Ahmet Nesin
Türkçemizde Fetih’e Fetih denir Erdoğan, ben Can Yücel’in yalancısıyım…
12 Eylül sonrası, gazeteciliğe ara verip "Düşün Yayınevi"ni kurmuşum, öğlen Gazeteciler Cemiyeti lokaline gelmiş yemek yiyorum. Tam yemeğim bitmek üzere Can Yücel girdi içeri, yüzü her zamankinden daha bi güleç, daha bi neşeli. Nereden geldiğini ve keyfinin nedenini sordum, "Göt davasından geliyorum, beraat ettim" dedi.
Yazko Edebiyat Dergisi’nde Can Yücel’in bir şiiri çıkmıştı, içinde "GÖT" sözcüğü geçtiğinden dolayı dava açtı sıkıyönetim askeri savcılığı. Gerisini neredeyse kelimesi kelimesine Can Baba’nın ağzından aktarayım. Bu arada bir de büyük şişe geldi, öğleden sonra kendime izin verdim.
"Mahkemeye Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünü de götürdüm. Mahkeme başkanı bana ne diyeceğimi sorunca, ben de "G" harfi bölümünü açıp heyete ‘Sayın başkan, sayın mahkeme heyeti, Türkçemizde göte göt denir, sözlükte öyle diyor.’
Bakın size bir hikâye anlatayım. 40 yaşlarında bir gencin ateşi 40’a, 41’e çıkmış. Arkadaşı onu doktora götürmüş. Doktor gerekli muayeneyi yaptıktan sonra reçeteyi azmış ve eve yollamış. Hastayla arkadaşı ilaçları alıp eve gelmişler. Hasta yatağa uzanmış, arkadaşı bir bardak suyla ilaçları getirmiş. Birincisi bir hap, onu içmiş, ikincisi de hap, üçüncüsü de, hasta hepsini içmiş. Sıra gelmiş dördüncüye, bir çıkarmışlar ki parmak gibi bişey, ne yapacaklarını bilmiyorlar. Neyse, hastanın arkadaşı doktora telefon açmış ve durumu anlatmış. Doktor da gayet sakin, o parmak gibi şeyi makattan kullanacaklarını söylemiş.
Fakat gariplerim onu da bilmiyorlar, 2 kez daha telefon açmışlar ama yine de doktorun dediğini anlamıyorlar. Sonunda hasta arkadaşına bir daha telefon etmesini söylemiş ama arkadaşı artık doktorun kızacağını ve aramayacağını söylemiş. Hasta mecburen bitik bir halde telefon açmış ve doktora, makatı, anüsü, anali anlamadıklarını ve ne yapacaklarını sormuş, doktor da bu kez ‘G…’ne sokacaksın’ demiş. Hasta gözleri faltaşı gibi doktorun söylediğini arkadaşına aktarmış, arkadaşı da ‘Ben sana kızar demedim mi’ diye azarlamış hastayı.
Ben fıkrayı bitirince savcı yere düştü, hâkimler birbirini iterek arka odaya kaçtılar ve duruşmaya gülme arası verildi ve tekrar başladığında beraat ettim."
Önceki gün Istanbul’un Fethi’nden dolayı Ayasofya Müzesi’nde Fetih Suresi okundu. Bunu eleştirenler olunca Erdoğan çok kızmış ve "Son günlerde bazı kendini bilmezler çıkıp fethi işgal olarak tanımlamaya çalışıyorlar. Bunlar inanın dört dörtlük cahili cühela. Sorun bunlara bunlar fethin anlamını bilmezler. Fetih açmaktır. Fetih özellikle gönülleri kazanmaktır. Bunlar bunu bilmezler" demiş.
Ben de Can Yücel gibi yaptım ve Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne baktım ve karşılığında "Bir şehir veya ülkeyi savaşarak alma: "1683'te Viyana ricati ile imparatorluk, Avrupa fetihlerini kaybetmeye başlayacaktır." - Falih Rıfkı Atay" yazıyordu.
Dediğim gibi, TÜRKÇEMİZDE FETİH’E FETİH DENİR ERDOĞAN, BEN CAN YÜCEL’İN YALANCISIYIM, BİR DE TÜRK DİL KURUMU’NUN…