin diktatörüydünüz?