İşxan Miroyev
Türk izi
3 Nisan Pazartesi günü saat 14.40’da St-Petersburg şehrinin Teknoloji Üniversitesi ve Sena Meydanı metro durakları arasında sefer yapan trende patlama oldu.
Patlama sonrasında metro seferleri durduruldu, Petersburg’daki tüm metro istasyonları kapatıldı. Pulkovo Havalimanı'nda güvenlik alarmı en üst düzeye çıkartıldı.
Patlamanın gücü yüksek değildi, yaklaşık 200-300 gramlık patlayıcı idi. Patlama, trenin hareket etmesinden, hemen sonra üçüncü vagonda gerçekleşti. Güvenlik güçleri ilk açıklamasında patlamayı gerçekleştirenin intihar saldırganı bir terörist olduğunu açıkladı. Saldırgan patlayıcıyı, ya sırt çantasında ya da elinde taşıyordu.
Saldırganın kimliği ile ilgili ilk açıklamalar yapıldığında ise ilk şüpheli isim olarak Akbarcan Calilov’un adı ön plana çıktı. Baş şüpehli olarak ortaya çıkan bu isimin çok kısa bir zaman önce Türkiye’ye gittiği de ortaya çıkan bilgiler arasında idi.
Dosyadaki araştırma sonuçlarına göre, bu terör eyleminin planlayıcısı olarak tutuklanan Akram Azimov‘un bizzat kendi eliyle eylem için paraları Türkiye’den aldığı tespit edilmişti.. Moskova’nın Basmanı Mahkemesi Savcısı Yelena Lenskoi şüphelinin bizzat kendisinin teröristlerin sınırı geçmeleri için sahte belgeler (pasaport) düzenlediğinin tespit edildiğini açıkladı.
Akram Azimov’un paraları aldıktan sonra terör eylemi yapması için Akbarcan Calilov’a verdiği ve intihar eylemcisinin Türkiye’de devşirildiği de ortaya çıktı.
TÜRKİYE TERÖR BAĞLANTISI
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın radikal teröristleri desteklediğine ilişkin bir çok veri konuşuluyor. IŞİD ortaya çıktığı zaman Erdoğan’ın bu terör hareketine göz yumduğu ve örgütün teröristleri devşirmek için Türkiye‘yi bir üs olarak kullandığı da yine bilenen gerçekler arasında.
Türkiye’ye tüm dünyadan çeteler akın ederken, Türkiye’ye yöneltilen "Türkiye IŞİD‘e karşı mücadele etmiyor"! "Türkiye IŞİD’le ticaret yapıyor, petrol satın alıyor, finanse ediyor ve silahlandırıyor." "Türkiye ve İslam devleti arasında işbirliği söz konusudur" şeklinde yazılar televizyon konuşmaları arşivlerde yerini almıştı zaten.
Türkiye’de terör eylemlerinde onlarca Türk ve yabancı uyruklu vatandaşlar öldürüldü.
Ve işin ilginç olanı ise bu eylemlerin çoğunlukla Kürtlere ve Erdoğan muhalefi kişi ve gruplara karşı yapılmakta olmasıdır. Dünya kaygı ve korkuyla Ankara ve İstanbul’dan gelen bu terör haberlerini çokça izledi.
Türkiye istihbarat kurumlarının etkisizliği de dikkate değer bir soru olara karşımıza çıkmakta tabiî ki. Nasıl oluyor da çoğunlukla da eylemlerin yapılacağı bilinmesine rağmen terör saldırıları önlenemiyor ve sivil insanlar hayatını kaybediyor?
Türkiye’deki Kürt nüfusuna karşı ordu ve güvenlik güçleri kullanılarak geniş çaplı operasyonlarla baskı ve saldırılar, zülüm ve katliamlar yapıldı ve yapılıyor
Recep Tayip Erdoğan’ın terör saldırıları yapıldıktan sonra, her seferinde, Kürtlere tehditler yağdırarak terörün kökünü kazmaktan bahsetmesi tesadüf olmasa gerek. Tüm bu saldırıların faillerinin beli olmasına rağmen, her seferinde bunu zorla Kürt politik kurumlarına bağlamaya çalışmasının nedeni Kürtlere karşı yapılan uygulamalarını haklı çıkartma çabasıdır.
AMA NEDEN?
Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Osmanlı’yı tekrardan canlandırma hayallerinin olduğu bir sır değil ve bunu da İslami değerlere dayandırmak istemekte. Erdoğan’ın iktidarı süresince "Yeni Türkler" dediğimiz yapılanmalar ortaya çıktı ve bunlar devletin tüm kurumlarına yerleşti. "Yeni Türkler" her zaman ve sadece kendilerinin haklı olduğu iddiasını taşıyan kişilerden oluşmaktadır. Bunlar için demokratik değerler hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Uzmanların görüşüne göre Erdoğan’ı finanse eden ve iktidara gelmesini sağlayan tam da bu kesimlerdir.
