En zor eşik aşıldı, daha zoru yolda
PKK kongresini toplamış, kararlar yakında açıklanacak. Şu kesin: Örgüt, Öcalan’ın yeni paradigmasını benimsemiş. Sürpriz değil ama tarihi bir kabul. Sürecin hamisi Bahçeli’nin ve devlet yetkililerinin dedikleri doğruysa artık iktidarın atacağı adımlara bakma zamanı.
Sırrı Süreyya Önder 27 Şubat’ta Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı okunmadan önce bekleyenlere şöyle demişti: “Barış filizini yeşertmeye gittik.” Bu tarihi gün artık bir “barış filizi” olduğuna işaret ediyor. Ne yazık ki Sırrı Süreyya bu günü görmedi: Beklenen haber geldi, PKK kongresini toplamış, kararlarını almış; ayrıntılı açıklama gelecek denildi. Bekleyeceğiz, gelecek açıklamanın Abdullah Öcalan imzalı olduğunu söylemek yeterli şimdilik.
Beklerken mevcut açıklamada yer alan bazı noktalara yakından bakalım.
Öncelikle tekraren belirteyim ki kongre aslında 27 Şubat 2025 tarihinde, yani Abdullah Öcalan’ın çağrısının Sırrı Süreyya Önder sözcülüğündeki DEM Partisi heyeti tarafından okunduğu anda başlamıştı. Öcalan o çağrı ile 27 Kasım 1978’de Diyarbakır Fis’te başlattığı hareketi sonlandıracak kongreye start vermişti; Fis, PKK’nin ilk ve “Kuruluş Bildirgesi”ni düzenlediği “kongresi”ydi. Öcalan’ın çağrı metni, bir kongre konuşması niteliğindeydi; Fis’te başlatılan silahlı mücadelenin silahının artık gerekli olmadığına, tam aksine zarar verici bir enstrüman olduğuna yoğunlaşmasının sebebi buydu. Kongre delegelerine görüşlerini açıklıyor, gerekçelerini söylüyor ve hedefini ilan ediyordu: Silah bırakma, fesih ve “devlet ve toplumla bütünleşme.”
TARİHİ ÇAĞRIYA TARİHİ CEVAP
Örgütün yapacağı açıklama artık önemsiz demiyorum elbette, neyin nasıl dile getirildiği, nasıl telaffuz edildiği dahil olmak üzere gelecek açıklama çok önemli. Fakat mevcut açıklamadaki şu cümle, esasın Öcalan’ın talep ettiği gibi olduğunu ortaya koyuyor: “Bu çerçevede PKK 12. Kongresi, Önder Apo’nun çağrısı temelinde PKK çalışmalarına ilişkin tarihi öneme sahip kararlar aldı.”
Alınan kararlar, Öcalan’ın çağrısı temelinde alınmış kararlar. Elbette “PKK çalışmalarına ilişkin” bu kararlar ve tarihi önemde. Öcalan’ın “tarihi” çağrısı”na tarihi bir cevap verilmiş yani. Yani çağrının içeriğinden başka bir karar beklemek anlamsız.
PKK’nin bu kısa açıklaması, Öcalan’ın 27 Şubat’taki açıklamasına özel cevaplar da içeriyor, şu cümle mesela: “ … (Kongre) Yurtsever halkımızı ve tüm demokratik sosyalist güçleri, başta şehitlerimiz olmak üzere 52 yıllık büyük mücadelenin ortaya çıkardığı tüm ulusal ve demokratik değerleri doğru sahiplenmeye, yaşamaya ve yaşatmaya çağırdı.”
Öcalan’ın 27 Şubat günkü çağrısından sonra Sırrı Süreyya Önder’in özel not olarak açıkladığı şu ifadeye cevap bunlar: “Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz, pratikte silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”
ÖRGÜT, ÖCALAN’IN PARADİGMASINI BENİMSEDİ
Öcalan’ın açıklaması bu son cümledeki “demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması” kısmıyla devlete sesleniyordu ama bir bütün olarak PKK’ye hitap ediyor ve “hukuk ve demokrasi mücadelesi”nin silahsız devamı için tarihsel sorumluluğu aldığını ilane diyordu. Örgüt de “halkı, demokratik sosyalist güçleri (…) mücadelenin ortaya çıkardığı tüm ulusal ve demokratik değerleri doğru sahiplenmeye, yaşamaya ve yaşatmaya” çağırırken, Öcalan’ın işaret ettiği mücadele biçimini ve yönünü, yani yeni paradigmayı benimsediğini ilan ediyor.
Örgütün mevcut açıklamadaki son talebi, “Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadeleyi daha da yükseltmeye” yönelik çağrısı, meselenin bir “al-ver” meselesi olmadığını, mücadele araçlarının değişmesi olduğunu kabul ettiğini ifade ediyor.
Artık Öcalan’ın çağrı dışındaki notuna yeniden dönebiliriz: "Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir."
‘FİLİZ KÜTÜKTEN GÜÇLÜDÜR’
“Demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması” ne demek? Yeni yasama yılının ilk gününde, 1 Ekim’de Devlet Bahçeli’nin tokalaşma jestiyle başlayıp birbirinden kritik eşiklerin aşıldığı sürecin geldiğimiz noktasında ne bekleyebiliriz? Barış için, demokrasi için, hukukun üstünlüğü için bir umut ışığı görünüyor değil. Sırrı Süreyya 27 Şubat’ta “Barış filizini yeşertmeye gittik” dedikten sonra eklemişti: “Filiz kütükten kuvvetlidir.”
Barışın da hukukun üstünlüğünün de demokrasinin de filizleri kendiliğinden büyümeyecek, fakat şiddetin kanlı kütüğünün ortadan kaldırılmasının kapıları aralanmışken filizlerin cılızlığına üzülmek yerine nasıl güçlenip serpilebileceklerine kafa yormak evladır. Öcalan’ın ve onun çağrısıyla örgütün üstüne düşeni yapmasından sonra devletten ne bekleyebiliriz? Suistimal edilen “Umut Hakkı” kendi başına umutlanmaya yetmez; PKK’nin açıklamasındaki Öcalan’ın özgürlüğüne ilişkin çağrısının nedeni bu zaten.
Bu tarihi, kritik eşiği umutsuzlukla karartmak da saçma elbette, “beklenecekler”e ve olması gerekenlere odaklanacaksak, önce iktidar çevresinden gelen açıklamalara bakmakta yarar olabilir. Devlet Bahçeli’nin tokalaşma jestiyle başlayıp Sırrı Süreyya Önder’in fotoğrafını okşamasıyla zirveye ulaşan jestleri bugüne kadar olanlara dairdi. Geleceğe dair yakın tarihli en dikkat çekici sözü, AK Parti sözcüsü Ömer Çelik söyledi: “… örgütün kendini feshetmesi ve silah bırakmasına dair atacağı her somut adım, yeni olumlu karşılıkları ve adımları beraberinde getirecektir.”
‘KARŞILIK ADIMLARI’ NE OLACAK?
Yani, “olumlu karşılık ve adımlar” beklemeliyiz. Bu karşılık ve adımların öncelikle hukuk alanında olması gerektiği sır değil, bunun başında da Öcalan’ın koşulları geliyor. Bir infaz kanunu hazırlığından söz ediliyor ama Doğu Perinçek af talep ederken haklı, mesele infaz hukukuyla çözülecek bir mesele değil. Çünkü Öcalan’ın koşulları sadece Öcalan’ı ilgilendirmiyor, “olumlu karşılık ve adım” kanunların genelliği ve eşitlik prensibi gözetildiğinde binlerce tutuklu ve hükümlünün koşullarını da ilgilendiriyor. Zaten Öcalan’ın koşulları da diğer binlerce insanın içinde bulunduğu durum da “hukukun gereği” değil, yürürlükteki hukuksuzlukların adil olmayan sonuçları. O halde örgütün silah bırakmasına cevap olabilecek “olumlu karşılık ve adım”ların ilki aslında “yeni bir hukuk oluşturmaktan” önce, mevcut hukuksuzlukların terki olmak zorunda. Daha en başından bu nokta “zurnanın zırt dediği yer” olmaya aday:
Öcalan başta tutuklu ve hükümlüler için önce hukuksuzluktan vaz geçilmesi, peşinden yeni ve barışa uygun bir hukuk inşa edilmesi sadece Kürtler ya da isterseniz sadece Öcalan ve PKK için mümkün olabilir mi? Kürtler çok iyi bilir ki “yarım hukuk” olmaz, yani ülkenin bir yarısına hukuk kalan yarısına hukuksuzluk devam edecekse, eninde sonunda en büyük zararı yine Kürtler görecektir. Zaten Öcalan’ın ilk açıklaması (meseleyi çatışma ve şiddet zemininden hukuk ve siyaset zeminine çekme) ve tarihi çağrısı bu türden bir devam yoluna razı gelmeyeceğinin güçlü alametleri.
