Eser Karakaş
Son dört günün krizinin faydaları
Altılı Masa toplantısının bitiminden sonra bugünkü ev sahibi konumundaki Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Millet İttifakının adayını açıkladı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aday oldu.
Cuma gününden beri bir kriz yaşandı, kimse kızmasın bu krizi yaratan İYİP Genel Başkanı Meral Akşener oldu ama kriz yine Akşener’in, İmamoğlu ve Yavaş’ı Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına aday gösterilmesi önerisi ile bu saat (TSİ 18.30) itibariyle aşılmış görülüyor; ama burası Türkiye, altı genel başkanın ortak açıklamasını görmeden net bir şey söylemek mümkün değildir.
Sevdiğim bir laf var, İstanbul için Bizans denir, “Bizans oyunları” kavramına gönderme yapılarak ama Ankara için de Gani Müjde’nin filmine atfen “Kahpe Bizans” deniyor, bu da iyi oturmuyor değil yani.
ADAY KRİZİNİN OLUMLU YANLARI
Kesin açıklama daha yapılmadan aklıma gelen ilk şey, Cuma gününden beri yaşanan aday krizinin aslında Türkiye’nin geleceği için çok da olumsuz olmadığı.
Bu olumlu olduğunu düşündüğüm yanlar saya saya bitmez.
Bir hukuk profesörünün ekranlarda kendisi için "ben de Cumhurbaşkanlığı için adayım" demesi (herkes, her şeyi söyleyebilir) üzerine bir partinin (malum) kendisini hemen araması ve sizle hemen görüşebiliriz demesi, işin ciddiyet ve nitelik düzeyini çok net gösterdi ama gördüğümüz hiç de iç açıcı olmadı.
Akşener’in Altılı Masayı dağıtma girişimi ya da blöfü sonrası çok yoğun bir tepki oluştu ve bu tepkilerle İYİ Parti hakkında, içerideki ilişkiler, bu içeridekilerin dışarıdaki bazıları ile ilişkileri konusunda azımsanmayacak şeyler öğrendi toplum, çok ilginç şeylerdi öğrendiklerimiz bu arada.
Öğrendiğimiz başka bir şey de ne kadar iddialı olursan ol, toplumdan dalga dalga yayılan tepkiler karşısında hiçbir partinin, hiçbir siyasetçinin geri adam atmadan duramayacağı gerçeği.
Konu sadece İYİ Parti değil idi tabii, başka çıkar gruplarının, son on senenin yavaş yavaş oluşan yerleşik düzeninin de nerelere kadar gidebileceğini de gördük galiba.
Gördüğümüz başka bir şey de Erdoğan’ın ismi ile özdeşleşen son on senenin müesses nizamına toplum içinde oluşan muazzam tepki; bu tepki deprem felaketi sonrası idarenin inanılmaz hataları ve sorumsuzlukları ile birleştiğinde artık çok güçlü bir toplumsal muhalefetin oluşmakta olduğuna inancımız güçleniyor.
Akşener’in muhtemelen biraz daha güçlenmek için Cuma günü yaptığı çıkış sonrası hem toplumdan hem de kendi partisinin içinden aldığı tepki nihai olarak artık karşımızda Millet İttifakı içinde önemi anlaşılmış ama çok güç kaybetmiş bir ortak ile çalışacaklarını gösteriyor, bu da çok fena değil galiba.
Son dört günün bize öğrettiği en önemli gerçek de kanımca Kılıçdaroğlu’nun, son bir yıldır dile getirdiği radikal ama çok olumlu söyleme karşı çıkmanın güçleşmeye başlamış olması.
Radikal önlemler, Erdoğan’ın yerleştirmeye çalıştığı ve kısmen başarılı da olduğu yeni “müesses nizama” tehdit oluşturmaya başladığı ölçüde toplumdan aldığı destek de artıyor, bunu herkesin görmesi lazım.
Akşener’in MHP kökenli kurmaylarının bu “tehdide” hiç de sıcak bakmadığı gibi bir izlenim ortada, Akşener’in Altılı Masaya attığı tekmeyi böyle açıklayanlar var ve hiç de haksız değiller ama toplumsal tepki öyle noktalar gelmiş ki, Akşener türlü manevralarla tornistan yapmak zorunda kaldı.
Ortaya çıkan bu durum hem Kılıçdaroğlu’nu çok güçlendirdi, hem de Erdoğan’ın kurduğu yeni “müesses! nizamın” büyük tehlikeye girdiğini gösterdi.
Bu da az şey değil.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.