İşxan Miroyev
Soçi, daha çok soru sorulmasına neden oldu...
22 Kasım’da Soçi’nin "Rus" sanatoryumunda Rusya, İran ve Türkiye devlet başkanlarının katılımıyla üçlü görüşme gerçekleşti. Bu toplantının başlaması her zamanki gibi çok şatafatlı ve bir o kadar da tarihi olarak yansıtıldı ama sonuçları aynı minvalde olamadı.
Bu görüşme arifesinde 20 Kasım’da Rus lider Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’la görüşme gerçekleştirdi. Kapalı kapılar ardında gerçekleşen bu toplantı resmi açıklamaya göre 4 saat sürmüş. Tabi bu uzun toplantıda birçok konu gündeme gelmiş biliyoruz ki en çok tartışılan konu Suriye’deki savaşa aranan siyasi çözümdür.
Bu görüşmeden iki sonucun çıktığından söz edilebilinir.
Birincisi: Rusya Suriye’deki operasyonun askeri boyutunu bitirdi ki bunu Vladimir Putin açıkladı.
İkincisi: Şam ve Moskova çözümün ana parametreleri hakkında anlaştılar. Bundan sonraki tutumları ortak olacak ve önümüzdeki süreçte Beşar Esad’ın temsilcileri ana platform olarak kabul gören Cenevre görüşmelerine direkt katılacaklar. Daha önceki dönemlerde Esad’ı ciddiye almayan muhalefet, bundan sonra onu kabul etmek mecburiyetinde kalacak.
Soçi görüşmelerine gelince; toplantının tarafları bazı noktalarda aynı fikirdeler. Her üç katılımcı da Suriye’de İŞİD’le olan savaşın sonuna gelindiğini vurguladı. Suriye’nin yeniden inşası ve BM nezdindeki görüşmelerde, politik reformların ve seçimlerin yapılması da dahil adımların mevcut iktidar ile atılması gerektiğini kabullendiler. Çatışmanın tüm taraflarını çatışmasızlığı devam ettirmeleri ve krizin politik çözümünü desteklemeleri çağrısını yinelediler. Ayrıca her üç ülke de terörle ortak mücadele etme niyetlerini bir kez daha teyit etiler.
Katılımcılar bu kadarında anlaştılar ancak ortak açıklamada her lider kendi ülkesi için en önemli gördüğü noktaya vurgu yaptı. Kamuya açık yaptıkları açıklama bir kez daha gösterdi ki Suriye’nin geleceğine ilişkin halen aralarında ciddi görüş ayrılıkları mevcut. Rusya, İran ve Türkiye aynı cephede olmalarına rağmen Suriye’nin geleceğine ilişkin farklı düşünüyorlar.
Diğer cephe ABD, Suudi Arabistan ve İsrail’den oluşmakta. Bu cephenin ortaklığının temel nedeni İran karşıtlığıdır. ABD, Suudi Arabistan ve İsrail "Şii ekseninin" güçlenmnesinden ciddi biçimde ürkmekte. Bu nedenle de İran’ı Suriye’de zayıflatmak için göstermekteler.
Hatırlanırsa başlangıçta İran’ın Suriye, Yemen ve Irak’ta tükenmesi beklenmekteydi. ABD’nin İŞİD karşıtı antiterör mücadelesine katılması bu hesap sonucunda gelişti. Tabi Batı dünyası İŞİD’i İslami tehlike olarak da görüyor. IŞİD’in Sünnileri Ortadoğu’da kendi çeperinde toplamasından da bu nedenle korkmakta. Ancak şu da biliniyor ki ABD’nin hedefinde Sünniler olduğu kadar Şiiler de var ki onların da İran etrafında birleşme girişimlerini engellemek istiyor.
Beyaz Saray 22 Kasım’da Soçi’de toplanan koalisyon ülkelerinin Suriye’nin geleceği konusunda anlaşabileceklerine inanmıyor. Tam da bu nedenle ABD açısından Suriye’deki çatışmanın devamı kadar Rusya, İran ve Türkiye arasındaki çelişkilerin devam etmesi de önemli. Şu da açık; Soçi koalisyonunun çelişkileri gerçekten de çok.
Bu çelişkilerin en önemlisi Kürt sorununun çözümü, Şam rejiminin devamı ve Akdeniz’e çıkan petrol koridorunun kontrolüdür. Soçi görüşmelerinin katılımcılarının her biri bu nedenle daha çok kendi şartlarını öne sürmekte.
Erdoğan denge tutturmaya çabalıyor; aynı zamanda Türkiye’nin NATO’dan çıkarılma tehlikesinin önüne geçmek istiyor. Moskova İran’la işbirliğini devam ettirmek istiyor ama aynı zamanda İran’ın bölgede daha da güçlenmesini kendi geleceği açısından riskli görüyor.
Tüm çelişkilerine rağmen taraflar Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nin yapılmasını ve Suriye’nin yeniden kalkındırılması programının oluşturulmasını desteklediler. Ancak Suriye’nin yeniden inşası konusunda inisiyatifin kimde olduğu anlaşılmamakta. Ne İran, ne Türkiye, ne de Rusya giderleri karşılamayı düşünmüyor. Suriye’deki yeni anayasa yapımı ile BM gözeteminde yapılması tasarlanan seçimler gibi konular da anlaşılmayan başlıklar arasında yer alıyor. ABD ve ortakları bunların gerçekleşmesi için Esad’ın iktidardan uzaklaştırılmasını dayatacaklar. Diğer bir uzlaşamama konusu ise Kürtlerin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne katılma sorunudur ki onun da Soçi’de yapılması bekleniyor. Türkiye, Kürtlerin bu kongreye katılmasına kesinlikle karşı… Ancak şurası çok açık; Kürtlerin katılımı olmasa bu kongrenin anlamı kalmaz. Şu anda Kürtler Suriye’nin çeyreğini ve petrolün üçte birini kontrol ediyorlar.
İran ise ortaklarına ABD başkanlığındaki Batı koalisyonuna baskı uygulamayı dayatıyor. İran sadece, Rusya’nın Suriye’deki varlığını yasal görüyor ve kabul ediyor.
Moskova, herkesten önce Suriye’deki askeri varlığını azaltacağını açıkladı. Sadece Himeynim ve Tartus’taki üslerinin kalacağını belirtti. Savaşın diğer katılımcıları olan İran, Türkiye ve ABD ise askerlerinin Suriye’den çıkarılmasına veya azaltmasına ilişkin herhangi bir açıklama yapmış değiller. Aksine Washington, Irak’taki varlığını sürdürmek mecburiyetinden dolayı Suriye’de ek olarak 12-15 üs daha yapmaya hazır olduğunu açıkladı.
Soçi’deki toplantı ne kadar stratejik öneme sahip olsa da, Suriye’ye ilişkin görüşler açısından baktığımızda var olan sorulara cevap vermek yerine daha fazla soruların sorulmasına neden oldu. Soçi’den baktığımızda Suriye’nin parlak geleceğine ilişkin şimdilik net bir çerçeve gözükmemekte.
Bu diyalog elbet devam edecek. İran, Türkiye ve Rusya’nın uzlaşabileceğine ilişkin umut halen var ancak bunun için tarafların görüşmelerde taviz vermeye hazır olup olmadıklarını görmek gerekir.