O halde bugünden sonra artık dikkatle bakacağımız yer Öcalan ya da örgüt tarafı değil, iktidar tarafı olacak. Bin bir zorlukla bugüne kadar getirilen sürecin devamı nasıl olacak? Hukukun üstünlüğü ve demokrasi için gerekli adımlar mı atılacak, yoksa fırsat bu fırsat ikili hukukla, anti-hukukla, hepbana demokrasisiyle her tür muhalefeti ortadan kaldırma yolunda tam gaz ileri mi?
Zor bir dönem bitti, daha da zor bir dönem geliyor. Hep beraber yaşayacak ve göreceğiz.
NOT
Daha önce bir kronoloji yayınlamıştım, 14 Nisan 2025’te bitiyordu. Aşağıda kronlojinin o uğursuz günden, Sırrı Süreyya’nın hastalandığı günden bugüne kadar olan kısmı da var. İşe yarar umuduyla.
HUKUK VE DEMOKRASİ SÜRECİ KRONLOJİSİ
15 NİSAN 2025-9 MAYIS 2025
15 Nisan 2025: TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, aort yırtılması ve kalp rahatsızlığı nedeniyle İstanbul'da hastaneye kaldırıldı. Uzun bir ameliyattan sonra yoğun bakım alınan Sırrı Süreyya Önder’in tedavisi halen (25 Nisan 2025) devam ediyor.
Hastane ziyareti akınına uğradı. İktidar partisi mensupları dahil olmak üzere hemen hemen her siyasi görüşten yetkililer ziyarete geldi.
Adalet Bakanı ile 18 Nisan’da yapılacak görüşmeler ertelendi.
16 Nisan 2025:
Cezaevindeki ÇHD onursal başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı’nın tahliye edildiği haberi geldi. Kozağaçlı infaz süresini ocakta doldurmuş olmasına rağmen, cezaevi yönetiminin tutumu nedeniyle içerde tutuluyordu.
17 Nisan 2025:
Selçuk Kozağaçlı, savcılık itirazından sonra yeniden cezaevine gönderildi. Tahliyeye imkan veren cezaevi idaresinin “not”unun yanlış hesaplandığı gerekçe olarak ileri sürüldü.
21 Nisan 2025: DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan ile Asrın Hukuk Bürosu avukatı Faik Özgür Erol, Abdullah Öcalan ile görüştü.
23 Nisan 2025:
TBMM'de 23 Nisan resepsiyonu’na DEM Parti eş başkanlar düzeyinde katıldı. Aynı gelenekte yer alan partiler (HDP) en son 11 yıl önce resepsiyona bu düzeyde katılmıştı. Resepsiyonda, sürece karşı çıkışıyla bilinen İYİ Parti lideri Dervişoğlu, başkanlarla tokalaştı.
Aynı gün, Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani ile SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi Erbil’de bir araya geldi. Görüşmede, KDP Başkanı Mesud Barzani’nin temsilcisi Hamid Derbendi ile Rojava Dış İlişkiler Ofisi Eşbaşkanı İlham Ahmed de yer aldı.
Irak Kürdistan Bölgesi Başkanlığı’ndan yapılan açıklama: “Mazlum Kobani (Abdi) ile Neçirvan Barzani, Suriye Kürtlerinin birliği ve istikrarı konusunda hemfikir.
25 Nisan 2025: Mazlum Abdi, sosyal medya üzerinden şu açıklamayı yaptı:
“Halkımıza ‘Rojava'da Kürt Birliği ve Tutumu’ konferansının 26 Nisan'da düzenleneceğini bildirmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz. Kürt birliği, Suriye'deki Kürt halkının davasının çözümü için ulusal bir gerekliliktir. Umuyoruz ki tüm taraflar ulusal sorumluluklarını yerine getireceklerdir. Bu vesileyle, bu adımın atılmasına yardımcı olan tüm taraflara teşekkür ediyor ve konferans çalışmalarına başarılar diliyoruz.”
Konferans nedeniyle Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den Kürt siyasetçilerin yanı sıra, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Milletvekilleri Serhat Eren, Saliha Aydeniz, Gülcan Kaçmaz ve Mehmet Kamaç'tan oluşan heyeti Kuzey ve Doğu Suriye'ye geçti.
26 Nisan 2025:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem, İmamoğlu, ‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir’ notuyla paylaştığı mesajda şöyle dedi:
"Tutulduğumuz Silivri Cezaevi'ne 180 km uzaklıktaki Edirne Cezaevi'nde HDP'nin önceki eş başkanlarından Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı yatıyor. Depremde yıkılan Hatay'ın oylarıyla milletvekili olarak Meclise gönderdiği, Soma davasının avukatı Can Atalay bizimle birlikte Silivri Cezaevi'nde. Üstelik de Anayasa Mahkemesi kararıyla vekilliği tescil edilmiş olmasına rağmen. Hepsinin suçu aynı: İktidara muhalif olmak."
3 Mayıs 2025:
Sırrı Süreyya Önder’in tedavi gördüğü hastanede yaşama gözlerini yumduğu açıklandı.
4 Mayıs 2025:
Sırrı Süreyya Önder için düzenlenen cenaze törenine çok büyük bir katılım oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul AKM’deki törenin çıkışında yumruklu saldırıya uğradı.
Önder’in cenaze namazını, vasiyeti üzerine İhsan Eliaçık hoca kıldırdı. Törene iktidar mensupları Efkan Ala ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da katıldı.
5 Mayıs 2025
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, PKK’nin silah bırakma ve fesih kararını “günler içinde almasını” beklediklerini söyledi.
7 Mayıs 2025
MHP lideri Devlet Bahçeli, iki ay aradan sonra TBMM’ye giderek Sırrı Süreyya Önder için DEM Parti yetkililerine ve aile fertlerine baş sağlığı dileklerinde bulundu. Bahçeli, Önder’in fotoğrafını okşayarak 1 Ekim günkü el sıkma jestine akılda kalacak bir yenisini ekledi.
8 Mayıs 2025:
Ekrem İmamoğlu’nun sosyal medya mecralarından X’teki hesabının yargı kararı nedeniyle engellendiğini öğrendik. Aynı gün merhum Sırrı Süreyya Önder’e sağlığında bir suikast girişim olduğu bilgisi paylaşıldı.
Aynı gün AK Parti sözcüsü Ömer Çelik yine kameraların karşısına geçti, şunları söyledi:
“Terör örgütünün feshini ilan etmesi ve silah bırakmasıyla ortaya çıkacak süreç, çok önemli bir aşamaya işaret edecektir. Bu aşamadan sonra, bölgede terör örgütlerini vekalet savaşlarının parçası olarak kullananların emperyalist denklemlerinin bozulmasına yönelik yepyeni bir sayfa açılacaktır. Bölgemizdeki kaynamanın ve bazı çatışmaların fay hatlarını tetiklemeye yönelik tüm kötücül projelerin engellenmesi açısından son derece stratejik bir gelişme olacaktır. Bu çerçevede, terörün sona ermesine yönelik olarak terör örgütünün kendini feshetmesi ve silah bırakmasına dair atacağı her somut adım, yeni olumlu karşılıkları ve adımları beraberinde getirecektir.”
