Tüm eğitim bakanları sınıfta kaldılar

En fazla beş, altı üniversite dışında üniversitelerde durum liselerden de berbat. Aman yerli ve milli eğitim anlayışımızdan vazgeçmeyelim lütfen. Böyle bir genç profili ile 21. Yüzyıl kesin Türkiye yüzyılı olacaktır, bu kesin.

Bu sene yine sınıfta kaldılar ama senelerdir hep sınıfta kalıyorlar zaten.

Türkiye tüm kurumlarıyla dibe vuruyor, kurumlar kirleniyorlar, Özdemir Asaf’ın ünlü dizelerinde olduğu gibi, birinciliği beyaza, pardon eğitim ve hukuka verdiler.

Kurumların dibe vurması öyle genel geçer ifadelerle dile getirilebilecek bir konu tam olmasa gerek, bu dibe vurma, çürüme işinin aritmetiğini de vermek gerekiyor.

Hem eğitim hem hukukun çok acıklı bir biçimde çöküşünün aritmetiğini göstermek öyle çok da zor bir iş değil.

Başka bir yazıda hukukun çöküşünün aritmetiği konusuna girebilirim ama bugün eğitimin çöküşünün aritmetiğinin sadece bir yanını vermeye çalışacağım.

Geçtiğimiz hafta YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) sonuçları açıklandı, lise mezunlarımızın bir bölümü bir yükseköğretim programına yerleştirildiler, kim nereye girdi, hangi bölüme kaç puanla giriliyor, en yüksek puanla öğrenci alan bölümler hangileri, bunları tartışıyoruz hep beraber.

Ama bu konuda tartışmadığımız çok önemli bir nokta var; hangi bölüme matematik, sosyal bilimler ya da Türkçeden kaç net doğru cevap ile girildiğini bilmiyoruz.

Öğrenciler bölümlere yerleştirilirken ÖSYM puanları temel alınıyor, başka yöntem pek yok ama ilaveten mutlaka mesela mühendislik okuyacaksanız ilgili bölüme girerken net matematik ve fizik doğru sayısı da hesaba katılmalı; bölümler boş kalmasın diye testleri daha basit yapmak da çok kötü bir tercih olur çünkü bir grup zor soru daha iyi öğrencinin tespiti için anahtardır.

Ama kimsenin hakkını yemeyelim, ÖSYM her soru grubu için YKS testlerinin net doğru ortalamalarını ve standart sapmalarını yayınlıyor, teşekkür ediyoruz, zaten bu tablodan sorumlu olan kurum ÖSYM değil, böylece karşımıza Türkiye’nin eğitim sisteminin etkinliğinin, kısacası nasıl işlediğinin çok net bir görüntüsü çıkıyor.

Bu görüntü için bir sıfat bulamıyorum, ilk aklıma gelen “müstehcen” sıfatı ama ne kadar doğru olur bilemiyorum.

ÖSYM ortalamaları verirken hem bu sene lise son sınıfta okuyan ve sınava girenlerin sonuçlarını hem de tüm adayların sonuçlarını veriyor, ben de manzara biraz daha az müstehcen olsun diye sadece bu sene liseyi bitirenlerin sonuçlarını yansıtacağım.

YKS sonuçları TYT (Temel yeterlik testi), AYT (Alan yeterlik testi) ve YDT (Yabancı dil testi) sonuçları olarak veriliyor, ben de daha anlamlı olduğunu düşündüğüm alan yeterlik test (AYT) sonuçlarına değineceğim, yazıyı çok fazla sayıya boğmak istemiyorum.

Şimdi sıkı durun, kemerlerinizi iyi bağlayın çünkü karşınıza çok ilginç ama ilginç olduğu kadar da üzücü bir manzara gelecek.

AYT’de (Alan yeterlik testi) 24 Türk Dili ve Edebiyatı sorusu var, ortalama doğru sayısı 5.7.

40 matematik sorusu var ortalama doğru sayısı 7.6.

