Ahmet Nesin
Tam darbe yapacaktık, askeri unutmuşuz!..
Demokrasi konferansı yada buluşması, adına ne derseniz deyin ama başında mutlaka demokrasi var, işte değişik mesleklerden arkadaşlar bir araya geldik ve Türkiye’ye demokrasinin daha çabuk gelmesi için neler yapabilirizi konuşmak istedik ve çok geniş kapsamlı olduğu için de adına konferans dedik.
Bu tip haberlerin gazetelerde çıkması düzenleyenler açısından çok önemlidir ama doğal olarak da ertesi gün çıkar. Ben internet sistemini daha tam olarak yeterince algılamadığımdan olacak Yeni Akit Gazetesi’nde aynı gün haberi görünce ne kadar önemli bir iş yaptığımızı varsayıyordum ki arkadaşlar internet sisteminde bunun normal olduğunu söylediler. Bizler birer darbeciydik, darbeciler Almanya’nın başkenti Berlin’de buluşmuş ve ilk toplantılarını yapıyorlardı.
Herkes birbirine baktı, eksiğimiz yada acemiliğimizden olacak ki biz darbeyi 2 televizyonda canlı olarak veriyorduk. Madem bu kadar demokrat darbecilerdik, ben de Demokratik Darbeciler Derneği kurup, bundan sonraki konferansları bu isimle devam etmeyi önerdim, önerime sadece gülümsediler ama ciddiye almadılar.
Biz böyle gülerken A Haber boş durmamış ve televizyonda görüntülerimizi veriyordu. Bunun üzerine Saadet Partisi milletvekili Cihangir İslam usül hakkında söz istedi ve annesinin telefon edip "Oğlum vatan haini diyorlar, ne yaptın" diye sorduğunu söyledi. Kara mizahın son dönemlerdeki en güzel örneklerinden biri bu olsa gerek. Ben de yıllar önce Paris’ten telefon edip annemden vukuatlı ilmuhabere kağıdı istediğimde annem de bana "Oğlum orada da mı rahat durmadın" demiş ve beni güldürmüştü. Tescilli olunca böyle oluyorsunuz, Paris’teki eylemi de Burahniye’den sorabilirler sanıyor anneniz olsa bile. Oysa o kağıt, evlilik ve boşanmalarınızı rapor ediyor.
Peki, bizi neden darbeci zannettiler, gayet doğal ve haklılar, 27 Mayıs darbesi demokrasi adına yapılmadı mı, biz demokrasi adına seçilmiş bir başbakanla 2 bakanı idam etmedik mi? Arkasından 12 Mart darbesi geldi ve 3 siyasiyi idam etmenin anti demokratik olduğunu fark edip yerine Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı idam ederek anti demokratik bir eylemi demokratikleştirmedik mi? 3’e 3 olunca tam da demokrasinin gelmediğini anladık ve 12 Eylül darbesini yapıp, meclisi feshetmeden demokrasinin gelemeyeceğini anlayıp 50 kişiyi idam etmedik mi? Ve arkasından 28 Şubat ve arada denenenler, gırla darbe ve girişimi hepsi demokrasi adına yapıldı.
İşte bizim birinci hatamız buradaydı, biz konferans yapma kararı aldığımızda açıklamanın başına "Demokratik Türkiye" ibaresini koyduk ve o gazeteciler de bizi darbe yapacağız sandı, çünkü bizde demokrasi dendiğinde yerleşebilmesi için önce darbe yapmak gerekiyor.
Ancak bizim bir eksiğimiz daha vardı, tamam onlara göre biz darbe için bir araya geldik ama hani bunun askeri. Oysa Avrupa, 15 Temmuz darbe girişimine karşı yapılan darbe sonrası NATO görevlerinden atılan subaylarla kaynıyor, ben birisini televizyona bile çıkardım. Evet biz kimden taktik alacağımızı bilemeden darbe girişimine kalkıştık, asker yok, silah yok, köprünün 1 ayağını kapatacak tank yok, nasıl unuttuk bilemiyorum, oysa katılanların yaş grubuna baktığımızda % 70’imiz 27 Mayıs 1960 darbesini bile anımsayacak kadar genç. Kaç gazeteci var şu an Avrupa’da bilmiyorum ama atılan asker sayısı bizden fazladır. Bu arada atılanları söylerken kaçanları söylemiyorum sadece, burada askerî ateşe yada NATO subayı olarak bulunanları da söylüyorum, ciddi bir kalabalık sayıdalar. Size şunu söylersem nasıl bir sayıyla karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlayacaksınız, son dönemde NATO subayı olarak gönderilenlerin büyük bir kısmı İngilizce bilmiyor ve o yüzden önemli toplantılara katılamıyorlar.
Ne diyeyim, darbe yapabilmek adına konferansın açılış metninin başına demokrasiyi oturttuk ama askeri unuttuk. Anlayacağınız biz de köprünün bir ayağını açık unutmuşuz.