9 Mayıs 2025:
PKK, Kongresini topladığını ve tarihi kararlar aldığını açıkladı. Açıklamanın kritik cümlesi şu: “… PKK’nin 12. Kongresi, Önder Apo’nun çağrısı temelinde PKK çalışmalarına ilişkin tarihi öneme sahip kararlar alındı.”
Kararlar açıklanmadıysa da Öcalan’ın 27 Şubat’taki tarihi çağrısındaki talebe (silah bırakma ve örgütü fesih) uygun olduğunu varsayabiliriz.
Açıklamanın tamamı şöyle:
“PKK 12. Kongresi, 5-7 Mayıs tarihleri arasında Medya Savunma Alanlarında başarıyla yapıldı. Kongre, bütün çalışma alanlarını temsil eden delegelerle iki farklı alanda birbirine paralel olarak gerçekleştirildi.
PKK 12. Kongresi, Önder Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine toplandı ve başta Önder Apo’yu özlem ve saygıyla selamlayarak, Önder Abdullah Öcalan’ın kongreye sunduğu perspektif ve önerileri okuyup değerlendirdi. Ayrıca PKK Merkez Komitesi’nin kısa raporu da kongrede okunup tartışıldı.
Bu çerçevede PKK 12. Kongresi, Önder Apo’nun çağrısı temelinde PKK çalışmalarına ilişkin tarihi öneme sahip kararlar aldı.
Mayıs Şehitler Ayında gerçekleşen 12. PKK Kongresi, 52 yıllık tarihi mücadelenin tüm kahraman şehitlerini saygı, sevgi ve minnetle andı. Yurtsever halkımızı ve tüm demokratik sosyalist güçleri, başta şehitlerimiz olmak üzere 52 yıllık büyük mücadelenin ortaya çıkardığı tüm ulusal ve demokratik değerleri doğru sahiplenmeye, yaşamaya ve yaşatmaya çağırdı.
PKK 12. Kongresi, hazırlanmasında en çok emeği geçenlerden biri olan şehit Sırrı Süreyya Önder’i de saygı ve minnetle andı. 12 yıldır Önder Apo’ya yoldaşlık yapan bu değerli insanın barış ve demokratik toplum amaçlarını başarıya ulaştırmak için herkesi elbirliğiyle çalışmaya çağırdı.
PKK 12. Kongresi’nin sonuçlarına ve alınan kararlara ilişkin geniş ve ayrıntılı bilgi ve belgeler, iki farklı alandaki sonuçlar birleştirildikten sonra çok yakın zamanda kamuoyu ile paylaşılacaktır.
Bunlar temelinde, ilk büyük şehidimiz Haki Karer yoldaş şahsında tüm kahraman şehitlerimizi bir kez daha saygı ve minnetle anıyor, yurtsever halkımızı ve demokratik dostlarımızı her alanda kahraman şehitlerimizi anmaya ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadeleyi daha da yükseltmeye çağırıyoruz!”
HUKUK VE DEMOKRASİ SÜRECİ KRONOLJİSİ
1 EKİM 2024-14 NİSAN 2025
1 Ekim 2024: Devlet Bahçeli, TBMM yeni yasama yılının ilk gününde DEM Partililerin elini sıkarak herkesi şaşırttı. Aynı akşam Meclis resepsiyonunda gazeteciler tokalaşmayı sorunca şöyle dedi: "Dışarda barış arıyorken içerde neden aramayalım!?"
Bahçeli’nin tokalaşması kadar kullandığı dil de şaşırtıcıydı, “içerde barış arayışı” lafı, sadece “barış” kelimesinin dinci/islamcı iktidar blokunun lügatindeki olumsuz (yani “terör örgütü ağzı” diye kodlanan) anlamından ötürü değil, “dışarda aranan barış” ile “içerde aranan barış”ın eşitlenmesinden ötürü de dikkat çekiciydi. Kürt hareketini o günlere kadar sadece “terör” koduyla anan, konuyu bir iç asayiş sorunu olarak gören bir iktidar blokunun, hareketin en azından parlamenter kanadıyla el sıkışmanın gerekçesini “içerde ve dışarda barış” amacıyla makulleştirmeye yönelmesi, boyutları, özelliği, içeriği hiç belli olmasa da “o zamana kadar bilinen çözüm girişimleri”nden farklı bir bağlam içinde ele alındığını gösteriyordu.
Aslında 1 Ekim günkü TBMM açılış konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahçeli’nin jesti kadar önemli ve o jestle birlikte anlaşılması gereken sözler söylemişti: "Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır.”
Nitekim Eylül ayı içinde Erdoğan’ın söylediği ama öylesine bir söz gibi duran bir cümlenin içeriği sonraki günlerde belirgin biçimde Bahçeli’nin ve diğer iktidar yetkililerinin söylemlerinde güçlü yer bulacaktı. Erdoğan 7 Eylül’de İsrail’in Gazze’de durmayacağını söylemiş, Batı Şeria’yı da işgale ettikten sonra yayılmaya devam edeceğini dile getirmiş ve eklemişti:
“Sıra bölgedeki diğer ülkelere gelir. Lübnan'a, Suriye'ye gelir. Dicle ve Fırat arasındaki vatan topraklarımıza göz koyacaklar.”
Ardından 26 Eylül’deki ABD gezisinde şu ifadeleri kullanmıştı: "İç cephe hedeflerimiz, bizim Kızıl Elma'mızdır. Biz o iç cepheyi çökerttirmeyiz. Orada çok kararlıyız."
Bu sözlere “güçlü bir anayasa yapma hedefi” de ekleniyordu.
2 Ekim 2024: DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan, “el sıkma” jestine ilişkin görüşlerini açıkladı: “Türkiye'de her zamankinden daha fazla diyalog ve müzakereye ihtiyaç var. Sayın Bahçeli'nin gelmesi de gayet normaldi, anormal bir durum yoktu. Türkiye'de toplumsal barışı savunan, ülkeyi refaha ve huzura kavuşturacak olan her her eli tutmaya, her adımı desteklemeye zaten belirtmiştik bugün de aynısını tekrar ediyorum."
3 Ekim 2024: Medyada ve kulislerde Bahçeli’nin jestinden Erdoğan’ın haberdar olup olmadığı konuşulurken Erdoğan, Bahçeli’yi Beytepe’deki konutunda ziyaret etti. O gün MGK de toplandı. Yaklaşık 45 dakika süren buluşmaya dair bir açıklama gelmedi. MGK bildirisinde, "Suriye topraklarında Milli Güvenliğimize halel getirebilecek herhangi bir plana veya oldu bitti girişimine müsaade edilmeyeceği" dile getirildi.
5 Ekim 2024: Bahçeli şaşırtıcı çıkışlarına devam etti, DEM Partilileri kast ederek, "Ellerini sıkmam Türkiye partisi olmanın işareti olarak görülmelidir. Cumhurbaşkanı TBMM'de dayanışmanın, huzurunun akıllı bir çalışmanın davetini sunmuştur. Bu davetten sonra MHP'nin genel başkanı olarak Cumhur İttifakı ve Türk milletinin cumhurbaşkanının çağrısına adım atmak bana düşen bir görevdir" dedi.
8 Ekim 2024: TBMM’de özel ve kapalı İsrail/Gazze oturumu yapıldı. Dışişleri ve Milli Savunma Bakanları parlamenterlere hitap etti. Bahçeli grup toplantısında İsrail’i hedef aldı, tokalaşmaya değindi: "İsrail'in dünyaya meydan okuduğu artık netleşmiştir. İsrail üzerimize gelirse bu hain cüretinden dolayı bin pişman edileceğini yedi düvel hatırında tutmalıdır.
DEM Parti'ye uzattığım el milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır. Uzattığım el ilk Meclis'in ve cumhurbaşkanımızın meşale gibi yanan aydınlığıdır.”
