‘Tasmalı demokrasi’den aydınlığa!

İçinde bulunduğumuz günler bu tezin en parlak örneklerini sergiliyor. Mafya dili siyasetin ortasına yerleşiyor.

Türkiye demokrasi tarihi açısından, son derece ilgi çekici bir döneme girmiş bulunuyor. Bir mafya şefi olan Sedat Peker içinde kendisinin de yer aldığı karanlık işleri "aydınlatan" ifşaatlar yapıyor. Hedefinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu var.

Bu iddia, meseleye ortadan bakanların görüşü… Soylu ise daha geniş açıdan bakıyor:

-Asıl hedef ben değilim!

-Kim?

-Türkiye!

-Nasıl yani?

-Bakın ben 12 Eylül’de (1980) henüz 11 yaşında bir çocuktum. Ama hatırlıyorum. Akşam evimize girmeden bodrum katına bakardık. Bomba var mı?

Yukarıdaki diyalog Süleyman Soylu’nun iki ayrı televizyon kanalında "Gazetecilerin Sorularını Yanıtlamama" programlarında yaşandı.

İzleyenler pek fazla beğenmediler ama Soylu kendisiyle ilgili çok önemli gerçekleri açıkladı. 12 Eylül döneminde 11 yaşında olduğuna göre demek ki 1969 doğumlu idi!

Onun hakkında "dönüş biletimdi" diyen Sedat Peker ise 1971 doğumluydu.

Olayların iki kahramanı kuşak sayılabilirler. Ama Soylu, Peker’den 2 yaş büyüktü.

Bundan ne çıkar? Büyük bir ihtimalle hiçbir şey çıkmaz. O halde neden altını çiziyoruz? Ülke gerçeküstü bir süreçten geçtiği için kimsenin ağzından çıkanı kulakları duymuyor!..

Sedat Peker de ara-sıra böyle ifadeler kullanıyor. Mesela son videoların birinde "Sana tasma takıp dolaştıracağım" dedi. Peker, pek çok sıfatlandırma yaptı. İktidarın küçük ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli, en çok bu "tasma" konusunu gündemine aldı:

-İçişleri Bakanına hiç kimse tasma takamaz!

Çok yerinde bir savunmaydı. Ancak kendi içinde bir sıkıntıyı da barındırıyordu. Tasma, siyasi literatüre girmiş oldu. Devlet Bahçeli gibi ciddi bir insan telaffuz etmeseydi unutulur giderdi. Ancak MHP lideri meseleyi Peker’in "tasmasından" yakaladı ve buna müsaade etmeyeceğini bildirdi.

Güzel bir dayanışma sergiledi. Soylu’ya kendi liderinden bir gün önce sahip çıktı.

Devletin yeraltı dünyasıyla olan içli-dışlı hallerinin ilk ortaya çıktığı yer Susurluk Kazası (3 Kasım 1996) olmuştu. O olay üzerine TBMM’de kurulan araştırma komisyonu üyesi Fikri Sağlar, "Videolar Skandalı" için şu yorumu yaptı:

-Bu olay Susurluk’tan büyük!

Susurluk Skandal’ında Meclis harekete geçmişti ama kamuoyu da boş durmamıştı. Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık eylemi Parlamentoyu canlandırdı.

Şimdi ülke kamuoyu Peker’in "aydınlatıcı" videolarını bekliyor. Unutmamak gerekiyor ki, dünyanın her ülkesinde mafyanın yolu hiçbir zaman demokrasiyle kesişmez. Tam tersine demokrasiden uzaklaştıkça ülkeler karanlığa gömülür. Mafya da bu ortamda istediği gibi at oynatır.

İçinde bulunduğumuz günler bu tezin en parlak örneklerini sergiliyor. Mafya dili siyasetin ortasına yerleşiyor.

Ülkemizde demokrasiye takılan sıfatların zenginliği dillere destandır. Eskiden en çok kullandığım "Çok Darbeli Parlamenter Demokrasi" idi. Şimdi bir yenisi geldi:

-Tasmalı demokrasi!..

Elbette benimsenip kabul edilecek bir şey olamaz. Ne Soylu’ya ne de topluma..! Ama bunun için parlamentodaki demokrasiden yana güçlerle, parlamento dışındaki sivil toplum kuruluşları el ele vererek Susurluk’un bir adım daha önüne geçme kararlılığını göstermeleri gerekiyor. Çıkış yolu da bu olabilir:

-Tasmalı demokrasiden aydınlığa!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nazım Alpman Arşivi