İşxan Miroyev
Suriye, Kolektif Güvenlik Antlaşması Teşkilatı’na üye olabilir mi?
Kısa zaman önce Rusya Savunma Bakanlığı’nın askeri-siyasi müdürlüğünün başkanı Andrey Kartapolov, Suriye’nin Kolektif Güvenlik Antlaşması Teşkilatı’na (KGAT) katılma ihtimalinin olduğunu açıkladı. KGAT’in tüzüğü buna izin veriyor, ancak bu KGAT’in tüm üyelerinin çıkarı ve onayı olduğunda mümkün.
Tabi ki böyle bir adımın ve böyle bir perspektifin ne kadar gerçekçi olduğu sorusu akla geliyor. ‘Ne için?’ sorusuna verilecek cevap ise iki tane.
Rusya’ya böyle bir şey ne için lazım ve KGATin diğer üyeleri buna nasıl yaklaşır?
Rusya, Ermenistan, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasında bir askeri antlaşma var ve belli aralıklarla görüşmeler ve askeri tatbikatlar yapılmakta. Ama hiç kimse gerçekten ihtiyaç olduğunda bu ülkelerin birbirinin yardım için ordu birliklerini gönderebileceğine inanmamakta.
Bu durumda yüzeysel bir bakışla bu yapıya Suriye’nin de katılması önemsiz bir şey olarak gözüküyor. Rusya için gerçek bir karşılığı olmayan böyle bir askeri işbirliği antlaşmasının varlığı imaca zarar veriyor.
Bir de Orta Asya’da İslami radikalizmin yayılmasını tetikleyecek olan Afganistan’daki bu gelişmeyi göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Kesinlikle, bölgede kolektif olarak bu tehlikeden korunma mekanizmaları lazım. KGAT buna cevap verebilir ama şu andaki zayıf konumuyla değil. Çok ilginç gözükse de Suriye’nin KGAT’a katılması belki de bu örgütün askeri-politik modernizasyonu için gereken temel şartları oluşturabilir.
Birincisi, soyut uluslararası terörün tersine daha gerçekçi olan ve yanı başında güçlenmekte olan İslami radikalizm, Orta Asya ülkelerinin elitleri için daha gerçekçi bir tehlikelidir. Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesi böyle bir büyük tehlikeyi yaratı.
Son 7 yıldır, böyle bir şeyin olabileceği gündemde olmasına rağmen Orta Asya ülkelerinin hiçbirisinin ordusu, kendini bu duruma hazırlamadı ve bu gelişmeye hazırlıksız yakalandılar.
SURİYE’DE SAVAŞABİLİRLER
Şimdi bu ülkelerin ordularının baştan aşağıya yeniden eğitilmesi lazım ve bu eğitimin sivil-barış şartlarındaki eğitim alanlarında eğitilmesi fazla sonuç vermez. İşte tam da burada Suriye devreye giriyor. Suriye’nin KGAT’a üye olmasıyla birlikte ona üye ülkelerinin askerilerinin gerçek koşularda eğitim görebilme imkânı oluşmuş oluyor.
2015 yılından bu yana Suriye’de aktif olarak bulunan Rusya ordu birliklerinin etkinliğini yükseltmesi örneğinde de bu görüldü. Yani teşkilat üyelerinin orduları, yakın zamanda ülkelerinde de gündeme gelebilecek tehlikelerle bizzat mücadele etmiş olacak.
Yani Suriye KGAT’a üye olsa da olmasa da, bu Orta Asya ülkeleri, aynı silahlı radikal İslamcı gruplara karşı er veya geç mücadele etmek zorunda kalacaklar. Bu çok güçlü bir motivasyon oluşturabilir. Özelikle de bu teşkilatın Orta Asyalı üyeleri için.
İkincisi, KGAT’ın cılız olmasının en önemli nedenlerinden biri de bu teşkilata üye ülkelerin "çok boyutluluk" adı altında sürekli olarak Batıyla ve ABD’yle ilişkilerini geliştirmeye çalışmaları yatıyor.
Teşkilata ait üyelerin birisine direkt bir saldırı gerçekleşmesi durumu oluşabilir. Suriye’de ABD güçlerinin bulunması kanun dışıdır. KGAT üyeleri "kiminle dost" kalacaklarını seçmek mecburiyetindeler. Şimdilik Rusya’yı seçecek gibi gözükmüyorlar ama Afganistan’da oluşan yeni koşular bu teşkilattan çekilip gitmelerini de zorlaştırıyor. Orta Asya’nın yönetici elitleri herhangi bir tehdidin oluşması durumunda ABD’nin onlara yardım etmeyeceğini biliyorlar ve Rusya olmadan kendi başlarına bu tehlikelerle baş edemeyeceklerini de iyi anlamış durumundalar.
Yani Rusya olmadan ayakta kalabilmeleri mümkün gözükmüyor. Önümüzdeki uzun vadede yaşanacak gelişmeler bunu daha net gösterecek.