9 Ekim 2024: Erdoğan, AK Parti grup toplantısında konuştu. Bir yandan İsrail’i hedef aldı, öte yandan Bahçeli’nin çıkışı hakkındaki en etraflı değerlendirmeyiyaptı:
"(Filistin’de İsrail’in yürüttüğü) Savaşın diğer ülkelere yayılma tehlikesi büyüyor, devletimizin ve milletimizin güvenliği için tüm tedbirleri alıyoruz. Bölgemizin de içinde bulunduğu atmosferi düşünerek, daha fazla konuşmaya, daha fazla uzlaşıya, diyalog zeminini daha fazla genişletmeye ihtiyacımız olduğu kanaatindeyiz.
Milletin faydasına olacak hiçbir konuda diyalogdan kaçınmayız. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin gerek Meclis'in ilk günü, gerekse dün yaptığı açıklamaları takdirle karşılıyor, Türk demokrasisi ve 85 milyonun kardeşliği adına çok kıymetli buluyoruz. Cumhur İttifakı'nın uzattığı elin değerinin muhatapları tarafından da layıkıyla anlaşılmasını ümit ediyoruz.
"Bir elinde silah tutarak siyaset yapılmaz. Türkiye Yüzyılı'nda, şiddetle arasına mesafe koyan anlayışa elbette yer vardır ama sırtını dağa yaslayan terör siyasetine asla ve asla yer yoktur.”
Erdoğan, aynı konuşmada Kobani davasında verilen mahkumiyet kararlarını överek, hem DEM Partilileri, hem eski HDP’lileri ve hem de diğer muhalefet partilerini “muhesebe yapmaya” ve özeleştiriye davet etti.
13 Ekim 2024: DEM Parti’nin Diyarbakır’daki “Özgülük Mitingi” engellendi. Mitingin adında “özgürlük” ifadesi, PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi protesto etmeyi de hedefleyen bir ifadeydi.
15 Ekim 2024: MHP lideri Bahçeli grup toplantısında ilk defa PKK adını zikretti ve silah bırakmadan söz etti:
Hem siyaset hem terör aynı kalıba giremez, aynı bedene sığamaz, aynı ağıza sığınamaz.
“Ya siyaset ya terör, ya siyaset ya silah; arası, ortası, şurası, burası yoktur.
“Terör çıkmazına saplanarak Türkiye’ye ihanet eden her kademedeki PKK militanları için yegâne çıkış yolu,
1 - Terör eylemlerine koşulsuz olarak derhal son vermek,
2- Silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olmak,
3- Türk adaletinin vereceği hükme razı olarak cezalarını çekmek olacaktır.”
22 Ekim 2024: Sürecin en kritik ve şaşırtıcı günüydü, Bahçeli Öcalan’ı TBMM çatısı altında konuşmaya davet etti, “umut hakkı”nı ilk defa telaffuz etti; konuşmada “Kandil ve Edirne” yani PKK yönetimi ve Selahattin Demirtaş “sürecin dışında” konumlandırılıyordu, Bahçeli’nin sözleri şöyle:
“TBMM’de her meselenin ele alınıp milli ve müşterek akılla çözümü mümkün ve hatta mecburidir. Geçen haftaki konuşmamda, “Türkiye’ye getirilirken, “her türlü hizmete hazırım” diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin” demiştim. Bu çağrımın içyüzünü henüz anlamayan, anlasa bile işine gelmediğinden saptırmaya çalışanlar çok sayıdadır.
Türk ve Türkiye Yüzyılında terörü sıfırlamak, milli birlik ve beraberliği çelikleştirmek amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Teröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum; Şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, “Umut Hakkı”nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yaarlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın.”
Aynı gün CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Bahçeli’ye “el yükselterek” cevap verdi:
“Türkiye'de bir daha şehit gelmeyecekse, bir daha kan akmayacaksa, anaların göz yaşı duracaksa, bu ülke bir ve beraber olacaksa, askere namlular doğrulmayacaksa, bunun için söylenen her söz ve söyleyen her aktör kıymetlidir.
Devlet Bey el yükseltti. El yükseltiyorum Devlet Bey, ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Tam olarak kendilerini ait hissetmeyen bütün Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum. Varsanız hep beraber bunu yapalım. Hodri meydan. Demokrasi teklif ediyoruz, kardeşlik teklif ediyoruz.”
23 Ekim 2024: TUSAŞ saldırısı. PKK üstlendi. Beş kişi öldü, 30 kadar kişi yaralandı. Türkiye, Irak ve Suriye’deki hedefleri bombaladı. PKK, saldırının çok önceden planlandığını, son süreçle ilgisi olmadığını açıkladı.
Aynı gün DEM Parti milletvekili ve Abdullah Öcalan’ın yeğeni Ömer Öcalan İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan ile görüşmüştü, kamuoyu bunu bir gün sonra öğrendi.
24 Ekim 2024: Ömer Öcalan, 4 yıl sekiz ay sonra ilk defa görüşülen Abdullah Öcalan’ın mesajını paylaştı: “Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.”
Ömer Öcalan, 30 Ocak 2025’te görüşmeden bir içerik daha paylaştı, buna göre Abdullah Öcalan şunları söylemişti: “Kürt meselesi çözülürse, Ortadoğu meselesi çözülürse, Ortadoğu'nun önü aydınlanır. Ama Kürt ve Kürdistan meselesi çözülmezse ve Ortadoğu meselesi çözülmezse, şimdi bir Gazze var, bu elli Gazze olur. Bağdat'tan Şam'a, Şam'dan Musul'a, Musul'dan Erbil'e... Türkiye de Ortadoğu'da. Kürdistan da Ortadoğu'da. Şimdi bir Gazze var, toplumsal bir çözüm olmazsa bu bir Gazze elli Gazze olur.”
30 Ekim 2024: İstanbul Esenyurt’un CHP’li belediye başkanı Ahmet Özer gözaltına alındı ve tutuklandı. Yerine kayyım atandı.
4 Kasım 2024: İçişleri Bakanlığı, DEM Partili Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atadı. Kayyum kararına gerekçe olarak, üç belediye başkanının "silahlı terör örgütüne üye olma" suçunda aldığı cezalar ve süren davalar gösterildi. DEM Parti "Biz çözüm ve barış için el uzatılmasını beklerken, halkın iradesine el uzatılmıştır" dedi. "Eğer iktidar iflas etmiş bu yöntemlerle başarılı olacağını düşünüyorsa çok büyük yanılacaktır" diyen DEM Parti "mücadelemiz sürecek" açıklaması yaptı.
5 Kasım 2024: ABD seçimi yapıldı. Donald Trump bir dönem aradan sonra yeniden seçildi.
Bahçeli, grup toplantısında yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün CHP tarafından istismar edildiğini söyledi: "Özellikle ciddi sağlık sorunları olan, yaşı kemale ermiş olan, köklü bir aileye mensup Kürt ağası sayın Ahmet Türk'ün istismar edilmesi, İmralı'yla DEM Parti arasına çomak sokmak sinsiliği, CHP'nin başını çektiği kara kampanyanın dış bağlantılı mahsulüdür.
"Kayyum atanan belediyeler söz konusu belediye başkanlarının terörle iltisakları nedeniyledir. Türkiye'de hukukun üstünlüğü hakimdir. Belediye başkanları hukuki süreçlerin sonuçlanmasını sabırla beklemelidir.”
Ahmet Türk aynı gün yanıt verdi. “Kimse bizi istismar edemez. Kürtler ne istediğini biliyor.
20 Kasım 2024: Eski DTP milletvekili Ufuk Uras, Devlet Bahçeli ile görüştüğünü açıkladı.
21 Kasım 2024: Ufuk Uras, Bahçeli görüşmesine ilişkin verdiği bir dizi söyleşiden birinde, “kendi görüşü” olduğunu belirterek, Suriye’de YPG’nin silah bırakmasından çok “dönüşmesi”nin beklenebileceğine işaret etti. Bahçeli böyle bir şey söylememişti, Uras’ın kendisi de PKK’ye silah bırakma çağrısı yapmıştı, fakat PYD/YPG’nin, Suriye’nin bütünlüğü içinde “dönüşmesi” fikri ilk Uras tarafından dile getirilmiş oldu.