Düşünebiliyor musunuz, Türk Dilinden ve matematikten aşağı yukarı 100 üzerinden ancak 20, 10 üzerinden 2 alabilen bir lise mezun profilimiz var karşımızda ve biz Türkiye yüzyılını bu gençlerle kuracağız öyle mi?

Tarih-1 testinden 10 sorudan doğru ortalaması 1.7.

Şanlı tarihimiz, atalarımız, Ulu Hakan, Osmanlılar falan ama tarih sorularında durum bu kadar feci.

Felsefe testinde 12 sorudan doğru ortalaması 1.8; eeee, TDK sözlüğünde felsefe yapmanın karşılığında “boş konuşmak” yazarsa ve bu bir halk anlayışı ise ancak bu kadar.

Din kültürü ve ahlak bilgisinde 6 soruda ortalama doğru 1.4, dindar ve kindar nesil böyle mi yetişiyor acaba?

14 fizik sorusunda doğru ortalaması 2.5, 13 kimya sorusunda 1.7, 13 biyoloji sorusunda ise 2.0.

Yabancı dil testinde de Almanca, Arapça, Fransızca, İngilizce ve Rusçada ise 80’er soruda 40’ı yakalayan bir ortalama yok.

Çok muhterem okurlar, bu manzara aslında Türkiye’nin hem bugününün hem de yarınının çöküş manzarasıdır.

Bugünkü Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, kendisi senelerce Bakanlıkta müsteşarlık da yapmıştır, bu manzara karşısında acaba bir açıklama yapacak mıdır?

Bu manzara mı yoksa karma eğitimden sapma mı Türkiye’nin en acil konusudur?

Karşımıza çıkan bu görüntü, mesela lise mezunlarımızın Türkçe ve matematikten 10 üzerinden ortalama 2 gibi bir not almaları, aslında, kimse alınmasın, Milli Eğitim Bakanlığı gibi Bakanlığın olmaması anlamına gelir.

Aslında 10 üzerinden 2 alan çocuklar değil Bakan Yusuf Tekin ve selefleridir.

Çocuklar hiç okula gitmeseler, Türkçe ve matematik derslerini internet ortamından ya da televizyonlardan alsalar ortalama not 10 üzerinden ikinin de altına iner mi, emin değilim.

KİT kavramı yasal anlamıyla değil ama eleştirel anlamıyla negatif katma değerli üretim yapmak anlamına gelirdi, yani üretim sürecinde mesela bir milyon TL’lik girdi kullanıyorsunuz, çıktınızın değeri bir milyon TL’nin altında kalıyor, bu sonuç bir ekonomik çöküntü demektir.

Milli Eğitim Bakanlığımız da çok büyük bir bütçe kullanıyor, milyonlarca kitap basılıyor ve çocuklara dağıtılıyor, yüzbinlerce okul binası yapılıyor, tamir ediliyor, bir milyonu aşan öğretmen istihdam ediliyor, her sabah milyonlarca öğrenci erkenden sokaklara dökülüyor, servislere büyük paralar ödeniyor, kantinler çalışıyor, Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında ve il müdürlüklerinde binlerce kişi istihdam ediliyor, vs., vs., vs..

Ve bu muazzam harcamaya karşı AYT’lerinde (Alan yeterlik testleri) sonuçlar tam bir çöküntü.

Türkçe ve matematikten bu seneki lise mezunlarımız 10 üzerinden iki alıyorlar ama Bakan Yusuf Tekin’in derdi karma eğitim ya da Diyanet çalışanlarının eğitim süreçlerinde ahlak dersleri falan vermeleri, koçluk, danışmanlık yapmaları falan.

En fazla beş, altı üniversite dışında üniversitelerde durum liselerden de berbat.

Aman yerli ve milli eğitim anlayışımızdan vazgeçmeyelim lütfen.

Böyle bir genç profili ile 21. Yüzyıl kesin Türkiye yüzyılı olacaktır, bu kesin.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi