Ahmet Nesin
Suyu çıktı, Cumhurbaşkanlığı antetli kâğıdıyla istenen rüşvet!...
Dün, USTURA Programı’nda Prof. Eser Karakaş ile konuşmak için hazırlandım. Sevgili Eser’i yakalamışken, bilhassa o hafta olanları konuşmak istedim ve not almaya başladım. Frene bastığımda bir baktım değişik değişik 7 konu yazmışım. 1 yada 2 konuda 7 soru olabilir ama 45 dakikaya 7 soruyu görünce ben bile benden korktum. Doğal olarak da hepsini konuşamadık, yarısı kaldı gibi.
12 Eylül’den Susurluk’a Susurluk’tan günümüze gelirken doğal olarak Sovyetler Birliği’nin yok oluşundan sonra siyasi ve askeri derin devletin dünyada hiçbir işinin kalmadığını ama Türkiye’de kendilerine iş üzerine iş çıkardıkları ve sonuçta ülkeyi yönetmeye başladıkları konusunda hem fikir olduk. Nasıl emniyet ve içişlerini arkasına almayan mafya bişey yapamazsa, bizim gibi ülkelerde de her an darbeye hazır komutanlar olmadan hükümetler bir işe yaramazlar.
Laf lafı açarken konu eski AKP milletvekili, yeni cumhurbaşkanı Recep Tamam Erdoğan’ın başdanışmanlarından biri olan Oktay Saral’ın bir gümrük müdüründen alenen istediği rüşvete geldi. İşi başından anlatayım. CHP İzmir milletvekili Mahir Polat TBMM’de bir basın toplantısı düzenledi. Konu çok basitti, eski AKP milletvekili Oktay Saral’ın Gürbulak Gümrük müdüründen rüşvet istediğini açıkladı.
Turgut Özal dönemindeki rüşvet olayları tartışılırken "Rüşvetin belgesi olmaz" vecizesi yaygınlaşmıştı, oysa 12 Eylül sonrası Hikmet Çetin anlatmıştı. 12 Eylül darbesinden önce Adalet Partisi’nden ayrılan 11’lerle hükümet kurunca Bülent Ecevit, kimi bakanlarla ilgili dedikodular ayyuka çıkmıştı. Ecevit’e söylemişler, O’da "Bana belgesini getirin" demiş, başka bişey dememiş. Sonuçta Tuncay Mataracı ve Hilmi İşgüzar Yüce Divan’da yargılandılar ve suçlu bulundular.
Ancak bu kez kazın ayağı öyle değil, Oktay Saral vekillik sonrası cumhurbaşkanı baş danışmanı olunca dokunulmazlığının "Dokunulmazoğlu dokunulmazlık" olduğuna kendisini inandırmış ki, bu kez rüşveti belgeli istemiş. Mahir Polat basın toplantısında "Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral, Gürbulak Gümrük Müdüründen Kur’an kursuna göndermek üzere üç kez para istiyor. Cumhurbaşkanı’nın bundan haberi var mı?" diyor ve devamında da "Gürbulak Gümrük Bölge Müdürlüğü görevinde Osman Bölükbaşı Dara bulunuyordu. Görev süresi içinde 2 bin 450 kilo uyuşturucu yakalandı. Aracı iki kez silahlı saldırıya uğradı, roketatar atıldı. Sonra görevden alındı ve yakalanan uyuşturucu 50 kiloya düştü. Bir kumpas sonucu Osman Bölükbaşı Dara ve arkadaşları görevden alındı. Daha sonra Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral, üzerinde Cumhurbaşkanlığı forsu taşıyan kâğıt ve kendi el yazısıyla Bölge Müdürlüğünden taleplerde bulunuyor. Kuran kursu içim 70 bin lira ve bazı tayinler istiyor. Daha önce de 72 bin ve 127 bin lira istemiş, son kez diyerek bu kez 70 bin lira daha istiyor" diye ekleme yapıyor.
Bu açıklamanın ardından Ticaret Bakanlığı "Türkiye genelinde 2018 yılında toplam 3 ton uyuşturucu yakalamasının 2 tonunun Gürbulak Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğünde gerçekleştirildiği iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. İddianın aksine geçtiğimiz yıl Bakanlığımız birimlerince ülke genelinde toplamda 46,5 ton uyuşturucu ele geçirilmiş olup bunun 407 kilogramı Gürbulak Gümrük Müdürlüğü sahasında yakalanmıştır. Gürbulak Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğünde 2018 yılı ilk 6 ayında toplamda 20 milyon 689 bin 490 liralık kaçak eşya yakalaması yapılmışken, 2019 yılı aynı döneminde 27 milyon 862 bin 889 liralık kaçak eşya yakalaması gerçekleştirilmiştir. Uyuşturucu yakalaması da dahil olmak üzere toplam kaçakçılık yakalamalarında yüzde 35 artış sağlanmıştır. 2018 yılı ilk 6 ayında 910 bin 863 liralık ticari eşya yakalaması, 2019 yılının aynı döneminde 10 kattan fazla artarak 10 milyon 526 bin 603 lira tutarına ulaşmıştır. Tahsil edilen vergi tutarı da aynı dönemde 66 milyon 454 bin 818 liradan 125 milyon 276 bin 456 liraya çıkmıştır. Yurt dışından gelen araçlara uygulanan standart depo muafiyeti fazlası akaryakıttan tahsil edilen vergi geliri 859 bin 569 lira iken 25 kat artarak 20 milyon 990 bin 99 liraya ulaşmıştır." diye yanıt veriyor.
Okuduğunuz gibi bakanlık tarafından verilen yanıtta istenilen ve verilen rüşvetle ilgili tek satır bile yok ve zaten rüşvet konusunda yanıt vermesi gereken kişi Saral’ın kendisi ve cumhurbaşkanlığı. Peki, bu nasıl bir belge ve bu belgeyi yazacak güven nasıl ve nereden geliyor. Belgeyi aşağıda görüyorsunuz, cumhurbaşkanlığı antetli kağıdına yazılmış ve alenen bu para isteniyor.
Gelelim ikinci konuya, yapılan araştırmalarda müdürün maaşının 7 bin lira civarında olduğu öğreniliyor. Peki, bu rakamı Saral öğrenemez mi, 5 dakikasını bile almaz bunu öğrenmek ve hatta büyük olasılıkla da öğrenmiştir. O zaman bu maaşa rağmen bu para müdürden nasıl istenebilinir, işte orası biraz mide bulandırıcı, kafayı karıştıran da bu zaten.
Üçüncüsü müdür bu parayı nereden temin ediyor ve bu ödeme yapılıyor. Yoksa masal kahramanları gibi zenginden alıp fakire vermek değişti de kaçakçıdan alıp camiye verme dönemi mi başladı. Ve bu para fazlası –ne kadarsa artık- sadece camiye mi gidiyor?
Son olarak da kafama takılan soru şu, Oktay Saral’ın arkasında nasıl bir güvence var ki, böyle bir yazıyı cumhurbaşkanlığının antetli kâğıdına yazıp gönderebiliyor. Ama yazının başlığında da dedim ya, bu işin suyu çıktı artık diye, Turgut Özal’ın gayet rahat söylediği "Benim memurum işini bilir" vecizesi sanki rutin bir ola halini aldı. Ben sadece siz de bilin istedim, bir de devamını bekledim, üstü kapansın istemedim.