22 Kasım 2024: İçişleri Bakanlığı, DEM Parti'nin Tunceli ve CHP'nin Ovacık belediye başkanlarını görevden uzaklaştırdı. Valilik açıklamasında "terör soruşturması" gerekçe gösterildi. 31 Mart seçimlerinin ardından yerine kayyum atanan belediye sayısı 7'ye yükseldi. DEM Parti Merkez Yürütme Kurulu'nun yayımladığı açıklamada, "Kayyum politikaları ile toplumsal barış iddiası çelişmektedir" sözleri yer aldı. DEM Parti "İktidar, halk iradesini adım adım ortadan kaldırıyor" dedi.
26 Kasım 2024: Devlet Bahçeli, “22 Ekim 2024 tarihli Grup Toplantımızdan itibaren ne demişsek aynen yanındayız. İmralı’yla DEM Grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyor, çağrımızı kararlılıkla tekrarlıyoruz.”
27 Kasım 2024: Suriye’de, Türkiye dahil birçok Batı ülkesinin “terör örgütü” olarak tanımladığı HTŞ, Halep’in batı kırsalında Suriye ordusuna saldırdı. Suriye ordusu, “geçici olarak geri çekildiğini” duyurdu. Ardından omurgasını PYD’nin askeri kanadı YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokrat Güçleri (SDG), Halep Uluslararası Havalimanı’nı ele geçirdiği duyuruldu.
29 Kasım 2024: İçişleri Bakanlığı Van Bahçesaray Belediyesi Başkanı Ayvaz Hazır'ın görevinden uzaklaştırıldığını ve yerine kayyum atandığını açıkladı. Bakırhan "İktidar bilsin ki; atadığı her kayyumda demokratik meşruiyetini yitirmekte; Kürt kentlerinde zorla, copla, gazla, hileyle, hukuksuzlukla var olmak dışında tek bir siyasi varoluşu kalmamaktadır" dedi.
30 Kasım 2024: HTŞ, Halep havalimanını denetim altına aldı.
1 Aralık 2024: HTŞ ve Şeyh Maksut mahallesini denetim altına alan SDG’nin Halep’te çatışma ihtimali, HTŞ’nin yayınladığı bir deklarasyon ile bertaraf edildi. HTŞ, Halep’in merkezini ele geçirdi, Hama’ya yöneldi.
5 Aralık 2024: Devlet Bahçeli, başlattığı sürecin adını zikretti: “Terörsüz Türkiye.”
7 Aralık 2024: HTŞ’nin Şam’a girdiği ve Beşar Esad’ın Şam’ı terk ettiği açıklandı. Baas rejimi çöktü.
8 Aralık 2024: HTŞ, Şam’ı devralmak için devlet yetkilileriyle görüştüğünü açıkladı. Böylece örgütün 12 günlük saldırısı Şam’da iktidarı ele geçirmesiyle sonuçlanmış oldu. Bu dönem içinde HTŞ ile SDG’nin çatışmadan kaçındığı gözlendi.
10 Aralık 2024: Reuters, Türkiye ve ABD’nin Münbiç konusunda anlaştığını yazdı; buna göre SDG güvenli şekilde Fırat’ın doğusuna çekilecek.
13 Aralık 2024: Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Komutanı Mazlum Abdi, koalisyon güçleri aracılığıyla Türkiye ile kalıcı ateşkes görüşmeleri yürüttüklerini açıkladı. "Silahsız bölge önerisi dahil her şeyi görüşmeye hazırız" dedi ve Süleyman Şah Türbesi konusunda iş birliğine hazır olduklarını söyledi. Abdi, HTŞ ve SDG'nin çatışmasızlık anlaşmasına vardığını da belirtti.
14 Aralık 2024: Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "YPG'nin ortadan kaldırılması bizim stratejik hedefimiz. Ya kendilerini feshederler ya da feshedilirler. YPG elimine edilirken, bölgenin kadim şehirlerinde yaşayan, kadim Kürtlere, orada yaşayanlara bir zarar gelmemesi lazım" açıklamasını yaptı.
15 Aralık 2024: İsrail, Suriye'de 61 askeri hedefi vurdu. HTŞ lideri Golani, yeni Şam yönetiminin İsrail'e tehlike oluşturmadığını söyledi. İsrail birlikleri Golan’daki tampon bölgeyi geçerek Şam'a 40 kilometre yaklaştı, stratejik önemdeki Hermon Dağı’nı kontrol altına aldı.
16 Aralık 2024: Trump’un kurduğu kabine belli oldu. Kabine, 15 milyar dolar toplam servet sahibi kişilerden oluştu, yani siyaset ve ekonomi egemenleri Amerikan kabinesinde birleşti.
18 Aralık 2024: SDG ile HTŞ arasındaki ateşkes/çatışmasızlık uzatıldı. Türkiye ve İsrail birbirini “Suriye’yi işgal etmekle suçladı.
19 Aralık 2024: Pentagon basın sözcüsü general Patrick Ryder, Suriye'deki Amerikan askerlerinin gerçek sayısının 2 bin olduğunu duyurdu; daha önce bu sayı 900 olarak veriliyordu.
20 Aralık 2024: SDG komutanı Mazlum Abdi, “tam ateşkes sağlanması” halinde yabancı savaşçıların Suriye’den çıkacağını söyledi. İlk defa PKK’lilerin Suriye’de olduğunu doğrulayan bu açıklamada, “PKK savaşçıları IŞİD tamamen yok edilene kadar bizimle kalmak istedi” dedi. Abdi PKK ile örgütsel bir bağlarının olmadığını da söyledi.
Aynı gün Erdoğan Suriye'deki yeni yönetim ile iletişim halinde olduklarını söyled: "Biz, başta Sayın Golani olmak üzere yeni Suriye yönetiminde yer alan isimlerle iletişimi başlatmış durumdayız. Bildiğiniz gibi Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanımızı gönderdik. Dışişleri Bakanımız konunun bütün muhataplarıyla başından itibaren zaten diyalog halinde. Suriye'de mevcut terör örgütlerinin etkisiz hale getirilme zamanının geldiğini de göstereceğiz."
22 Aralık 2024: Bahçeli, “İmralı ile sağlanacak görüşmeler sonucunda terörün bittiği, terör örgütünün lağvedildiği ortak gelecek ideali, insan ve millet sevgisi çerçevesinde açıklanmalıdır” dedi.
28 Aralık 2024: DEM Partili Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan ile görüştü.
29 Aralık 2024: Abdullah Öcalan’ın DEM Parti heyetine söyledikleri açıklandı. Öcalan'ın mesajları:
"Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirmek tarihi bir sorumluluk olduğu kadar tüm halklar için de kader belirleyici bir önem ve aciliyet kazanmıştır. (…)
Gazze ve Suriye'de yaşanan hadiseler göstermiştir ki, dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez bir hal almıştır. Bunun ciddiyetiyle doğru orantılı bir çalışmayı başarıya ulaştırmak için muhalefetin de katkı ve önerileri değerlidir. Sayın Bahçeli'nin ve Sayın Erdoğan'ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim.
Devir Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devridir."
DEM Parti heyeti, parti liderleri ve cezaevindeki eski HDP’lilerle görüşmeler yapacağını da açıkladı.
Aynı gün HTŞ lideri Şara (Golani), SDG müzakerelerin sürdüğünü, SDG'nin devlet ordusuna katılacağını söyledi. Kürtlerin Suriye'nin ayrılmaz parçası olduğunu belirtti.
2 Ocak 2025: Ahmet Türk’ün de dahil olduğu DEM Parti heyeti, TBMM Başkanı Kurtulmuş ve Bahçeli'yi ziyaret etti.
Bahçeli İmralı ziyaretini "hayırlı" buldu ve İmralı'dan derhal silah bırakma çağrısı yapılması gerektiğini söyledi.
6 Ocak 2025: DEM heyeti, AKP, Saadet ve Yeniden Gelecek partisini ziyaret etti.
7 Ocak 2025: DEM heyeti, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile TBMM'de bir araya geldi, daha sonra DEVA lideri Babacan ve YRP lideri Erbakan ile görüştü.
Heyet ayrıca Edirne Cezaevi'nde Selahattin Demirtaş, Silivri Cezaevi'nde Figen Yüksekdağ ve Sincan Cezaevi'nde Leyla Güven’i ziyaret etti.