Tabi ki de İmparatorluk için yeni topraklar lazım. Ve bunun için Erdoğan Suriye’deki iç savaştan yararlanarak Kürtlere müdahale etti. Bunu kendi topraklarındaki Kürtlere karşı da yapıyor. Türkiye Kürtlere karşı topyekûn savaş ilan etti. Askeri kuvvetler, polis, uçak, helikopter, tank ve toplarında kullanıldığı operasyonlar gerçekleştirildi. Birçok Kürt şehir, ilçe, kasaba ve köyü yerle bir edildi, çok sayıda sivil insan katledildi.
Kuzey Kürdistan’da yaşayan halk direnişi ve Kürtlerin en esaslı siyasi gücünün kırılamamış olması Erdoğan’ın boğazına takılmış bir kemik gibidir.
Kürtlerin terör tehdidi oluşturduğuna dair safsata sadece Kürtlerin yaşadığı toprakları işgal etmek için kullanılmıyor. Aynı zamanda da bu terör senaryosu ile ülkenin tek kurtarıcısın kendisi olduğu propagandası da yapılmaktadır.
Özelikle Türkiye Cumhurbaşkanı’nın uluslararası arenada reytinginin çok düştüğü bu dönemlerde bu senaryo çok daha önemli hale gelmektedir.
Bu planın hayata geçirilmesi için, Türk istihbaratına ve diğer gizli kurumlara da verilmiş görevler olduğu açıktır. Bu kurumlar kendi ülkelerinde terör eylemlerini yapması için IŞİD’e destek olmuşlardır.
Böylelikle Erdoğan’ın sarsılmakta olan güçlü devlet lideri imajı yeniden inşa edilerek ve yeniden Osmanlı imparatorluğu kurulmaya çalışılmaktadır.
Türkiye’nin terör örgütlerine silah verdiği ve onları koordine ettiği herkes tarafından bilinmektedir. Türkiye kendi topraklarını farklı cihatçı terör örgütleri için arka cephe haline getirerek, teröristleri kullanarak doğrudan Suriye savaşına müdahil olmuştur.
Tabi ki bunun için de kendisine sığınan 2 milyondan fazla Suriyeli mülteciyi kullanıyor. Ankara alenen bu mültecileri cihatçı çeteler için elaman olarak devşirmekte. Birçok mültecinin başka seçeneği kalmadığı için bu yapılanmanın içine rahatlıkla alınabiliyorlarSuriye’den Türkiye’ye gelen mültecilerin sadece 250 bin tanesi kamp koşullarında yaşıyorlar. Diğer mülteciler ne yazık ki çok kötü, hatta berbat denilebilecek koşullar içinde hayatını sürdürüyorlar.
Mültecilerin daha zengin olanları zaten Avrupa’ya kaçmanın bir yolunu arıyor.
Türkiye sadece bu zor durumdaki bilinçsiz olan Suriyeli vatandaşlarını değil aynı zamanda tüm dünyadan Türkiye’ye gelen Cihatcıları da IŞID’a gönderiyor ki bunların içinde BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) ülkelerinden gelen katiller de bulunuyor.
PETERSBURG EYLEMİ
Türkiye’nin Petersburg eylemcisinin uğrak yeri olduğunu ve Türkiye ile terör bağlantısının ipuçlarını gördükten sonra St Petersburg’da yapılan terör saldırısının mesajlarına gelebiliriz.
Patlama ile ilgili şu noktalarında dikkat çekmek gereklidir.
Petersburg’da yapılan bu terör eylemi Rusya Devlet Başkanı Putin’in kente bulunduğu bir zamanda gerçekleştirilmiştir. Şimdiye kadar Petersburg’da bu çapta bir terör eylemi yapılmamıştır. Petersburg’da bu çapta hem de Putin’in kentte bulunduğu zaman içinde yapılan bu eylemle verilen birinci mesaj şudur ki; ne kadar tedbir alınırsa alınsın her zaman her yerde terör eylemleri gerçekleştirilebilir. Yani bu Putin’e verilen bir uyarı mesajıdır: Kimse güvende değildir. Bu terör eylemi ile patlama sırasında Putin ile görüşme yapan Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko’ya da bir uyarı yapılmış oldu.
Terör eylemleri her zaman ülkenin yönetimine ve onun çevresine uyarı sinyalini taşımaktadır. Terörün en önemli unsuru da sansasyonel olmasıdır. Sadece korku ve güvensizlik atmosferini oluşturmakla kalmayıp, onunla beraber iktidar hakkında olumsuz hava oluşturmaktadır.
2016 yılında yaşanan gelişmeler Rusya'yı zayıflattı buna karşın, Duma’ya ve yerel parlamentolara, ekonomik politikanın liberal yaklaşımını değiştirmekte kararlı olan ve devleti güçlendirmek isteyen yurtsever partiler seçilemedi.
Bir siyasi gücün total başarısı devleti güçlendirmedi tersi zayıflattı. Devletin bu zayıflamasından sorumlu olan seçimden sorumlu olanlardır. Ve bundan sonra da bu zayıflamayı Rusya’ya karşı olanlar kullanacak. Kitlesel protesto eylemlerinin örgütlenmesi, terör eylemleri, toplumsal tepkinin oluşturulması ve "rahatsız olan vatandaşlar" kitlesini oluşturulması gibi şeyleri önümüzdeki dönemde sıkça göreceğiz.