8 Ocak 2025: Suriye’nin kuzeyinde SDG’nin bir İHA düşürdüğü haberi geldi. Aynı gün Hakan Fiden, “PKK/YPG Suriye’den çıkmazsa askeri harekat yaparız” dedi.
13 Ocak 2025: Hakan Fidan Türkiye’nin, İŞİD’çilerin kaldığı ve SDG’nin denetiminde olan hapishane/kampların sorumluluğunu almaya hazır olduğunu söyledi.
Suriye'nin geçici lideri Ahmed eş-Şara, tüm silahlı grupların düzenli orduya katılması gerektiğini söyledi.
16 Ocak 2025: Reuters, bir PKK yetkilisinin şunları söylediği haberini geçti: "Kuzeydoğu Suriye'nin SDG kontrolünde yönetilmesiyle veya SDG'nin önemli bir role sahip olduğu bir ortak yönetimle sonuçlanacak herhangi bir girişim, bizi bölgeden ayrılmaya ikna edecektir."
Aynı gün KDP lideri Mesud Barzani ile Mazlum Abdi Erbil'de bir araya geldi. Abdi "Başkan Mesud Barzani ile görüşmemizden memnuniyet duydum. Suriye'deki değişim sürecini tartıştık. Suriye'de Kürtlerin tutumlarının bir olması gerektiği ve Şam ile diyalogun Kürt halkının haklarını barışçıl bir şekilde koruması gerektiği konusunda anlaştık” dedi.
21 Ocak 2025: Bolu Kartalkaya’daki otel yangını faciası.
22 Ocak 2025: Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, Abdullah Öcalan'la İmralı'da ikinci görüşmeyi yaptı.
24 Ocak 2025: İmralı Heyeti bir sosyal medya mesajıyla Bolu’daki otel yangını sebebiyle detaylı açıklamanın daha sonra yapılacağı açıkladı.
28 Ocak 2025: AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı başkanlığında yaklaşık 2 saat süren MKYK toplantısının ardından İmralı'daki ziyaret trafiğinin tamamlandığını ve sürecin bir pazarlık olmadığını söyledi. Çelik, "Bundan sonra beklenen terör örgütünün tasfiye edilmesiyle ilgili çağrının ortaya çıkması" dedi.
Aynı gün SDG Komutanı Mazlum Abdi, Şam'da HTŞ lideri Şara ile görüşmelerinde ordunun yeniden yapılandırılması ve ülkenin toprak bütünlüğü konularında mutabakat sağladıklarını açıkladı. SDG'nin, Suriye ordusunun bir parçası olacağını belirtti.
29 Ocak 2025: MHP lideri Bahçeli: PKK’nin silah bırakması gerektiğini yineleyerek, beklenen silah bırakma çağrısının bir an önce yapılmasını talep etti. Aynı gün Suriye’de Ahmet eş-Şara geçici devlet başkanı ilan edildi.
1 Şubat 2025: Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Abdullah Zeydan, 3 yıl 9 ay cezaya mahkum edildi.
4 Şubat 2025: Tuncel Bakırhan, Öcalan’ın tarihi çağrı yapmaya hazırlandığını söyledi. Aynı gün Ahmed Eş-Şara Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı uçağıyla Ankara'ya davet edildi. Erdoğan "Suriye'nin kuzeydoğusunu işgal altında tutan bölücü terör örgütü ve yandaşlarına karşı atılacak adımları mütalaa ettik" dedi. Erdoğan, IŞİD kamplarının kontrolü de dahil Suriye'ye her türlü desteği vereceklerini söyledi.
5 Şubat 2025: ABD Başkanı Trump, Beyaz Saray’da ağırladığı İsrail Başbakanı Netanyahu ile basın toplantısı düzenledi ve "ABD Gazze Şeridi'ni devralacak ve orada iş yapacak" dedi; Gazzelilerin bölgeden ayrılması gerektiğini savundu. Trump'ın damadı ve eski Ortadoğu danışmanı Jared Kushner'in, 19 Mart 2024'te "Gazze'nin sahil şeridi çok değerli olabilir… eğer insanlar geçim kaynaklarını geliştirmeye odaklanırsa" dediği ortaya çıktı. Trump aynı gün "İran'a maksimum baskı kararnamesi"ni imzaladı.
Aynı gün Fransa Dışişleri Bakanı Jean Noel Barrot, 13 Şubat’ta Paris’te düzenlenecek Suriye konferansına Kürtlerin katılacağını açıkladı. Bakan, Kürtleri “temel müttefikimiz ve silah arkadaşlarımız” diye tanımladı, “Onları asla terk etmeyeceğiz” dedi.
Aynı gün İlham Ahmed: “Suriye’nin ayrılmaz parçasıyız. İsrail ile ilişkimiz yok.”
6 Şubat 2025: MHP lideri Bahçeli’nin iki gün önce hastaneye kaldırıldığı ve kalp ameliyatı olduğu açıklandı.
Aynı gün İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, Gazze'deki askeri operasyonlara karşı çıkan ülkelerin Filistinlileri kabul etmesi gerektiğini söyledi. İspanya, İrlanda ve Norveç gibi ülkelerin "yanlış iddialarla" İsrail'i suçladığını belirten Katz, bu ülkelerin Gazzelileri topraklarına almak zorunda olduğunu söyledi.
10 Şubat 2025: ABD Başkanı Trump, Filistin konusunda bir süredir dillendirilen “satın alma/boşaltma” fikrini yineledi: “Gazze tamamen bir yıkım yeri. Geri alınacak. Düzleştirilecek, onarılacak. Orada kimse olmayacak. Hamas olmayacak. Orta Doğu'daki diğer çok zengin ülkeler aracılığıyla inşa edeceğiz. İnsanlar için, Filistinliler için, yaşamak için güzel yerler inşa edecekler. Muhtemelen yüzlerce yıldır ilk kez uyum ve barış içinde yaşayacaklar. Gazze'yi satın almaya ve sahiplenmeye kararlıyım. Ama biz onu gelecekte birileri tarafından geliştirilecek çok iyi bir yer haline getireceğiz. Diğer ülkelerin bazı kısımlarını geliştirmesine izin vereceğiz. Güzel olacak.”
Aynı gün Netanyahu: "Washington'dan bir vizyonla döndüm savaş devam edecek.
Aynı gün Erdoğan: Filistin halkına ikinci nekbe (veya nakba, felaket, Filistinlilerin yerlerinden sürülmesi) yaşatmaya kimsenin gücü yetmez. Gazzelileri vatanlarından sürme planı insanlık dışı. Siyonist lobinin baskısıyla gündeme getirilen öneriler dikkate değer değildir.”
11 Şubat 2025: DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları: "Silahların susması hedefleniyorsa, Öcalan'ın örgütüyle temas kurması sağlanmalı. Türkiye'deki çözümün Rojava'yı da kapsaması gerek.”
Eş Genel Başkan Bakırhan: “Kamuoyu çok merak ediyor. Sayın Öcalan çağrı yapacak mı, çağrısında ne diyecek? (…) Kısaca şunu söyleyeyim. Sayın Öcalan'ın mesajı Çanakkale ruhuna uygun olacak, mesajlarında Çanakkale ruhu olacak. Bu kadar kısa ve net.”
12 Şubat 2025: PKK: “Öcalan’ın çağrısıyla hem devlet hem PKK değişecek.”
13 Şubat 2025: Cemil Bayık: Abdullah Öcalan’dan bir mektup ulaştı.
15 Şubat 2025: Van Büyükşehir Belediyesine kayyım atandı.
16 Şubat 2025: İmralı Heyeti, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanı Mesud Barzani ile görüştü. KDP lideri, “Barış sorunların çözümü için en doğru yol. Destek vermeye hazırız” dedi.
17 Şubat 2025: İmralı heyeti Neçirvan Barzani ile görüştü.
18 Şubat 2025: Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik ondan fazla ilde yapılan operasyonlarda çok sayıda kişi gözaltına alındı, birçok kişi tutuklandı.
İmralı heyeti YNK lideri Bafil Talabani ile görüştü.
Aynı gün SDG, Suriye ordusuna katılması kararı aldı. Kararda merkezi devlet kurumlarının yeniden faaliyete geçirilmesi ve yabancı savaşçıların bölgeden çekilmesi de yer aldı.
22 Şubat 2025: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ekrem İmamoğlu hakkında "resmi belgede sahtecilik" suçlamasıyla soruşturma başlattı.
23 Şubat 2025: AK Parti'nin 8. Olağan Kongresi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yeni bir dünya kurulurken terör belası başta olmak üzere, Türkiye'nin safralarından kurtulması gerekiyor. Türkler, Kürtler ve Araplar birlikte hareket ederek 40 yıllık terör duvarını yıkacak. Terör sorunu ortadan kalktıktan sonra demokrasiden kalkınmaya, kardeşlikten bölgesel entegrasyona yeni bir dönemin kapıları açılacaktır.
Aynı gün Netanyahu: HTŞ veya yeni Suriye ordusunun Şam'ın güneyindeki bölgelere girmesine izin vermeyeceğiz. Suriye'nin güneyindeki Dürzilere yönelik herhangi bir tehdide müsamaha göstermeyeceğiz.
Aynı gün İsrail'deki Haaretz gazetesi, İsrail'in işgal ettiği Suriye Golan Tepeleri'nin sınırındaki silahsızlandırılmış bölgede en az yedi yeni üs kurduğu bilgisin açıkladı.
24 Şubat 2025: DEM Parti açıklaması: Heyetimiz birkaç gün içinde İmralı’ya gidecek.
26 Şubat 2025: “(İmralı heyeti) sayın Öcalan'ın barış mesajını iletmek istediğini ve çağrısının PKK'ya silah bırakmaları ve siyasi bir sürece katılmaları yönünde olacağını söyledi. Biz de Kürdistan Bölgesi olarak bu süreci desteklemeye hazır olduğumuzu belirttik. Önemli olan PKK'nin bu çağrıya nasıl karşılık vereceğidir. Eğer olumlu bir yanıt verirlerse, sonraki adımlar tartışılabilir. Şu an ilk adımı bekliyoruz. Süreci Bahçeli başlattı. Şu an sağlığı için dua ediyoruz."
26 Şubat 2025: PYD liderlerinden Salih Müslim: "Türkiye bizi PKK ile ilişkilendirip düşman gözüyle bakıyor, Sayın Öcalan bir çağrı yaparsa Türkiye'nin bize dönük bakışı da etkilenir. Sayın Öcalan'ın ne söyleyeceğini bilmiyoruz ama halkların yararına bir şeyler söyleyeceğine eminiz, ne denilirse denilsin Kürt halkı buna uyacaktır. Bugüne kadar ne yaptıysak Sayın Öcalan'ın paradigması çerçevesinde yaptık ve sonuç elde ettik. Bundan sonra da bunu devam ettireceğiz.”
26 Şubat 2025: Yedi kişilik DEM Parti heyetinin yarın İmralı’ya gideceği açıklandı.
Aynı gün İstanbul Başsavcılığı, İmamoğlu’nun diploma soruşturması çerçevesinde İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'ne bir yazı gönderdi; İmamoğlu'nun gördüğü öğrenime ilişkin tüm belgeler, yatay geçişin kabulüne ilişkin iş ve işlemleri yapanların açık kimlikleri, aynı tarihlerde benzer yatay geçiş işlemlerinin yapılıp yapılmadığı konularında acil bilgi istendi.
27 Şubat 2025: İmralı heyeti, İstanbul’da basın toplantısı düzenledi. Toplantı Diyarbakır ve Van’da sinevizyon gösterisiyle meydanlardan izlendi. Öcalan’ın açıklaması şöyle:
“Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı
PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur. Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990'larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK'nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır. Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir. Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir. Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK'nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır. Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır. Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir. Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır. Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum. Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir. Ortak yaşama inanan ve çağrıma kulak veren tüm kesimlere selamlarımı iletirim. Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz, pratikte silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir. 25 Şubat 2025 / Abdullah Öcalan”
Sırrı Süreyya Önder, bir de özel notunu iletti Öcalan’ın:
"Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir."
28 Şubat 2025: Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Devlet Bahçeli'nin cesur inisiyatifiyle başlayan, bizim kararlı tutumumuzla ilerletilen terörsüz Türkiye çabalarında dün itibarıyla artık yeni bir safhaya geçilmiştir. Önümüzde bin yıllık kardeşliğimizin arasına örülen terör duvarının yıkılması hedefine giden yolda tarihi bir adım atma fırsatı vardır. Silah ve terör baskını ortadan kalkınca siyasetin hareket alanı genişleyecektir."
1 Mart 2025: PKK, ateşkes ilan ettiğini duyurdu, kongreyi toplamak için hazır olduğunu belirtti.
3 Mart 2025: Hastalığı sebebiyle 28 Ocak'tan sonra kamuoyu karşısına çıkmayan MHP lideri Bahçeli, Abdullah Öcalan'ın çağrısının hemen ardından Tuncer Bakırhan, Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder'i arayarak teşekkür etti. Bahçeli "Rahat olun, bu ülkeyi birlikte demokratikleştireceğiz" dedi.
Bahçeli daha sonra eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'ı aradı; eşi Başak Demirtaş’ın rahatsızlığı için geçmiş olsun dileklerini iletti ve yaptığı açıklamadan dolayı Demirtaş'a teşekkür etti.
5 Mart 2025: Ekrem İmamoğlu, İstanbul C. Başsavcılığına ifade verdi.
6 Mart 2025: Suriye’nin yeni yönetimi, mart başından itibaren “silah teslim etmeyi reddeden devrik rejimin unsurlarına yönelik” olduğu iddiasıyla başlattığı operasyon çerçevesinde, Lazkiye kırsalında çatışmalar çıktığı duyuruldu. Kısa süre içinde Suriye yeni rejimine bağlı birliklerin Akdeniz kıyılarındaki saldırılarda katliamlar yaptığı haberleri gelmeye başladı.
7 Mart 2025: Suriye geçici yönetimi Devlet Başkanı Ahmet eş-Şara, sivillerin öldürülmesinde payı olan kişilerin yargılanacağı sözünü verdi. Bu amaçla kurulan bağımsız komite Şam'da ilk kez basın toplantısı yaptı.
Komite sözcüsü Yaser el-Farhan, "Yeni Suriye, adaleti ve hukukun üstünlüğünü güvence altına almaya, suçların cezasız kalmayacağını garanti etmeye kararlıdır" dedi. Komite 30 gün içinde ilk bulguları sunacağını ve sorumluların adalete teslim edileceğini duyurdu.
Avrupa Birliği'nden yapılan açıklamada bağımsız komitenin kurulmasından memnuniyet duyulduğu aktarıldı. Birlik uluslararası araştırmacıların da katliam iddialarını araştırmak üzere ülkeye alınması çağrısı yaptı.
8 Mart 2025: Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Abdullah Öcalan’ın kadınlara yönelik mesajı okundu.
Aynı gün DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ortak açıklama yaptı:
“Lazkiye ve Tartus’ta Arap Alevilerine yönelik gerçekleştirilen katliamlar, bu tekçi ve dışlayıcı anlayışın acı bir sonucudur. Yine Hama, Humus ve birçok köyde yoğunlaşan ve failinin HTŞ olduğu katliamlara tanık oluyoruz.
HTŞ yönetiminin Alevi halkına yönelik bu katliamlarını ve zorla yerinden etme politikalarını en güçlü şekilde kınıyoruz. HTŞ yönetimi, derhal bu saldırılara son vermeli ve Arap Alevilerinin meşru ve demokratik taleplerini tanımalıdır.”
10 Mart 2025: SDG komutanı Abdi ile HTŞ lideri Golani arasında Şam’da bir anlaşma imzalandığı duyuruldu. Görüşmeyi ABD desteklemiş ve organize etmişti. Alevi katliamı haberleri sürerken Golani ve Abdi’nin buluşması, Abdi ve SDG’ye yönelik eleştirilere yol açtı. Ayrıca imzalanan protokolün altıncı maddesi bu eleştirilerin şiddetlenmesine yol açtı.
Madde 6 şöyleydi: “Suriye devletinin, Esad rejiminin kalıntılarına ve ülkenin güvenliği ile birliğine yönelik her türlü tehdide karşı mücadelesi desteklenecektir.”
Tepkilerin özü şuydu: “HTŞ’ye ve Şam’a göre “Esad rejiminin kalıntıları” sözüyle Suriye’deki Aleviler aynı anlama geliyor. Katliamlar sürerken birlikte fotoğraf verilmesi ve böyle bir cümle kurulması, SDG’nin Alevilerin kaderine kayıtsız kalması anlamına geliyor.”
11 Mart 2025: Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Suriye'nin terörden arındırılmasına yönelik her türlü çabayı, doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyoruz. Dün varılan mutabakatın eksiksiz uygulanması Suriye'nin güvenliğine ve huzuruna hizmet edecek. Bunun da kazananı Suriyeli kardeşlerimizin tamamı olacaktır."
12 Mart 2025: Akdeniz sahilindeki saldırıları izleyen İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin (SOHR) 12 Mart'taki son açıklamasına göre çatışmalarda 1383 sivil öldürüldü.
SDG denetimindeki Kuzey ve Doğu Suriye'de Haseke, Qamişlo ve Kobanê kentlerinde Akdeniz sahilindeki Banyas, Tartus, Cebel, Hama ve Humus'ta Alevilerin katledilmesini protesto etti, "Halkı Koruma Komiteleri" kurulması çağrısında bulundu.
13 Mart 2025: Ahmed eş-Şara, beş yıl geçerli olacak geçici anayasa bildirgesini “Suriye için yeni bir tarih olması umuduyla” imzaladı. Metin hem SDG’nin hem de süreci izleyen birçok kesimin yoğun tepkisine yol açtı. SDG metni tanımadıklarını açıkladı. Özellikle birinci ikinci madde tepki hedefiydi, maddeler şöyle.
“Madde 1: Suriye Arap Cumhuriyeti, tam bağımsız ve egemen bir devlettir. Coğrafi ve siyasi birliği bölünemez ve herhangi bir parçasından vazgeçilemez.
Madde 2: Cumhurbaşkanının dini İslam'dır ve İslam hukuku (fıkıh), yasaların temel kaynağıdır.”
18 Mart 2025: İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu, İmamoğlu’nun diplomasını iptal ettiğini açıkladı.
19 Mart 2025: Başsavcılık, Ekrem İmamoğlu dahil 100’den fazla kişinin gözaltına alınması talimatını verdi. Yolsuzluk ve terör örgütüyle ilişki iddialarına dayanan iki ayrı soruşturma yürütüldüğü belirtildi. İmamoğlu’nun yanı sıra Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Medya AŞ başkanı Murat Ongun, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat da gözaltına alınanlardandı.
20 Mart 2025: İmamoğlu, Şahan, Ongun ve Polat dahil çok sayıda kişi tutuklandı.
Aynı gün Devlet Bahçeli “Malazgirt” çağrısı yaptı: “Bizim tasavvur ve teklifimiz Hıdırellez’in arifesinde, mesela 4 Mayıs 2025 Pazar günü Muş’un Malazgirt ilçesinde DEM Partili belediye başkanının destek, katkı ve yardımıyla PKK’nın kongresini toplayarak fesih tartışmalarına son noktayı koyması ve bu işi bitirmesidir.”
Aynı gün Milli Savunma Bakanlığı Sözcüsü Tuğgeneral Zeki Aktürk haftalık basın bilgilendirme toplantısında konuştu: “Terör örgütü tüm uzantılarıyla birlikte faaliyetlerine son verdiği, kendini feshettiği, koşulsuz olarak silah bıraktığı, silahları teslim edeceği kararını alacağı kongre tarihini bir an önce açıklamalıdır.”
21 Mart 2025: Abdullah Öcalan’dan “beklenen Newroz mesajı” gelmedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partiye "kayyum atanması" ihtimalini ortadan kaldırmak için 6 Nisan'da Olağanüstü Kurultay kararı aldığını açıkladı.
23 Mart 2025: CHP’nin “cumhurbaşkanlığı ön seçimi” yapıldı; Ekrem İmamoğlu 15 milyona yakın oy kullanıldığı açıklanan ön seçimle partinin resmi cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edildi. CHP erken seçim isteğini yineledi.
25-26 Mart 2025: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ABD ziyareti. Rubio, görüşmeden sonra sosyal medya paylaşımında “Fidan’a Türkiye’de geçtiğimiz günlerde gerçekleşen tutuklamalar ve protestolar nedeniyle duyduğum endişeyi dile getirdim” ifadesini kullandı. Ankara bu ifadeleri yalanladı.
26 Mart 2025: CHP, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanmasının ardından başlayan kitlesel eylemlerin sonuncusunu yaptı.
31 Mart 2025: MHP lideri Bahçeli, Türkgün’de yayınlanan yazısında şunları söyledi:
“Yeni bir siyasi ve toplumsal hayat vasat bulmaktadır.
İmralı’nın 27 Şubatta DEM Parti heyeti aracılığı ile yaptığı PKK’ya tüm bileşenleriyle silah bırakma ve kendisini feshetme çağrısı tarihi bir dönüm noktasıdır.
Milletimiz umutlu bir bekleyiş içerisindedir.
Bu beklentiyi hüsrana değil sevince dönüştürmek elimizdedir.”
Aynı gün Asrın Hukuk Bürosu, Abdullah Öcalan ve yanında kalan PKK’li mahkumların aileleriyle görüştüğünü açıkladı. Ömer Öcalan sosyal medya paylaşımında şöyle dedi:
“Ramazan Bayramı vesilesiyle İmralı Ada Hapishanesi’nde bulunan Sayın Abdullah Öcalan, Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konar ile 31 Mart tarihinde (bugün), aileleri olarak bir görüşme gerçekleştirdik.
Türkiye, Orta Doğu ve dünyada önemli gelişmelerin yaşandığı bu dönemde, Sayın Abdullah Öcalan‘ın mesajını kamuoyunun bilgisine sunuyorum:
“Newroz’da halkımızın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısını büyük bir coşku ile sahiplenmesini selamlıyorum. Tekrardan halkımızın Newroz’unu ve Ramazan Bayramını kutluyorum.”
3 Nisan 2025: İsrail ordusu, 2 Nisan gecesi Şam, Hama ve Humus şehirlerinde askeri ve bazı altyapı tesislerini vurduğunu açıkladı.
Bu tesisler arasında T4 askeri üssünün de yer aldığı bilgisi verildi. İsrail medyası askeri üssün Türkiye tarafından istendiğini, saldırının Türkiye’ye mesaj da içerdiğini yazdı.
Aynı gün kurultaya giden CHP’de eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu, 6 Nisan’da aday olmayacağını açıkladı.
4 Nisan 2025: Hakan Fidan ile Marco Rubio bu sefer Nato toplantısı nedeniyle Brüksel’de görüştü.
6 Nisan 2025: CHP kongresini yaptı, Özgür Özel geçerli 1171 oyu alarak yeniden genel başkan seçildi.
10 Nisan 2025: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’den oluşan DEM Parti heyeti ile görüştü. Görüşmede MİT Başkanı İbrahim Kalın ve AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala da yer aldı.
12 Nisan 2025: Türkiye ve İsrail teknik/askeri ekipleri Azerbaycan’da bir araya geldi. Bu buluşmanın “Suriye’de çatışma ihtimalini ortadan kaldırmayı amaçladığı” açıklandı.
14 Nisan 2025: DEM Parti heyetinin 18 Nisan’da Adalet Bakanı ile görüşeceği açıklandı. Böylece Erdoğan görüşmesinden sonra ilk “somut adımlar” için görüşme sağlanmış olacak.
Aynı gün Devlet Bahçeli’nin Ekrem İmamoğlu çıkışı ise bugünden itibaren ciddi sonuçlar doğuracak bir hamle gibi duruyor.